3

1K 31 5
                                    


"Abi kalk kalk! Leş gibi kokuyorsun amına koyayım!" Poyraz'ın üstündeki yorganı kaldırırken söylendi Dara. Poyraz gözünü açmaya çalışırken bir yandan küfürler ediyordu. "Lan bırak.. uyuyayım."

"Oğlum kalk bok gibi kokuyorsun. Ne kadar içtin akşam?"

Aleyna'nın yanından ayrıldıktan sonra bir meyhaneye gidip içebildiği kadar içmişti. Evin yolunu nasıl bulduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.

Kalkmaya çalışırken kafasını yandaki rafa vurunca tüm sinir ve stresini ondan çıkarır gibi ağzına geleni saymıştı. Dara ona şaşkın şaşkın bakarken, Poyraz küfür merasimi bittikten sonra sessizce kalkıp yüzünü yıkamaya gitmişti.

Aynada haline baktı. Sakalları birbirine girmiş,  uykulu gözleri yarı kapalı, uyumaktan yüzü şişmiş bombok bir haldeydi. "Sikerler.." Soğuk suyu yüzüne sertçe vururken yavaş yavaş uyandığını hissetti. Daha sonra üşenmeden bir banyo yaptı. Çıktığında zaten Dara ikisi için kahvaltı hazırlamıştı. Konuşmadan oturup hızlıca yemeye başladı.

"Lan," Dara endişeli sayılacak bir ifadeyle ona baktı. "İyi misin sen?" Poyraz çiğnediği ekmeği yutmakta zorlanırken çayından büyük bir yudum aldı.

"İyiyim abi. Bomba gibiyim var ya."

Aleyna'ya sinirli miydi emin değildi ama içinde yediremediği bir şeyler vardı. Reddedildiği için gurur yapacak bir adam değildi normalde, Aleyna tarafından reddedilmek biraz farklıydı onun için.

Aleyna hep karşısındakilere kucak açan birisi olmuştu. İki gündür tanıdığı kişilere hayat hikayesini anlatacak tiptendi. Saftı. İnsanların ona yaklaşmasına izin veriyordu.

Ama konu kendisine gelince.. Aleyna bambaşka birisi oluyordu sanki. Sinirini bozan da buydu ya onun. Herkese şeker cicim kız, kendisine ise duvarlarını örmüş manyak birisi oluyordu.

"Sende bir tuhaflık var."

"Yok abicim bende tuhaflık falan."

"Lan siktir git ben anlamaz mıyım?"

"Anlamazsan ölürsün ya."

"Dökül."

Poyraz sinirle iç çekip elindeki çatalı masaya bıraktı. Konuşmak istemiyordu aslında.

"Dün akşam bir güzel reddedildim."

Dediği şeyle Dara kahkahayı bastığında Poyraz bir tövbe tövbe çekti sessizce. "Nasıl? Kim tarafından?"

"O da bana kalsın! Bir yüzüme küfür etmediğin kaldı söyler miyim sence?"

"Söyle lan."

"Yok, zaten önemli değil artık."

"Nasıl?"

"Ne nasıl abi? Önüme bakacağım işte. İstemiyorsa istemiyor, kimseye yalvaracak halim yok." Dara onun bu haline güldü.

"Sen hayırdır böyle liseli erkekler gibi konuşuyorsun oğlum?"

Poyraz kendisinin de fark ettiği şeyi bir başkasından duyunca gözlerini devirdi. Konu o olunca çocuk gibi davranıyordu. Onun yaptıklarına küsüyor, intikam alıyor, bağırıp çağırıyor, kavga ediyordu. Yine de sürekli ona çekiliyordu.

Ama artık önüne bakacaktı. Bu sefer kararlıydı. "Ayarlarımı öyle bir altüst etti ki.." Çatalını tekrar eline alıp tabaktaki domatese sertçe saplayıp ağzına götürdü. "Öyle bir inadı var! Hatalarını ona asla kabul ettiremiyorum, hep başa sarıyoruz."

"Tencere kapak işte. Sen çok mu farklısın abicim? İnatlaşma diyince aklıma gelen ilk kişi sensin be."

Poyraz sinirle soludu. Benzemeleri zaten işi zorlaştıran kısımdı. Sürekli birbirlerinin üstlerine çıkmaya çalışıyorlardı. Birbirlerini sinirlendiriyorlardı.

Hoş, bu kavgalar adadayken onun hoşuna gidiyordu. Aleyna sinirlendiğinde kendine hakim olamayıp gülüyordu.

Aklındaki düşünceleri atıp ayağa kalktı. Biraz odasında boş boş yatacaktı.

O sırada Aleyna dışarıda arkadaşlarıyla kahvaltı yapıyordu. Dün yaşanılanlardan dolayı durgun ve düşünceliydi.

Masadaki sohbet herkesi sararken o da telefonunu eline aldı, aklından onu çıkaramıyordu. Dün geceki çekip gidişini düşünüp duruyordu. Ona olan sinirini geçmese de böyle bir tepki beklemiyordu. Tamam belki fazla bencilceydi, ne de olsa onu reddeden oydu. Ama yine de.. bir özürü bile hak etmemiş miydi? Saçmaladığının farkındaydı. Ama yine de engel olamıyordu bu düşüncelere. Ondan hoşlanmadığını biliyordu. Onu iyi bir arkadaşı olarak görüyordu ilk zamanlarda, sonrasında ona ihanet eden bir tanıdık olarak. Dün ise eski dostu konumundaydı.

Poyraz'ın ondan hala bir ümidi olması ise sinirlerini iyice geriyordu. Bu demek oluyordu ki yaptıklarının ne farkındaydı ne de zerre pişmandı.

Kahvaltıdan sonra evine geçmişti. Üstüne rahat bir şeyler geçirip yüzündeki makyajı sildi. Kahvesini yapıp otururken telefonuna gelen aramayı görmesiyle kahveyi üstüne dökmesi bir oldu. Sıcak kahve bacağına dökülürken çığlıkla kalkıp telefonu bir kenarı attı ve bacağını yıkayıp buz tuttu. Sakinleşip otururken telefonu tekrar eline aldı. Cevapsız çağrıyı görüp iç çekti. Poyraz aramıştı, ama kısacık sürmüştü sonrasında kapanmıştı hemen.

Geri dönmeli miydi?

Çekinmesine kendi kendine küfür edip arama tuşuna bastı. Ne zaman o patavatsız Poyraz'dan çekinir hale gelmişti.

Bir iki çalıştan sonra açılırken önce kendisi konuştu. "Alo?" karşıdan bir ses gelmeyince kaşlarını çattı. "Ya sabır.."

"Ne yapıyorsun?"

"Kahve içiyorum."

"Kimle?"

"Sanane?"

"Doğru, zaten seni yanlışlıkla aramıştım. Kapatabilirsin."

"Ne bu ergen taktikleri?"

"İşe yaradı galiba hala konuşmaya devam ettiğine göre."

"Sinirimi bozuyorsun."

"Sen de benim." beni taklit edercesine konuştuğunda gözlerimi devirdim.

"Gurur duydum."

Karşı hattan ses gelmeyince Aleyna derince iç çekti. "Kapatıyorum."

"Kapat."

"İyi." Aleyna kapatıp telefonunu kenarı attı. Neydi bu içindeki sıkıntı. Neden yanlış kararlar vermiş gibi hissediyordu. Bir yandan da o kadar sinirli hissediyordu ki ona karşı. Gıcık, sinsi ve manyaktı!

Sıkıntılı bir şekilde iç çekti ve bacağının acısıyla suratını ekşitip buzu biraz çekti.
Kafasını yastığa yaslayıp biraz kestirmeye başladı.

 Kafasını yastığa yaslayıp biraz kestirmeye başladı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
heaven can wait |alpoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin