❹: Gitme, beni yalnız bırakma.

37 5 14
                                    

İlk günümün üzerinden yaklaşık bir ay geçerken ben gecelerimi uykusuzlukla süsleyen şu kahverengi serumu düşünüyordum.

Bu bir ay içinde sürekli Jisung ve Doktor ile beraberdim.

Doktor, ne zaman yemek saati gelse odamızın kapısına geliyor bizimle birlikte yemekhaneye inip yemeğini bizimle yiyordu yemeğini. Jisung ise ilaçlarını kullanamaya başlamıştı. Aklı eskisine göre daha mantıklı çalışırken ilaçlar onu uyutuyordu. Bedeni bitkin düşüyordu. Gün içinde hiç susmayan çocuk günlerdir kısa kısa konuşuyor saatlerce uyuyordu. Onun için endişeleniyordum. Ne kadar sağlıklı olmasını istesem de o çocuksu hallerini şimdiden özlemiştim.

Yatakta yatmış tavana karşın bunları düşünürken yan tarafımda kıpırdanan Jisung'u gördüm. Başını iki yana hiddetle sallıyordu. Ağlıyordu ve anlaşılması zor birkaç kelime mırıldandıyordu. Yorganı üzerimden atıp yatağının yanına diz çöktüm ve kendimi zorlayarak parmaklarımı parmaklarına kenetledim. Dişlerimi sıkarak kendimi güvende olduğuma ikna ettikten sonra arkadaşıma odaklandım.

"Yapma..."

Gözlerinden iki damla dudaklarına dökülürken diğer elimle yakaladım tuzlu suyu. Onu sarsmama rağmen uyanmazken doktorlardan birini çağırmak için ayağa kalkmaya yeltendiğimde bir güç beni durdurdu. "Gitme." diyerek elimi sıkan Jisung'un uyanmış olduğunu fark etmiştim.

"Gitme, beni yalnız bırakma."

Kalktığım yere geri oturdum. "Seungmin." Bakışları ayaklarında geziniyordu bir eli elimi sıkı sıkıya tutuyordu. Gitmemden korkuyor gibiydi. "Sana sarılabilir miyim?"

Yutkundum fakat istiyordum. Bedenim kasılıp kaşınmaya başlamasına rağmen istiyordum.
Derin bir nefes alarak gözlerine baktım ve başımı salladım. Ardından ince kollarını bedenimde hissettim. Sıcaklıklarımız birbirine karışırken omzumda ağlamaya başladı. Dolan gözlerimi yumup canımı yakan fakat oldukça hoşnut olduğum bu sarılmaya karşılık vardım.

Bir süre sonra vücudum daha fazla tahammül edemezken Jisung bunu anlamış gibi geri çekildi. Göz kapakları seğriyordu. Yüksek ihtimalle yine uykusu gelmişti vardı ve direniyordu. Duruşunu yatık vaziyete getirdi uykuya dalmadan önce üç cümle kurdu benim için. "Seungmin, ilaçlarım normal değil. Burada birşeyler oluyor ama ben anlayamıyorum. İnfaz olmak istemiyorum."

Saniyeler içinde nefesleri düzene girip uykunun yumuşak kucağına çekilirken kaşlarımı çatarak ilaç kutusunu elime aldım.

Herhangi bir tıbbi bilgim olmadığı için hiçbir şey anlamazken oflayarak yataktan kalktım. Ben birinci sınıf iç mimarlık öğrencisiydim, nereden bilebilirdim ki içerisinde ne olduğunu?

Jisung'un infazdan bahsetmesi, geçen seferki doktorların da deneğin infazından bahsetmeleri olayın ucunu şırınganın içindeki kahverengi sıvıya bağlarken aklıma dank eden düşünceler ile yutkundum. Bu serum, buradaki her hastaya enjekte ediliyor olmalıydı, ki jisung uzun süredir buradaydı. Ona enjekte etmemişlerdi çünkü sağlığı yerinde değildi. Ya da düşünce yapısı demek daha doğru olurdu.

Yemekhanedeki çocuk insan dışı bir varlıkmış gibi davranmıştı. Bunu sebebini de seruma bağlandığımda böyle kendimi mahvetmekten başka birşey yapmadığımı anladım.

Pijamalarımı çıkarıp altıma siyah bir eşofman, üzerine de beyaz bir tişört giydim. Merkezin serin olmasından dolayı üzerime koyu yeşil kalın hırkamı giyip bağcıklarımı bağlamak için eğildim. Astım ilacımı cebime atıp çıkacağım sırada gözlerim Jisung'un yorganın altından sarkmış zayıf bileğine ilişti. Oldukça büyük bir morluk ve çevresindeki damarların içinde görünen kahverengi sıvı sendelememe neden oldu.

Kusursuz Gün | Chanmin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin