Uyandığımda farklı bir hastane odasındayım. Baş ucumda oturuyordu sessizliğimi armağan ettiğim adam. "Hey," dediğinden gözlerimi ona çevirdim. Bana, yaseminimi yeniden yeşertmeyi vadetti. Ela gözleri umutla parladı sanırsam. Kara gözlerim inandı onun sarmaşıklı toprağına, tek tek indik merdivenleri. Yasemini bahşettim seranın toprağına.
Sonunda günlerdir sormak istediğim şeyi sormak konusunda kararlıydım. Yan yana aramızda dört beş adımlık mesafe varken dönüp ela gözlerine baktım. Ellerimi kaldırdım. "Bana kahverengi serumu anlat." Bakışlarından tanıyamadığım birkaç duygu geçti.
"Ne serumu çocuk?" Diyerek reddetmeye çalıştığında gözlerimi devirmeden edemedim. Aptal doktor.
"Bildiğini biliyorum, doktor." Kaşlarımı çatarak onu taklit edercesine birleştirdim kollarımı göğsümde. "İnfazı anlat." Dişleri arasından soluyuşunu duydum. Kıvırcık söz geçmeyen saçlarını eliyle dağıttı ve akasya ağacının altına bırakılmış çardağa ilerledi. "Tamam, otur anlatayım."
Tek kaşımı kaldırıp takip ettim onu, aramızdaki her zamanki aşılmaz mesafeyi koyup oturdum. Kemikli ellerini masada birleştirdi. "Burası düşündüğün gibi bir yer değil."
Gül kurusu dudaklarını diliyle kışkırtıcı bir yavaşlıkla yaladı. Bu haraketi bana ilk tanışmamızı hatırlattı. Öpülesi dudakları vardı ve bana dudakların öpülmek için var olduğunu söylemişti.
"Buranın başındaki adamın insanlık dışı planları var." Gerçeği söylüyordu. Yalansız ve şeffaf bir şekilde anlattığını fark ettiğimde nedensizce keyiflendim ve yerimde kıpırdandım. Ela gözleri çardağın kasasındaki karalanmış çizimlerde geziniyordu. Parmakları nu çizimlere hafifçe vurarak tık tık sesleri çıkarıyordu. Melodik ses kulaklarımı işgal ediyordu.
"O serum hastaların benliklerini yok ediyor." Dudaklarımı aralayarak yüzüne baktığımda gördüğüm sıkıntılı ifade beni ürküyor. "Hastalara veriyorlar çünkü onlar umutsuz ve kimse tarafından önemsemiyorlar."
Nefesim boğazıma düğümleniyordu. Gözlerimi kırpıştırarak ona baktım. Devamını anlatmasını istiyordum ama korkuyordum. Neyse ki korkunun ecele faydasının olmayacağını bilecek kadar çok yaşamıştım. Başımı salladım ve devamını istediğimi belirttim.
"Onları yaşayan bir ölüm makinesine dönüştürüyor. Serum tüm zihnini ele geçirince tamamen kontrol altına alinabiliyorlar. Ve biz de.."
O an, bana olan dürüstlüğünün beni kaybetme pahasına olduğunu hissettim. O da bu işin içindeydi. Arkadaşımı zehirlemisti belki de. Yemekhanedeki çocuk gibi kaç kişi ölmüştü kim bilir.
"Serumu ben geliştirdim."
Elim cebimdeki astım ilacıma erişti. Dolan gözlerim ve titreyen ellerim eşliğinde onu dudaklarıma yasladım. "Öyle bakma..." Çaresiz bir fısıldıydı sesi sanki. Dolgun dudakları bu sefer eğlence ile kıvrılmış değildi. Keder onları aşağı çekiyordu. "Birşey söyle."
Sessiz bir iç çektim suratına karşı. Söylecek birşeyim yoktu ona karşı. Söyleyemezdim zaten. Söylesem de kulakları işitmezdi benim sessizliğimi. Dolu gözlerimi kapatarak başımı sallıyorum. Gözleri üzerimde, her zerremde geziniyor, hissediyordum.
Kötü biriydi o, küçükken izlediğim çizgi filmlerdeki gibi kötü doktordu belki de. Lakin nefret edemedim ondan. İnsanlığı bitirebilecek bir felaketin yapımcısı olduğunu fark etsemde onu nefretimle boğmayı göze alamadım. Onu nefret edemeyecek kadar çok sevdiğimse kalbime gömdüğüm sessiz gerçeklerimden biriydi.
"Ama çözümü var." Dudaklarımı oynatım sadece. Çaresiz bir fısıltı dahi çıkmadı dudaklarımdan. "Değil mi?"
"Tek birinde." Ela gözlerinden bir damla süzüldü. O damlaysa nefretimi haketmediğinin kanıtıdır. Uzanmak istedim, yanağını o kederin süzülüşünden arındırmak. Zihnimdeki ses, gözümün önüne gelen anılar buna engel oldu.
"Beni zorladılar. Tehdit ettiler." Başı eğikti. Hep dik gördüğüm doktor ağlıyordu. Günler sonra ilk defa birbirimizi gerçekten tanıyorduk. "Annemi öldürmekle tehdit ettiler." Kemikli parmakları titriyordu. Uzandım. İçimi yaksa da elimi onun eline koydum.
Aramızdaki ilk bilinçli temastı. Bu yakıcı his gözümün önünden o eski anıyı sildi.
Ela gözleri ıslaktı. Öyle muazzam parladı ki içimde daha büyük bir şeyler titredi. "Serum onların eline geçtiğinde Minho ile durdurmaya çalıştık. İkimizin de zaafları varken bu imkansız hale geldi." Elinin üzerindeki elimi avcucunun içine kaydırdı. Ne de sıcaktı eli öyle? Bu sıcaklığa ihtiyacım olduğunu şimdiye dek fark etmemiştim. "O Jisung'a birşey olacak diye ölüyordu, bense.." Sustu. Zaafını bilmeme izin vermedi.
"Bunu durdurmalıyız." Dudaklarımı oynatım. Ağladığından kaynaklı sert bir iç çekti. Başını iki yana salladı. "Çok tehlikelidir çocuk." Ama bilmediği birşey vardı. Tehlike ve korku hayatın temeliydi.
Belki korkardım tehlikeden ama tehlike ne çok büyüktür ne de korkunçtur aslında. Güçlü durabilirim arkamda o varken. Arkadaşım, jisung, Minho varken.
Ela gözleri kızarıktı ama onunda şuan daha güçlü hissettiğini biliyordum. İyi gelmişti belli ki elinin içindeki elim.
"Çok zor. Çok zor Seungmin. Çok kez denedim. Hiçbirinde başaramadım. Yalnızken olmadı. Minhoyla da olmadı. Nasıl yapacağız?"
Zihnimde bütün ihtimalleri tarttım. Cebimden defterimi çıkardım. Yazacağım herşeye açık görünüyordu. "En üst kattaki ofisten ve en alt kattaki laboratuvardan bahsetmiştin." Başını salladı. Hava kararıp tekrar aydınlanana kadar ikimiz orada sessiz bir sohbet içerisinde bir medet umduk zihnimizden.
Esnemeye başladığımda bakışları üzerime çıktı. Sabahın soğuğu vücudumu titretmişti. Lakin planımız hazırdı.
Üzerindeki doktor önlüğünü kaslı bedeninden sıyırdı. Gömleğinin içinde gerilen bedeni yutkunmama neden oldu. Önlüğü bana uzattı, anlamayan bakışlarımı ona yolladığım sırada omuzlarımda önlüğünün sıcaklığını hissettim. Burnuma dolan buram buram kahve kokusu hafifçe yanaklarımın kızartmasına neden oldu.
O da bunu fark etmiş olacak ki histerik gülüşü kulaklarımı doldurdu. "Sen şimdi odana git. Jisung'la ilgilen." Bir kaç saat önce önümde ağlayan çaresiz adam gitmiş yerine dik başlı güçlü doktor gelmişti. Gülümseyerek onayladım onu. Bu ona ilk gerçek gülümseyişimdi. Kollarımı üzerimdeki önlüğe sararak gökdelen benzeri hastaneye ilerledim.
Ama yüzümde sakin bir gülümseme vardı.
Odaya ulaştığımda kızıl doktor, yani Minho, da buradaydı. Jisung sırtını yatak başlığına yaslamış otururken tepsideki çorbayı içmesine yardım ediyordu. Minho'nun gözleri tatlı arkadaşıma bakarken parıl parıldı.
"Seungmin," Jisung beni gördüğünde halsizce mırıldandı. Minho ona bir kaşık daha uzattıktan sonra bakışlarını bana çevirdi. Post-itlerimden birine Chris'in yanına gitmesi ile ilgili bir not yazarak eline veriverdim.
Karasız bakışları çorba kasesi ile jisung arasında gezindi. Eğilip jisung'un boyası akmış pembe saçları ile kaplı alnındaki saçları geriye atarak oraya hızlı bir öpücük bıraktı. "Geri geleceğim."
___
Seeelamlarrr kizlarr
Dünyanın en random bolumune selam cakin bakalim
Neyse pek nesem yok bugun coskulu bi konusma yapamayanzi
Ve acim cok acim cokkkkk
Neusekine baybay canlarim
💕💕💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kusursuz Gün | Chanmin
De TodoBu sabah da sebep buldum ölmemek için ve bu sabah ki bahanem de sensin yine. ___ Chanmin olmsuz örnek oluşturabilecek unsurlar!!