🐡Beni sevme ihtimalin hayatının en güzel gününü tekrar yaşayıp o günün aynı zamanda en kötü günün olmasını engellemen kadar imkanlı. Seni sevme ihtimalimse otuz iki saat on yedi dakikalık çalma listemdeki favori şarkımın karışık çala bastığımda ilk çalan olması kadar imkanlıydı. Hani derler ya "imkansızlıklardan doğan aşk" falan filan. Bizimki o kadar imkansızdı ki birbirimize aşık bile olamadık. Ben sevgi kelimesine inanmazken seni sevebileceğime inanmam aptalcaydı. Senimse kalbinde biri varken kalabalığı ayırdığımı sanmam saçmaydı. Biz o kadar yalnız kalmalıyız ki birbirimizin bile olamayız. Birine üzülmem için onu sevmem gerek yada vicdanımın olması bende ikiside yok. Sen git kalbindeki partiye katıl bende o otuz iki saat on yedi dakikalık çalma listemde senin gelenini bekleyeyim. -seni dinlemekten sıkıldım ve listeden çıkardım-
🐡
Ben favori şarkımı sadece bir defa dinledim. Hep dinlersem sıkılırdım. Hayatımdan biliyordum. Kimsenin dinlemesini istemedim. Bir kasetteydi, onu kimse duymasın diye saklamıştım. Uyurken kaseti alır ona sarılırdım.
Her yere benimle gelirdi ama hep gizliden gizliye benimle olurdu. Zaten senin de sevilmeye ihtiyacın yoktu, belliydi. O gülümseme, böyle bir aile, sana dair yazan günlükler... Senin ben olma ihtimalin yoktu. Sesin nasıldı acaba? Kesin korkunçtur. Duyduktan sonra midem bulanır, duydukça sıkılırım. Fotoğrafların bile anlamını yitirir.
Burası benim dünyam. Lunaparkım. Sadece bana ait. Rahatsız edici insanlar ulaşamaz buraya. Gerçi artık yalnızım. Sonunda. Kimse ulaşamaz bana. Kimse. Çığlık atsam kimse dönüp bakmaz. Bakacak insan yok çünkü. Tam bana göre bir aşık oluştu bu. Ne hareket eden bir yüz, ne dayanılmaz bir ses. Yalnız, imkansız, çaresiz. Benim gibi. Fotoğraflarlar, yazılar ve anılarla dolu. Yalansız.
Aklıma tek bir film repliği serpiştirildi. "Ben senin resmine aşığım. Ben senin resmine değilde sana aşık olsaydım o zaman ne olacaktı? Belki bir kere bile bakmayacaktın yüzüme, belkide alay edecektin sevgimle. Halbuki resmin bana dostça bakıyor, ve ebediyen bakacak." Alay. İnsanlar alay eder. Şimdi sen karşımda o katlanılmaz ve sahte mimiklerle bakınca güzelliğin yok olacak. Biranda dalga geçeceksin ve bunu kaldıramayacağım. Benim duygularım var senin de bu fotoğrafta duyguların var.
Ama insanların yok. Ben bir yaratığım. Herkesin örülmek istediği. Benden milyonlarca var. İnsanlar ise gerçek yırtıcılar. Yaratıkları öldürmek için zayıf zamanlarını arıyorlar. Sen gerçekte bir yırtıcının ama bu fotoğrafta benim değerli sevgilimsin. İstersek bin sekizyüzlü yıllara gideriz. Gösterişli elbiseler, şaşalı cümleler, yeşillik, aşk. O yıllarda tanışsak bir fotoğraf karesini bırak hareketli yüzüne bile aşık olurdum.
Ya da doksanlarda iki yetişkin olsak? Sen ben, sıradan ama hepsininkinden farklı duvarlarımız, iki çocuğumuz. Kimse kimsenin umrunda değil. Yaşa ve öl. Ya da vazgeçtim ikibinlerde ergen olalım. Yavaş yavaş teknoloji yavaş yavaş. Belki arkadaşımız bile olurdu. Ya da annen ve anneannen en yakınım olurdu. Belki onlardan korkmazdım. Ne harikası? Şimdiki çocuklar boktan!
Tümlüğün sayısı arttı. Yalancılar, sadakatsizler, dost sanılan yalanlar, bağrışmalar, çok bilmişlik, zorbalar, kalitesiz insanlar, tecavüzcüler, tacizciler, taklitçiler, oyuncular, şiddete sığınanlar, alaycılar. Hepsinden çok var! Boğuluyorum! Boğuluyorum! Boğuluyorum ve kimse görmüyor! Kimse yok! Karanlıkta oturmayı seviyorum!
Göz yaşlarım belli olmuyor! Kitapları seviyorum! Kitaptakilerin mükemmel hayatına imreniyorum! Sadece mutlu olmak istiyorum! Annem mutlu olamayacağımı söyledi! Ve acı olan şu ki anneler yalan söylemez! Müzikleri seviyorum! Özellikle bolca acılı olanları! Aşk acısı çekiyormuş gibi yapıyorum! Sırf biraz daha canım acısın diye!
Can acısı bana haz veriyor! En yakın dediğim en uzağım! İnsanlardan nefret ediyorum! Kendimden de! Nefretim tüm dünyayı sarmış! Bariyerleri aşamıyorum! Yanlızlığa o kadar alıştım ki bundan haz duyuyorum! Hep mutsuzum! Yazmayı seviyorum, düşüncelerin soyutlanması bence mükemmel!
Ama ne zaman bir şeyler yazsam eksik kalıyor! Destek yok! YALNIZLIĞA AŞIĞIM ULAN! BİRDE SENİN FOTOĞRAFINA! Dizilerin bazılarını seviyorum! Hayal dünyamın resimleştilmiş hali gibi! Aslında dizi seviyorum, tek bir dizi için onlarca insanı aynı zamanda görmeye katlanırım! Arkadaşlarımı seviyorum!
Kitaplarım, kulaklığım, peluşlarım, adını dahi öğrenmek istemediğim senin fotoğrafların! Hepsi mükemmel! YALNIZLIĞIMDA BİLE AŞIĞIM SANA, PARDON! RESMİNE! NE İSTEDİĞİMİ BİLMİYORUM TAM OLARAK! Sen katlanılmazsın. Eminim. Bir deniz hayvanı olmak isterdim. Karadakiler bana göre değil.
Deniz anası, deniz ciğeri. Yada köpekbalığı, evet kesinlikle köpekbalığı. Yalandan nefret ederim o yüzden söylüyorum. Önemsenme hissi tam olarak ne merak ettim. Geçmiş zaman kullanmam saçma aslında. Merak ediyorum. O kadar yalnızım kİ bilinç altım bana yalnızlığı yarattı. Resim çizmeyi sevdiğimden bahsetmiş miydim. Sanırım hayır. Mısır çok güzel. Patlamışı, haşlanmışı, konservesi, görüntüsü, yetiştirilişi. Patatesse efsane. Kızartılmışı, haşlanmışı, salatası, çorbası gibi. Ve sen bunları asla öğrenemeyeceksin. Bende heyecan uyandıran da bu. İşte olan şey bu; ben senin resmine aşığım.
🐡
Gözlerimi zilin çalmasıyla araladım. Etrafta kahkaha sesleri yankılanıyordu. Ne yani insanlar yok olmamış mıydı? Hayal veya rüya mı görmüştüm? Başımı sıradan kaldırdığımda karşımda resmine aşık olduğum çocuğu gördüm. Bu nasıl gerçek olabilirdi?
Fotoğrafıyla birebir aynıydı. Günlüğünde okuldan atıldığını okumuştum. İnsanlar varlardı ve benim rüyamda okuduklarım gerçekti. O eski okulundan atılarak bu okula gelmişti.
Bir hışımla "sıramda ne işin var?" diye hırladım. Burnumdan soluyordum. Uykumdan yeni uyandığım için sesi tuhaf çıkıyordu.
Sırıtarak "Sıramızda diyecektin sanırım." dedi. Başımı sıraya vurarak derin bir nefes aldım.
Bir kabusa uyanmıştım.
|SON|
🐡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
★ Ruhu Kayıpların Melodisi ★
Fiksi RemajaBir yabancı hayatının anlamıdır ve sen hayatının anlamını bulduktan sonra bile o hep yabancı kalır. O yabancı hayatına girdiğindeyse senden eser kalmaz. Parçalanır durursun. Oysa hep yabancıdır. Onu tanımadan dünyan yaparsın o gittiğindeyse fark ede...