Tekrar uyandığımda hava kararmış olurken kendime hayret etmeden duramadım. Kaç saatir uyuyordum?
Örtüyü üzerimden çekip baştan başa sarılmış bacaklarıma baktım. Dün kesik kesik zihnime dolan şeyler, bacaklarımın başına iyi şeyler gelmediğini kanıtlıyordu. Ayağa kalkmak için hareketlendiğimde yabancı bir el önümde belirerek beni göğsümden geri ittirdi ve uzanmama neden oldu. Soran bakışlarım ve çatık kaşlarımla doktora döndüğümde, o da çatık kaşları ile bana bakıyordu.
Ellerini kaldırdı ve "İstirahat demedim mi Çocuk!?" Cümlelerini kurduğunda ifademin yerine sahte ve şakacı bir sinir yerleşmişti. "Öyle mi demiştin Doktor?"
Kaşları havalanırken dudakları iki yana kıvrıldı ve ellerini iki yanıma koyarak hafifçe üzerime doğru eğildiğinde gerildiğimi hissettim. Ona temastan kaçınırken, hissedeceğim herhangi bir dokunuş beni yeniden o geceye götürecekti. Tekrar kirli olacaktım ve bunu istemiyordum. Kendimi iyice yatağa bastırarak aramızda mesafe bıraktığımda hızla doğruldu üzerimden.
Eli ensesine gittiğinde, dolgun alt dudağını ısırdı. Gözlerim oraya kayarken gözlerini, çehreme çıkarmıştı. Nereye baktığımı farkettiğinde sırıtarak ellerini kaldıracaktı ki ben ondan önce davrandım. "Dudakların çok öpülesi duruyor Doktor."
Benden böyle bir cümle beklemediği barizdi fakat ben öyle söyleyeceğim şeyi pek te sakınan biri değildim. Ne söylemek istersem anlatırdım yazarak.
"Hı?"
Boş bulunup garip bir ses çıkardığında gülerek battaniyeyi bacaklarıma örttüm tekrardan. Yutkunup yüzüme bakmadan getirdiği sürmeli yemek masasını önüme doğru uzattı. Çubukları da elime verip kapıya adımladı ve arkasına bakmadan bana ithafen konuştu.
"Dudaklar öpülmek için vardır çocuk."
-
"Anne istemiyorum!"
Yazan kağıdı anneme uzattığımda kadın, inatçılığını konuşturacak şekilde omuz silkti. Omzumdan itekleyerek doktorun arabasına binmeme neden olduğundan dolu gözlerimle sessiz sessiz sızlanıyordum ona. Eve gitmek istiyordum. Neden bir rehabilitasyon merkezine hapis olmalıydım?
"Git, orada daha güvende olacaksın. Ve ünlem koymasan da sinirli olduğunu anlıyorum."
Hala şakaya vurabilmesine sinirlerim hoplarken arabanın kapsını çarparak kapattım. Yan tarafıma oturan dokturun farkında varmadan yüzümü ellerime kapattıp hızlı nefes alışlarım dışında ses çıkaramadan ağlamaya başladım. Durumum böyleydi işte, bağırarak ağlamak isterdim ama iki üç nefes sesinden ileri gitmezdi.
Saçlarımda yumuşak bir dokunuş hissettiğimde sulu gözlerimi yan tarafıma çevirdim. Onu gördüğümde sanki ağlamamışım gibi sildim gözyaşlarımı ve duruşumu dikleştirerek başka yöne bakmaya başladım. Normalde utanması olmayan Kim Seungmin, yani ben, bu adamın üç gün önce söylediği laf yüzünden yüzüne dahi bakamıyordum.
Bende nasıl oluyorda böyle bir etki bırakıyordu?
Ürkünç diye geçirdim içimden çünkü aşk bana çok uzaktı. Sevdiğinin sesini duymadan aşk olmazdı bana göre. Nefessiz kalacak korkusuyla yaşanmazdı bence. Benim acım bana yeterdi, bir de üzerine aşk acısı çekmek istemiyordum. Doktordan uzak durma kararına varırken çok sevdiğim sokak lambalarını izlemeye odaklandım. Daha önce hiç girmediğim kırsal bir yola girdiğimizde, çöl gibi duran yerin ortasına dikilmiş koca hastane beni ürkütmüştü.
Çekingence bakışlarımı adama değirdiğimde içten olduğunu düşündüğüm bir gülümsemeyle baktı ve arabadan inerek kapımı açtı. Adımlarım geri geri giderken elimdeki sırt çantam -büyük olan doktordaydı- gereğinden fazla ağır geliyordu ama artık geri dönüşüm yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kusursuz Gün | Chanmin
AcakBu sabah da sebep buldum ölmemek için ve bu sabah ki bahanem de sensin yine. ___ Chanmin olmsuz örnek oluşturabilecek unsurlar!!