buradayız.

111 9 37
                                    


Her zamankinden bir gece olacağı üzere mutfağa giden Beomgyu, dolabı açtığında ve elini arkalara attığında karşılaştığı boş kuşburnu çayı kavanozuyla beraber saatin kaç olduğunun farkında olmaksızın kendini sokağa atıyor. Son zamanlarda gündüzü gecelerine karıştı ve kendini bir hayli işine (ve dolayısıyla çayına) verdi. Soobin'e ulaşmadığını düşündüğü maillerine hiç değilse kısa bir ara verdi. Ekim'in getireceklerinden habersiz. Üstünde en sevdiği gömlek ve içindeki beyaz tişörtün üstünde Soobin'in, aslında uzun süredir kendisinin, kolyesi ile asansörün aynasında kendisiyle karşılaşıyor. Ardından binadan çıkıyor. Şimdi iki farklı kedinin tabiri cazise birbirlerini yemelerine şahit oluyor. Üç paket kuşburnu çayının yanında kendisinin farkına vardıklarında içli içli miyavlayan kediler için de mama almaya karar veriyor. "Uslu uslu beni bekleyin, size mama alıp geleceğim. Fazla ses çıkarırsanız Hobbes sizi kovar." diyor. Hobbes apartman görevlisi. Uyku nedir bilmez, işini ciddiye alan ve bir hayli huysuz biri. Hızlı adımlarla en yakındaki markete gidiyor ancak kapalı olduğunu görünce neden sonra bakmayı ihmal ettiği saate bir göz atıyor. Saat on biri dokuz geçiyor.
Alnına sert bir şekilde vuruyor ve kendi kendine aptallığından dert yanıyor. Biraz daha uzaktaki her zaman açık olduğunu bildiği bir markete gitmeye karar veriyor. Eli boş dönmek istemiyor, ne kedilere ne de eve.

Böylece ikinci poşete biraz da paket gıda dolduruyor ve geri dönüyor. Bahçe kapısını açıyor ve gördüğü kediler hala hırçın sesler çıkarıyorlar. Kapıyı kendi kendine kapanması için öylece bırakıyor ve poşetleri yere koyup iki elinde tuttuğu mamayı paketini kedilere uzatırken  "Yine kavga ettiniz değil mi? Uslu uslu bekleyin, geliyorum demiştim oysa. Alın bakalım. Afiyet olsun." diyor. Kediler ziyafet çekerken bahçe kapısının kapanma sesini işitmediğini fark ediyor, ya da sadece dönmesi gerektiğini hissediyor ve arkasına dönüyor. Karşılaştığı bedenle mama paketi elinden düşüyor, kediler karınlarının doyduğuna karar veriyor ve onları baş başa bırakıyor. Çöktüğü yerden kalkıyor gözlerini ayırmadan. Gözlerini kırpmadan.

"Soobin?" dudakları bir gülümseme için titrerlerken gözleri ağlamak üzere kaşınıyor. Yine de kendini tutuyor.

"Beom... Bunu yapmamam gerektiğine neredeyse eminim ama kapıyı çaldım. Açmadın ben de evde olmadığını düşündüm. Aslında açmak istememiş de olabilirsin bilmiyorum sonuçta ne zaman çıktığını. Gidiyordum. Yemin ederim gidecektim fakat sonra sesini duy-" hızlı hızlı konuşup göğsünden dudaklarına taşan kelimelerin farkında bile olmayan Soobin'i, buruk gülümsemesini artık tutmayan Beomgyu bölüyor.

"Eve girelim mi?" Soobin bir şey söylemiyor, Beomgyu'nun poşetlerini görünce içten içe başkalarıyla olmadığı için seviniyor ancak bunu kendisiyle bile paylaşmıyor. Gözleri biraz yukarı çıkınca da kolye ile karşılaşıyor. Soobin'in boğazı kaşınıyor. Beomgyu poşetleri aldıktan birkaç dakika sonra kapıyı açıyor ve eve giriyorlar. Soobin göz ucuyla etrafı inceliyor, birçok şeyin yerini aynı bulmasına karşın farklı bir dağınıklık görüyor. Beomgyu yalnızca kafası dağınıkken evi dağıtır ve Soobin her ikisini de topladığından bu durum kısa sürer. Ama bu sefer değil.

