❶: Konuşamıyorum.

107 8 38
                                    

Karanlık sokaklar, pırpır eden soluk sarı sokak lambalarının ışıkları, engebeli kaldırım bir insana iyi gelebilir miydi?

Hayır, yalnızlıktan bahsetmiyorum. Benim kastettiğim huzur. Sokakta, şu ortamı yakaladığınız an, adımlarınız nereye gideceğinizi bilmezken mutlu olur musunuz?

Sizi bilmem ama ben olurum. Hemde tahmin edebileceğinden çok. Çünkü benim arkadaşlarım sokaklar. Doğrusu herhangi bir insanla arkadaş olmak isteyeceğimi de sanmıyordum.

Bunun sebebi insanlar kirliydi. Hem de öyle kirlilerdi ki, yüzlerindeki gerçek ifadeyi göremezdiniz kirlerinden. Öyle kirlilerdir ki sizi bir çöp gibi kullanıp kenara attıktan sonra yüzünüze tebessüm edebilirler. Öyle kirlilerdir ki bedeninizi deştikten, ölümden dönmenize neden olduktan sonra sizi kolları arasına almak isteyebilirler. Öyle kirlilerdir ki sizi bitirebilirler.

Zihnimde düşüncelerim vahşileşmişken, botlarımın altındaki boşluklara sıkışan çakıl taşları, adım seslerime ziyade kulak tırmalayan sesler çıkarıyordu. Hava da soğuk esiyordu ve tenime bir bıçak misali saplanıyordu. Hafif karıncalansa da bunu umursayacak biri değildim. Başımdaki şapkayı biraz daha gözlerime indirdim, adımlarımı izleyerek gitmeyi hedeflemediğim lakin gitmek zorunda olduğum yere doğru ilerledim.

Altı katlı binanın önüne geldiğimde adımlarım asansör ve merdiven arasında durakladı. Asansöre binemem, hayır. Dördüncü kata doğru merdivenleri çıkmaya başladım. Ulaştığımda ciğerlerime girmeyi unutan nefes yüzünden suratım kıpkırmızı kesimişti. Çantamı yoklayıp astım ilacımı çıkardım. Dudaklarım arasına yerleştirip kurtarıcımı tüketip kendime gelmiş, çelik kapının yanında duran parolayı girerek eve adımlamıştım.

Oturma odasına görünmeden odama ulaşmaya çabalarken babamın tok sesini duydum. Yumruklarımı sıkarak topuklarım üzerinde ona döndüğümde üzerindeki lacivert takım elibseyi çıkarıp portmantoya astı sinir bozucu bir sakinlikle. Hesap soran gözleri giymemden nefret ettiği kıyafetlerimde -kısa bir şort ve kolej ceketinde- dolaştı ve kibirle dudaklarını büktü. Yarın bana daha lüks kıyafetler alacağını söylediğinde gözlerimi devirdim. Zaten yeterince 'lüks' kıyafetim vardı. Hiçbirini giymediğim için yetersiz buluyordu o kadar.

"Bu saate kadar neredeydin?" Aheste adımlarla üzerime doğru yürüdüğünde dik başımı indirmedim. Ne zaman beni ezmeye çalışsa da hep böyle yapardım. Çünkü ben anneme çok benzerdim ve o da bunu biliyordu. Lakin bu sefer burnuma gelen ağır alkol kokusu içimdeki yabancıyı uyandırırken göz bebeklerim titremişti. Ah, söylemeyi unuttum. Benim öz babam değil.

"Bu saate kadar..." Sertçe çenemi sıkıp dudaklarını dudaklarıma değecek kadar yaklaştırıp konuştu. Alt bedeni, bacaklarıma temas ettiğinde benden uzun ve yapılı olması halimi çaresiz kılarken, çenemi kırmasından korkacak duruma gelmiştim. Dişlerimi sıkıyordum çünkü canım yanıyordu. Hem fiziksel hem de bedensel olarak.

"... Neredeydin dedim!"

Çenemi sertçe sıkıp beni geri fırlattığında, bedenim mermer zeminle buluşmuştu. Cevap veremeyeceğimi bile bile bana soru sorması trajikomikti. Ben ona sadece acı çığlıklarımla cevap verebilirdim. Çünkü benim sesim tek ona yeterdi. Karnıma geçirdiği tekmeler kusma isteğimi tetiklerken üzerime uzanıp elini alt bölgeme götürdü.

Islak dudakları boynumda dolaşırken onu itebilmek için tüm kuvvetimi kullandım. Nefesim tekrar daralırken alt taraflarımı rahatsız eden eli kendi kemerine gitti. Boş bulmayı düşünerek altından sıyrılmaya çalıştım fakat ayak bileğimden yakalayarak tekrar yere boylu boyunca uzanmama neden oldu. Üstümdeki yerini aldığında bu gecenin uzun ve oldukça canımı yakacak olduğunu anlamıştım. Çünkü onu kızdırmıştım ve o içmişti. Annem gelene kadar diye kendimi avutmaya çalışarak başımı sağa çevirdim.

Kusursuz Gün | Chanmin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin