◖⁠2.2◗

159 11 41
                                    


Selamınaleykümmm ✨

HAYIRLI RAMAZANLARRR 🌙🌱💜

Umarım güzel bir Ramazan oluyordur, oruçlar nasıl gidiyorrr? Yazın, sohbet edelimm 🤍

Buyurunuz yeni bölüme, bismillah 💌

◖ ◗

Ömer

Mutfakta tek başıma Yaprak'ın uyanmasını bekledim ve bu süre zarfında Leyla'yı yanımda getirmediğime pişman oldum.

Yaklaşık kırk üç dakika sonra Pelin mutfağa geldi ve Yaprak'ın uyandığını söyledi. Beni odasına götürdü. Kapıyı hafifçe çaldım ve seslendim. "Yaprak, benim. Girebilir miyim, müsait misin?"

İçeriden kuru bir "Evet." sesi duyduğumda, içimde birşeylerin koptuğunu hissettim.

Yutkundum ve kapıyı açtım. Yaprak'ı yatağının kenarında oturmuş, başını dizlerine yaslayarak camdan dışarıyı seyrederken buldum. Bakışlarında bir boşluk, bir ruhsuzluk vardı. Her zaman insana dinginlik ve güven veren o bakışlarının aksine, bu boş bakışları gözlerine yerleştiren kişilere karşı öfke duydum.

Derin bir nefes bıraktım ve aklıma gelen ilk ayeti söyledim. "İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece «îmân ettik» demeleriyle
bırakılacaklarını mı sandılar?"

Başını yavaşça bana çevirdi ve sessiz kaldı. "Ankebut Suresi, ikinci ayet." diye mırıldandığımda gülümsemeye çalıştı. Ona en uzak uca oturdum. Pelin de hâlâ odadaydı, üçüncü kişi olarak aramızda bulunuyordu.

"Herkesin imtihanı farklıdır Yaprak." diyerek söze girdim. "Benim imtihanım da babam sebebiyle oldu ama... Seninkine pek benzemiyor."

Anılar zihnime dolunca yumruğumu sıktım ve sertçe yutkundum. "Çok şükür ben dini anlamda bir imtihan çekmedim ama benim imtihanım da babamı küçük yaşta kaybetmek oldu."

Bana şaşkınlıkla baktı. Hemen cümlelerime ekleme yaptım. "Sen bu hâldeyken ve kendi ailenle problem yaşarken bunu anlatmanın yeri ve zamanı mı bilmiyorum ama-" derken sözümü kesti. "Anlat lütfen, dinlemek istiyorum."

"Ben henüz sekiz yaşındaydım, Leyla da yedi yaşındaydı. Babam bize bildiği her şeyi öğretmişti." Parmağında takılı olan ve benim ona verdiğim yaprak şeklindeki yüzüğü işaret ettim. "Takı yapmayı da bana beş yaşımdan beri öğretiyordu."

Elini kaldırdı ve yüzüğüne baktı. Ardından yeniden bakışlarını pencereye çevirdi. Ben de yere bakıyordum. "Mutlu bir aileydik. Her Ramazan annem ve babam tüm evi özenle süsler, bizlere sahabe ve Peygamber hayatlarını anlatırlardı."

Yüzünde buruk bir tebessüm oluştu ve gözleri doldu. Yine de devam ettim. "Sonra bir gün, beklenmedik bir şekilde... Bir kaza oldu. O gün benim tam oruç tuttuğum ilk gündü, babam benim için hediye almaya gitmişti. Ve alkollü bir sürücü ile kaza yapmışlardı."

Gözlerim akmayan yaşların verdiği hissiyatla yandı. Yaprak'ın ise gözlerinden birkaç damla yaş yuvarlandı. Bana kırgın bir şefkatle bakıyordu. Ona tebessüm ettim. "O zamanlar kendime çok kızdım. Benim yüzümden olduğunu düşündüm. Babam bana hediye almak için giderken kaza yapmıştı sonuçta, benim yüzümden kardeşim de babasız kalmıştı. Annem artık üzgündü."

Yaprak'ın gözlerinden birkaç damla yaş daha akarken, Pelin burnunu çekti. "Bunu çok düşündüm. Cenazeden sonra annem yanıma geldi ve benimle konuştu. Olması gerekenin mutlaka olacağını söyledi. 'Eceli geldiği zaman bir kimsenin ölümünü Allah geciktirmez.' ayetini söyledi.

Gözlerimin altını sildim ve ayaklandım. Yaprak da benimle birlikte ayaklandı. Ayaklarıma bakarken konuştum. "Kısacası, ailen hâlâ yanında ve fikirleri hâlâ değişebilir. Bunu bir fırsat olarak gör ve onlara ihtiyaç duydukları zamanı ver, onlara dinimizin ne kadar güzel olduğunu göster. Onları da yeşert."

...

Yaprak'ın yanından ayrıldıktan sonra bile aklım onda kalmıştı. Ailemle bu şekilde imtihan olmadığım için nasıl hissettiğini tam olarak anlamam mümkün değildi fakat empati kurmak bile berbat derecede kötü hissettiriyordu.

Osman'ın ailesi evde olmayacağı için bugün onun evinde kalacaktım.

Osman'ın evine geldim, anahtarımla kapıyı açtım ve seslendim. "Selamınaleyküm!"

Sessizlik. Kısaca odaları taradım ve Osman'ı Kur'an okurken buldum.

Her zamanki gibi, şaşırmadım.

Yanına oturup sayfasını bitirmesini bekledim. Bana göre Osman o kadar güzel Kur'an okurdu ki, bir kâfir bile onu dinleyip iman edebilirdi. Kaldığı sayfaya ayraç koydu ve Kur'an'ı Kerim'i yüksek bir yere kaldırıp bana döndü. "Aleykümselam kardeşim, hoşgeldin."

Yanıma oturdu ve neler olduğunu sordu. Ona olanları tek tek anlattığımda çok şaşırdı. "Gerçek mi bu? Yaprak gibi birinin ailesinin böyle bağnaz olması çok şaşırtıcı." dedi yüzünü buruştururken. Başımı salladım. "Ben de çok şaşırdım ama başka bir sebeple de Yaprak o kadar ağlamaz ve öyle boş bakmazdı." Cümlenin sonuna doğru istemsizce sesim kısıldı. Ağlama sesi, hıçkırıkları hâlâ kulaklarımda çınlıyordu.

Osman düşen moralimi fark ederek elini omuzuma koydu. "Bozma moralini, Yaprak üstesinden gelecektir Allah'ın izniyle. Hem yanında Pelin var, ona destek olacaktır." dedi içten tebessümüyle. Ona sıkıca sarıldım ve sırtına hafifçe vurdum. "Sağol kardeşim, Allah senden razı olsun. Hakkını nasıl ödeyebilirim bilmiyorum..." diye mırıldandım.

Osman ile arkadaşlığımız küçüklüğümüze dayanıyordu. Babamın ölümünde bile benim yanımdaydı ve bana hep destek olup yardımcı olmaya çalışırdı. Güzel ahlaklıydı, hatta onun kadar güzel ahlakı olan biriyle tanıştığımı düşünmüyordum. Düzgün bir Müslüman olmak için elinden geleni yapar, ismini aldığı Hz. Osman gibi olabilmenin umuduyla yaşardı. Allah'ın emirlerini yerine getirmek konusunda acele eder, Resulullah (sav)'a derinden muhabbet duyardı. Onun gibi biri arkadaşım olduğu için çok nasipli hissettim.

Ben bu düşüncelere dalmışken Osman'ın sesi beni ana döndürdü. "İyi ol yeter Ömer." Ardından ayaklandı ve mutfağa yöneldi. "Hadi yemek yapalım."

...

Selam verdik ve yatsı namazını kılmayı bitirdik. Osman ayaklandı ve esnedi, bugün çok erken uyanmıştı çünkü eksik olduğu dersleri halletmesi gerekiyordu. Bunu hatırlayınca ona uyumasını söyledim ve oturma odasına geçtim.

Yaprak'ı merak ediyordum ama aramak da istemiyordum. Onu rahatlatmak istiyordum ama harama da girmek istemiyordum.

Ofladım. Ne yapabilirdim?

Bir süre sahabe kitaplarımdan birini okudum. Ne zaman sahabelerin okusam kendimi yetersiz hisseder ve daha iyi bir Müslüman olmanın çabası içerisine girerdim. Kaçıncı kez okuduğumu bilmediğim Hz. Ebubekir'i ve hayatını bir kez daha okuyordum ki, okuduğum cümleyi Yaprak'a atmak aklıma geldi.

Ömer: Üzülme! Allah bizimle beraberdir.

Birkaç dakika sonra mesajım görüldü. Tebessüm ettim ve telefonumu kenara bıraktım. İçimden gelen sözler, dilimden dua olarak döküldü:

"Allah'ım, billur bir su gibi olan kulun Yaprak'ı imtihan etme diyemem sana... Yalnızca imtihanında başarılı olabilmesi için yardım etmeni dileyebilirim. Lütfen ona yardım et."

◖ ◗

Daha sık bölüm istediğinizi görüyorum 🥺 Sınavlar yaklaştı, bittiğinde gerçekten bir tempo oturtacağım inşallah 🦋

Bu bölümde yaşananları biraz Ömer'in perspektifinden görelim istedim, umarım sevmişsinizdir 🌸

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, Allah'a emanet olun 🌈💖

Hak Yola Talibim! ◖⁠Texting ◗Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin