Bütün yemekhanenin gözleri üzerimdeyken bedenimdeki tüm sinirlerin kasıldığını hissettim. Yan tarafımdaki uzun boylu çocuk öyle hızlı nefes alıyordu ki yapılı bedenine çarpınca acıyan omzumu bile unutturuyordu nefesleri. Öyle sert, öyle iğrençti ki üvey babamın alkol kokusunu aklıma getirmeden edememiştim. Ürkek bakışlarımı yüzüne doğru kaldırdığımda seğreyen sol gözü adımımı geri atmama neden olmuştu.
Attığım adımla üzerime gelireken ben daha fazla gidemezdim. Kapana kısımlış hissederken havaya kalkan eliyle kollarımı kendime siper ederek kaldırdım ve gözlerimi sıkı sıkıya yumdum. Suratıma inecek okkalı yumruğu beklerken önümden birşey bana çarparak karşımdakinin bileğini kavradı.
Ağır ağır kollarımı indirip gözlerimi açtığımda karşımda kızıl saçlı bir doktor bana el kaldıran uzun boylu çocuğu kollarını arkasına doğru çekip kelepçeledi. Kızıl doktordan da yapılıydı fakat doktor onu rahatça alt etmeyi başarmıştı. Ürkek bakışlarım ikisinin arasında gezinirken nefesimin daraldığını hissederek etraftaki camlarda gözümü gezdirmeye başladım. Yemekhanenin duvarlarındaki camlar öyle yüksekti ki benim boyumun üç-dört katı gibiydi. Astım ilacımı dudaklarıma yerleştirdiğim sırada kapının girişinde onu gördüm.
Beyaz önlüğü hızlı hızlı yürüdüğü için iki yana savruluyor içeride kalan mükemmel ötesi fiziğini gözler önüne seriyordu. Kaşlarını öyle çatıyordu ki alnındaki damarlar belli oluyordu. Kıvırcık saçları rastgele bir o kadar da mükemmel bir ahenkle alnına dökülmüştü. Eliyle karıştırdığı o kadar belliydi fakat onda nasıl güzel durabilirdi aklım almıyordu.
İki üç seri adımda kızıl doktorun kontrol etmeye çalıştığı adamı tek eliyle ayaklandırmıştı. Öyle seri hareketlerle çıkardı ki yemekhaneden, ben olayları kavrayamamışken elimdeki astım ilacı ile öylece bekledim. Sonunda ilacımdan derin bir nefes alarak rahatladım. Kızıl doktorun bana baktığını fark ettiğimde başımı eğdim.
"Gel."
Emir kipi içeren fakat bir rica olan cümlesiyle yürüyecektim ki yanımda bir soluk soluğa bir beden belirdi. Hızlı adımlarla bize yetişmeye çalışıyordu ve elinde çilekli sütü vardı. Ne kadar gergin olursam olayım güldüm ona. Nasıl böyle saf ve masum olabilirdi ki az önceki gibi kaçıkların dolu olduğu bu yerde? Bir şekilde başarıyordu Jisung.
"Jisung, odana."
Kızıl doktor yine iki üç kelime ile emirimsi bir rica ettiğinde Jisung, dudaklarını büzerek baktı doktora. Doktor itiraz istemeyerek tek kaşını kaldırdığında oflayarak odamıza giden merdivenlere yöneldi. Biz de az önce benim doktorumun geçtiği koridorlardan geçiyorduk.
İki ayrımı olan bir yere geldiğimizde sol taraftaki ayrımdaki çelik kapıya kocaman bir kilit vurulmuştu. Kasvetli görünen kapının üzerindeki mantarlat bile bedenimi titretmeye yeterken yutkunarak kızıl doktora döndüm. O ise sağ taraftaki sedir ağacından yapılmış kapıyı araladı. İki kapı öyle zıttı ki ürkmeme neden olmuştu.
Doktorum, az önce beni öldürecek gibi sinirli çocuğu sedyeye bağlamıştı. Hayır sabitlememişti direkt zincirlerle bağlamıştı sedyeye. Çocuk, çırpınarak çığlıklar atıyordu. Suratı kıpkırmızıydı. Gözleri yuvarlarından fırlayacak gibi görünüyordu. Attığı çığlıklar kulaklarımı yakarken dudaklarıma bastırdım ellerimi. O ona her ne yaptıysa ölmeyi dileyecek gibi acı çekiyordu. Sonunda öyle bir çığlık attı ki boğazından çıkan kanlı sıvı doktorun önlüğüne ve hemen arkasında duran benim yüzüme sıçradı.
Korkuyla iki adım geriye kaydığımda ellerim dudaklarımdan ayrılıp kulaklarıma kapandı. Sedeyedeki çocuk öyle sert bir edayla çarptı ki başını zincirlere alnından ufak tefek kızıl lekeler oluştu. Kirpiklerime yapışmış kanlarla başımı kaldırıp doktora baktığımda maske takılı yüzünde en ufak bir pişmanlık kırıntısı dahi görmedim. Elindeki şırıngayı bıraktı ve eldivenlerini çıkardıktan sonra yanıma geldi. Kolumu tutup beni öyle bir savurdu ki odadan dışarıya itiraz dahi edemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kusursuz Gün | Chanmin
RandomBu sabah da sebep buldum ölmemek için ve bu sabah ki bahanem de sensin yine. ___ Chanmin olmsuz örnek oluşturabilecek unsurlar!!