Osalvalar yeni bir güne başlamışlardı. Yeni bir haber almışlardı. Prensesleri geri dönüyordu. Her kes tatlı bir telaş içerisindeydi. Evlendikten neredeyse 5 yıl sonra saraya dönüyordu. Kimisi onların bir-birini sevdiklerini düşünüyordu. Kimisi ise Heranın kocasını daha iyi tatmin edemediğini. Ama bu bir aşk evliliği bile değildi. Sadece bir genç kızın sırf savaş olmasın diye kurban verilen hayatıydı. 5 yıl önce çekilen işkencesiydi. Tabiki de hiç kimsenin bundan haberi yoktu. Neden işkence çekiyordu? Sorun neydi? Onu zaman gösterecekti.
Bayan Moore çalışanlara daha dikkatli olmaları , her şeyin eksiksiz ve mükemmel olması konusunda uyarıyordu. Bayan Moore her kesten farklı olarak Herayı çok seviyordu. Ve o kendi isteğiyle evlendiği zaman ona kaçmasına yardım etmişdi. Sonucu hüsran olsa bile. Hera da aynı Bayan Moore'un ona karşı beslediği hissleri ona karşı besliyordu. Bayan Moore onun var olsada olmayan annesinin boşluğunu dolduruyordu. Daha küçükken annesine anne bile demezken, bu kadına " Mama" diye sesleniyordu. Çünki Bayan Moore'un çocuğu olmuyordu. Ve bu boşluğu Hera ile dolduruyordu. Bir nevi olarak aralarında " anne-kız" işlişkisi vardı. Heranın ailesine geldikteyse ailesi hiç bir zaman gerçek bir aile olamamıştı. Sorun şuydu ki, onlar Heraya karşı ne nefret besliyorlardı, ne sevgi. Hiç bir duygu barındırmıyorlardı ve bu Herayı çok üzüyordu. Ailesi , kardeşleri ona karşı o kadar duygusuzdu ki, Heranı yok sayar, onun kararlarını dinlemez ve bunu belli etmekden çekinmezlerdi. Ama artık ne Hera eski Kardelendi, ne de ailesi eski ailesiydi. Onlar bu 5 yılın içerisinde çok değişmişlerdi. Peki neden? Çok yakında birlikte öğreneceğiz. Hanım Valeria Bayan Moore'un kızı için kendisinden daha çok heyecanladığını görüp hırslandı. Onu yanına çağırarak keskin bir dille tenbih etdi :
--"Moore? Ne bu heyecan?" Alaycı ve kibirle konuşmasına aldırış etmeyen Bayan Moore ona böyle cevap verdi:
-- "Heyecanlanmamak elimde değil ki, 5 yıl sonra Heranı göreceğiz, onu çok özledik ve onu karşılamak için her şeyin kusurs-"
--"Moore,Moore" diyerek onun sözünü kesti ve bir adım atdı.
--"Kendi adına konuş lütfen! Sakın ona bir şey belli etme. Senin bu saçma telaşını başka bir şeye yoza bilirler seni ahmak. Farkındaysan benden daha heyecanlısın. Biraz kendine çeki düzen ver. Beni de yorma. Şimdi işinin başına dön". Hanımının bu tarz aşağılayıcı ve alaylı konuşmasına alışık olan Bayan Moore işinin başına döndü.
Eskiden daha canlı olan bu saray Heranın gidişiyle sanki çökmüş gibiydi. Bu evrende bu tarz olaylara çok sık rast geliniyordu. İnsanlar ne zaman zorla evlerinden uzaklaştırılsalar, kendi yaşadıkları evleri, sarayları, malikaneleri sanki onların içindeki "ahı-figanı" duyuyordu ve cevap olarak bu hale geliyorlardı.
Her kes o zamanın yaklaştığını anlayarak ,malikanenin güzel kokulu,büyük ve yeşilliğin bol olduğu bahçesine çıktılar. Demir kapılar ses çıkartarak açıldı. Önden Heranın özel yetiştirdiği muhafızları, sonra Heranın hizmetlileri, yardımçısı ve sağ kolu sayılan adamı geldi. Heraysa büyük bir siyah faytonun içinde geliyordu. Her kes bahçenin ön tarafına durarak onları izliyordu. Heranın adamları sırayla dizilerek ailesinin karşısında solda bekledi. Fayton düz ailesinin önünde durdu. Faytonu kullanan adam yani Mark kapıyı açarak inmesi için elini uzattı.
Hera ince, zarif ellerini Mark'ın eline vererek yavaşca faytondan indi. Uzun kollu, ince askılı, ayaklarına kadar uzanan tüllü siyah elbise giymişti. Elbisesi hafif göl rüzgarı sayesinde uçuşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK KIŞIN ORTASINDA 18+
Narrativa StoricaBu bir kış kitabıdır ve ilk kitabım. Tüm hakları bana aittir. Çalıntı gibi bir durumda gerekli işlemler yapılacaktır.