Yoğun çalıştığını, oturma odasına girdiklerinde açık olan bilgisayarın parlak ekranının yanında gördüğü dört adet bardaktan anlıyor. Biraz yaklaşınca ise bardakların içlerinde kahve bulmayı beklerken poşet çayları görüyor. Beomgyu'da gördüğü kilo kaybını fazla çay tüketimine bağlıyor. Tam da bu sırada poşetleri hala elinde tutan Beomgyu söze giriyor "Evden çıkalı baya oluyor, kapıyı bilerek açmamazlık yapmadım. Çay yapacağım kendime, sen de içer misin?" duraksadıktan sonra düşünerek konuşmanın zararlarını faydalarından çok gördüğü için vazgeçip bodoslama konuşmaya başlıyor.

"Çok fazla tüketiyor olmalısın, zayıflamışsın görmeyeli. Ama madem teklif ediyorsun reddetmeyeceğim. Zaten ne çayı olursa olsun reddedemeyeceğimi iyi biliyorsun." Buna cevaben hafif bir baş sallaması alıyor Beomgyu'dan. Poşetleri mutfağa bırakıp geldikten sonra sehpanın üstündeki bardaklardan üç tanesini ellerine sığdırabilen Beomgyu "Şöyle otur istersen ayakta kaldın. Hemen geliyorum." diyerek uzun koltuğu gösteriyor ve ardından Amerikan tarzı mutfağa geri gidiyor. Soobin oturduktan sonra hareket ederken bu kadar çekinmesinin nedenini düşünedururken de dediği gibi hemen geri geliyor, ellerinde götürdüklerinden farklı iki bardakla. Soobin kokusundan anlıyor ne olduğunu.

"Konuşmalıyız diye düşündüm." diyor ilk yudumdan sonra, yan yana otururlarken. "Konuşmak istemediğini düşündüm." diyor Beomgyu yanıt olarak. "Beomgyu, haksız olduğunu bildiğini, haklı olduğumu biliyorum. Yaptığın şeyin ne kadar iğrenç olduğu üzerine pek fazla şey söylemek istemiyorum. Her ne kadar bilincin tam anlamıyla yerinde değildiyse de. Mümkün olsaydı da bunun hakkında konuşmasaydık keşke ama değil. Sadece kendi haksız olduğum şeyler bir bir üşüşürken aklıma ve sensiz geçirdiğim her an böylesine yarım hissettirirken ve konuşulmayan çok fazla şey varken... Gelmek istedim. Konuşmak istiyorum."

Beomgyu sakin bir nefesle gözlerini açıp kapatıyor. Anın gerçekliği ve ortamın ağır havası çarpıyor yüzüne. "Hoş geldin evine." diyor yavaşça ve devam ediyor. "Yazdığım mailleri gördün sanırım bu durumda. Öyle olmalı. Numaranı neden değiştirdin?"

Beomgyu'nun sakinliği her zaman Soobin'i yatıştırır ve cümlelerini toplamasına yardımcı olur. Şimdiki gibi. "Sanırım numaram yayılmış." istemsiz bir gülüş kaçıyor ağzından. "Bir ihtimal ararsın beni diye beklediğimden her çalışta telefonu açıyordum ama bir süre sonra o kadar bunaldım ki rastgele insanların aşağılayıcı konuşmalarından..." Soobin durumun absürtlüğüne gülünce Beomgyu da gülecek gibi oluyor. Soobin, "Gül lütfen, komik." diyor ve Beomgyu şimdi gülüyor. Birkaç sıcak yudumun ardından çayları soğumaya başlıyor ve gülüşleri yavaşça yerini sessizliğe bırakıyor bu sırada.

Sessizliği bozan Beomgyu oluyor. "Üzgünüm. Ben Taehyun ile konuştum. Konuşmamam daha iyiydi belki ama... Öğrenmem lazımdı neden böyle olduğunu, nasılını. Hiçbir şey hatırlamadığını söyledi. Ve bilirsin ki Taehyun benim eski dostumdur, bakışlarından doğruyu söylediğini anladım. Yani ikimiz için de hiçbir anlamı olmayan bir şeymiş. Zaten başka bir şey de konuşmadık, merak etme." Çayından bir yudum alırken kırıştırdığı burnu ve titreyen elleri Soobin'in gözüne çarpıyor. Beomgyu konuşmaya devam etmeden önce kısa bir anlığına sadece burnunun ucundan öpmeyi ne kadar özlediğini düşünüyor. "Çok üzgünüm, olabilecek her şekilde ifade etmeye çalıştım bunu ve daha farklı ne yapabilirim bilmiyorum ancak şimdi bütün gerçekliğinle karşımdayken sen, dile getirmek istedim. Her ne kadar telafisinin olmayacağının bilincindeysem ve seni geri istemenin bencilliğindeysem de özrüm her şeyden daha gerçek Soobin." Bardağının dibindeki pis kokulu çayının acısını içtikten sonra sehpaya, eline sığdıramadığı için burada kalan eski bardağının biraz ötesine bırakıyor Beomgyu. Bakışlarında beklenti var, hüzün karışmış harelerine ve Soobin daha fazla dayanmak istemiyor tüm bunlara. Kalpleri sızlıyor birbirlerine olan kırıklıklarından.

"Biliyorum," diyor sonunda. "Böyle olmasını ikimizin de istemediğini biliyorum." Bardağından yükselen sevdiği kokuyu sessizce içine çekiyor ve kendi titreyen elleriyle bardağını masaya bırakmadan önce dibindeki acıyı içmiyor. Daha fazla acı istemiyor. Beomgyu'nun gözlerine bakıyor, kendi yansımasını görüyor ve devam ediyor. "Daha önce fark edemedim içini kemiren gerçeğini, asıl bencilliği ben yaptım bunca zaman. Özür dilerim, konuşamadığımız için. Çoktan geçen ve telafisi olmayan şeylerin hepsi için. Özür dilerim, seni çok özledim." Soobin artık Beomgyu'nun gözlerinde kendi yansımasını göremiyor çünkü dolan gözleriyle Beomgyu, bahçeden beri tuttuğu yaşları artık bırakmak üzere.

"Seni seviyorum Soobin. Seni sevmeyi bir an bile bırakmadım. Sensizlik kayboluşumdan başka bir şey değildi. Çok üzgünüm. Lütfen yeni defterimiz için bana güven. Tertemiz sayfalarımız olsun, biz dolduralım baştan sona. Ama eskisini de atmayalım çünkü bu defterin ondan daha güzel olduğunu göstereceğim zamanla, izin verirsen bana. Söz veriyorum bunu yapacağım." Üzgünümler ve özürler hemen sonra titreyen kalplerin denk düşmesine sebep oluyor. Soobin, Beomgyu'nun kolları arasında kendini ait olduğu yerde buluyor, dudaklarının arasından çıkan sözlere değil nefeslerine tanık oluyor ve içtenlikle eşlik ediyor. İkili uzun bir aradan sonra tamamlanmış hissediyor.










merhaba. söylememe gerek var mı bilmiyorum ama beomgyu sözünü tutuyor.
buraya kadar okuduysanız umarım hosunuza gitmistir. yapıcı elestirilere acıgım!
veee sonuna geldigimize göre bu ficin ilham kaynagına, kendisiymis gibi benimseyene ve heyecanla okuyan okuyuculara ayrı ayrı tesekkur etmek istiyorum <3

sıfırlar ve birlerceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin