6.BÖLÜM

213 6 3
                                    


Ümit Sayın~ Gül Beyaz Gül

Kerem uyuyordu, bense onun o güzel yüzünü inceliyordum... Nefes alış verişleri çok sakindi, kaslı kolları çok daha kaslı gözüküyordu uyurken. Saçları hiç bozulmuyordu çünkü hep sırt üstü yatıyordu.

Her ne olursa olsun bu adama hayrandım, bundan vazgeçmek istemiyordum da. Yoksa nasıl çekilir ki bu adam? Sinirli, kendini kontrol edemeyen... En önemlisi de tehlikeli bir adamdı.
Bu artık her neyse, Kerem'den vazgeçemiyordum. Ben Kerem'e aşıktım, artık herşey için çok geçti.
Kerem'i asla bırakmayacağım.

Oturduğum koltukta iyice yayıldım. Kerem'i seyrederken saatlerin nasıl geçtiğini farketmemişim...

Sessizce ayağa kalktım, kapıya ilerledim hızla. Dışarıya çıktığımda yavaşça çektim kapıyı.
Sahi, Kerem geç saatlere kadar uyumazdı ki... Ne oldu da böyle uyuyordu? Her sabah evde olmazdı.
Nefesimi verirken merdivenlere yöneldim, etrafın siyahlığı da bayıyordu insanı.
Kara kara duvarlar... Gülümsemeden edemedim.
...

Kerem'e çok güzel bir kahvaltı sofrası hazırlamıştım. Neredeyse bir saat uğraşmıştım. Kerem'imin her sabah içtiği kahveyi de tam ocağın kenarına bırakmıştım, uyandığı zaman pişirecektim.

Mutfaktan çıktığımda Kerem'in ayak sesleri, ardından sert sesini duyduğumda duraksadım bir an.
Merdivenlerden sinirle iniyordu.
"Halledemezsek halledemeyeceğiz! Ne uzattın?!"

Kaşlarım çatıldı. İçimdeki ses Yağız'la konuştuğunu söylüyordu.
Kerem merdivenlerden indiğinde dikkatlice baktım. Bir eliyle omzundaki ceketi tutuyordu, diğer eli kulağındaydı doğal olarak. "Sana ne lan neredeysem neredeyim! Kendine gel oğlum, benim ayarlarımla oynama!.."

Kurumuş dudaklarımı ıslattım yavaşça. O kadar öfkeliydi ki hiçbir şey yapamıyordum, ya da içimden gelmemişti bir an... Kerem'i sakinleştirmek çok zordu.

Gözlerimiz birleştiğinde dikkatlice baktı. Kafamı salladım hafifçe. Gözlerini kıstı.
"Kahvaltı hazırlamıştım..." dedim sessizce. "Gidip toplayayım."
Arkamı döndüğüm gibi mutfağa ilerledim. İçeriye girdiğim gibi kapattım kapıyı.

Sinirini benden çıkarak diye korktum.
Kalbimin acımasından korktum.
Henüz dikiş izi olan yaramın açılmasından korktum.
Kerem'in stres topu olmaktan korktum.

Kapının açılmasıyla birlikte dudaklarımı birbirine bastırdım. Kapıya baktım.
Kerem içeriye girmişti ve şu an bana doğru geliyordu. Ellerini iki yana açtı.
"Seni yememek için zor duruyorum nefesim!.." diye bağırarak sarıldı sımsıkı. Şaşkınlıkla gözlerim büyürken gülümsedim. Nasıl da içten içe konuşuyordu...
Saçlarımı kokladı uzun uzun. "Bana kahvaltı mı hazırladın?" dedi sessizce gülümseyerek.

"Evet ama senin işlerin var..."

"Benim senden daha önemli  işim yok gülüm..." dedi lafıma atladığı gibi. Gözlerimiz birleştiğinde daha da gülümsedim. Çocuk gibi kafamı salladım.

Dişlerini gösterdi gülümserken. "Gülüm..." dedi ve uzun uzun iç çekti. "Beyaz gülüm."
Gülümsedim anlamını bilmediğim bişey için de. Kafamı salladım hayata dönerken. "Tamam..." dedim neşeme ve heyacanıma engel olmaya çalışırken. "Ben kahveni pişireyim, sen geç otur."

Bişey demeden gamzelerini gösterdi. Arkamı döndüğüm gibi ocağın yanına ilerledim, kahve paketini aldım hemen sonra.
Cezveyi ocağın altını yaktıktan sonradan bıraktım üzerine. Kısa bir ara dönüp baktım Kerem'e.
Hala ayaktaydı, ellerini göğüslerine bağlamış bana bakıyordu.

BÖYLE SEVER 2 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin