istediğin gibi olsun.

79 10 15
                                    

9 Tem 2023, 05:49

kime: choisoobin@soob.com
kimden: choi@beomgyuuuu.com
konu: sıfır noktası

dile getirmek benim için kolay değil anlayacağın üzere. hala kabullenemediğim çok şey var birazdan anlatacaklarım dahilinde ve hala nasıl başa çıkacağımı bulamadığım. bir yerden başlamak lazım sanırım çünkü başka türlü, dediğin gibi, beni bırakmayacağına eminim artık. oysa şimdi işini ne kadar kolaylaştıracağımı göreceksin.

evden bir hışımla çıktığım, tartıştığımız ve bana gitmemi bağırdığın günden yaklaşık iki hafta önce, senin arkadaşlarınla dışarı çıktığın bir gece ben de dışarı çıktım. senden hemen sonra. nasıl çıktığımı hatırlamıyorum, iş dolayısıyla kafam biraz bulanıktı ve yalnız kalmak istememiştim, bunu hatırlıyorum. arkadaşlarınla güzel vakit geçirmeni istediğim için bütün bu karamsarlığımla ortamı mahvedeceğim düşüncesi bastırınca size dahil olmak istemedim. eskiden taehyun, kai ve benim sürekli gittiğimiz bir bara gittim, düş kovuğu'na. barmene bana ağır bir şeyler vermesini söyledim ve bu sayede biraz zaman sonra arkada çalan müziği bile duyamayacak kadar kafayı da buldum. bütün gece gelmeyeceğini, yeonjun'da kalacağınızı bildiğimden olsa gerek bu bile beni durdurmadı. devam ettim içmeye, kaybolmaya. sanırım bu kadar içmeme değecek bir sorun bile değildi, sadece kovulmak düşüncesi benim için oldukça sıkıntılı bir durumdu. o zamanlar zaten kirayı zar zor toparladığım için kovulmam dahilinde gözünde kötü bir konuma düşmekten, sende kalmamı teklif edeceğin ve mahcup olacağım gibi şeylerden endişe ediyordum. yine de dediğim gibi, bu kadar içmeme değecek bir şey miydi ki? keşke o gecenin sonuçlarını öngörebilseydim...

bir ara ayağa kalktım ve duyamadığım müziğin eşliğinde dans ettim sanırım ama sonra geri oturmuşum? pek emin değilim o sıra ne olduğundan açıkcası.

sonra bir baktım yanıma taehyun gelmiş. önceleri çok kez burada beraber bulunmuşluğumuz vardı yukarıda da dediğim gibi. gördüğüme şaşırmadım pek. hatrı sayılır bir arkadaşım senin de bildiğin üzere, haliyle selamlaştık. biraz konuştuk eskiden yeniden, son bir yılda arkadaşlarımdan çok seninle vakit geçirmeye öncelik verdiysem de (bundan pişman değildim ve olmadım da hiçbir zaman. her anına değerdi.), aramız hala iyiydi görünüşe göre. derken... gözlerimi kapattım

soobin. nerede ve ne halde olursam olayım, hayatıma girdiğinden beri gözlerimi kapattığım her an o karanlığı ışıl ışıl aydınlatıyor hayalin. o anda da seni gördüm, kocaman gülümsemen gözlerine bulaşmış bana içimi ısıtan bir şekilde bakıyordun. bir rüya mıydı, halüsinasyon muydu ya da neydi bilmiyorum. adımı bile hatırlamıyordum ama seni görüyordum, oradaydın. sonra gözlerimi açtım

sadece beş saniye sürmüş gibi gelen hayalinle uzun bir gece geçirmişim meğer. o anda, hayatım boyunca gerçekliğinden şüphe duyacağım bir şey yapmışken, kafamı kaldıramayacak kadar geceden kalma bir şekilde gözlerimi zorlukla araladığımda taehyun çarşafların arasında ve çıplaktı. ne yaptığımın bilincinde bile olmadan gözlerimi tekrar kapattım, soobin. yine oradaydın. (çok ama çok sonra hatırladım gecesinde o ışıltılı gülümsemenin parlak gözyaşlarına dönüştüğü anı gördüğümü. yine de her şeyi... yaptığımı)

gözlerimi açtım, ben de çıplaktım. başımda feci bir sızı vardı. görüşüm netleşsin diye birkaç kez kırptım, gerçekti. taehyun huzurlu uykusunda ve yanımda çırılçıplaktı. neresi olduğunu bilmediğim odaya bir göz attım: kıyafetlerimiz her yerdeydi, başım delicesine sızlıyordu ve
taehyun yanımda çıplaktı.

telefonumu buldum, daha doğrusu sen beni aradığın için titreştiği sırada telefonumu buldum. eve geldiğinde beni bulamadığın için merak etmiş olmalısın. gece nasıl olduğumu soran bir mesaj atmıştın.

söyleyeceğim, hatta son söylediğim çoğu şeyi, farkına vardığım an girdiğim şokla aynı durumda okuyor olmalısın. bunları anlatmak, anlatırken tekrar yaşamak, bilmek bile canımı yakıyor yemin ederim canımı yakıyor ama en kötüsü de bir daha okumanı istemem soobin. çünkü başka türlü kendi kendine konuşup suçu kendinde aramaya devam edeceksin. çünkü başka türlü asıl suçlunun, asıl adinin ben olduğumu kabullenemezsin. başka türlü hareketlerime, iki hafta boyunca sürdürdüğüm dalgınlığıma, gerçeklik algımı tam anlamıyla kazanamadığım anlar süresince seni nasıl ihmal ettiğime bir anlam veremezsin. başka türlü sana, sevgimin azaldığını düşündüğün sıralarda kendi vicdan azabımdan uyuyamadığım geceler boyunca seni izlerken boğulduğum hıçkırıkları açıklayamam.

başka türlü aynı gecelerin sabahında kabus görerek uyandığımda sen bana sarılırken bile nasıl iğrenç bir varlık gibi hissettiğimi sana ifade edemem. hoş, böyle bile bunları yapamıyorum. bu türlü bile olmuyor. o gün bana kızgın olduğun andan faydalanarak hem bu mide bulandırıcı gerçeğimden, hem de senden kaçıp gittim. tartışmamızda seni sevmediğimle ilgili bana kızdığında, bana git diye bağırdığında içten içe biraz olsun rahatlamıştım. hak ettiğim kadarın yanında geçemese bile senden görmeyi istediğim tepki buydu. hak ettiğimi düşündüğüm tepki buydu.

anahtarı sonradan komodinin üzerinde gördüğünde evde olmadığını bildiğim bir gün pılımı pırtımı toplayıp götürürken bıraktığımı anlamışsındır. yüz yüze gelmekten o derece korkuyordum ki sen evinden çıkana kadar uzaktan izlemek zorunda kaldım. dedin ya gelsem sana, ağzımı açsam kelimeler değil boğazımdan hıçkırıklar çıkar, gözlerine sabitleyemem bakışlarımı diye... asıl benim senin yüzüne bakacak cesaretim yoktu, karşılaşsaydık.

taehyun o iki hafta boyunca bana düzensiz aralıklarla yazdıysa da asla bakmadım ancak biz ayrıldıktan sonra hem senin hem onun mesajının bildirimlerinin üst üste geldiği bir an oldu, kafamın içindeki sesler bana türlü türlü şeyler söylerken boğulurcasına hissettim. telefonumu sıktığımı fark etmemiştim ama bunun üstüne yere de fırlattım. sonra nerede olduğuma bile bakmadan başında oturup aynı model telefonlar aldığımız o günü düşünerek saatlerce ağladım. soobin, özür dileyebilir miyim?

evimde kalmaya çalıştım. gerçekten. ancak sen her yerdeydin. beni biliyorsun sevgilim, beni gerçekten iyi tanıyorsun. dolabıma stok yaptığın bitki çaylarının o burnumu kırıştırdığım kokusunda (keşke son öpücüğümüzü hatırlayabilseydim), ayakkabılığımın üzerine bıraktığın gazetelerde (hem gazete okuyor hem mail yazıyorsun, senin kadar geleneksel birini tanımadım.), dolabımı açtığımda giymek için baktığım ancak ödünç aldığın sonradan da benim oldu diye bana geri vermediğini hatırladığım kıyafetlerimin boş askılarında... uyuyamadığım gecelerde sarılmak için uzandığım boşluktasın. ama en çok uyumak için olsun olmasın gözlerimi kapattığım her andasın. hâlâ.
kısacası o evde duramadım. işimden kovulmamayı başarmamın bana tek katkısı parasını ödememi sağladığı otelim oldu.

ve bunca şeyden sonra tek bir cevap bile beklemiyorum senden, bunu söylememe gerek var mı bilmiyorum ama zaten hak ettiğimden fazlasıydın her zaman. beni iyi hatırlaman için her şeyi feda etmeye hazırdım ancak unuttuğum şey seni çoktan kaybettiğimdi.

pişmanlığım, farkındalığım ve telafi bile edemeyeceğimin bilinciyle anlatmaya çalıştım. canını acıttığım için, seni beklettiğim için... aslında her şey için inanılmaz berbat hissediyorum. çok üzgünüm. gerçekten kalbimin ve vicdanımın ağırlığıyla, hayalinin burukluğu ile yaşayamaz hale geldim ve tam bu sırada bana ulaşman bir tesadüf ise eğer hayat gerçekten benimle dalga geçiyor olmalı. haddime mi bilmiyorum ama gerçekten mutlu olmayı hak ettiğini düşünüyorum. bunu yapamadığım için ise kendimden nefret ediyorum.

sıfırlar ve birlerceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin