Hayatta bazı anlar olur ya ne diyeceğinizi bilemezsiniz. Bende şuan öyleyim her ne kadar bundan haberim olsa da gerçek olduğunu ilk defa idrak ediyordum. Şu ana kadar içimde hep bir acaba vardı. Ya değilse ya kahin yanıldı ise. Özel güçlerin bir büyücü tarafından verildiğini bile düşündüm. Ama bunlar hâlâ kanıtlanabilir şeyler değildi bu da bir gerçek.
O sırada yanımdaki diğer prensesin varlığını hatırladım. Ona döndüğümde şok içinde bana bakıyordu. Onun kadar olmasa da bende şaşkındım çünkü bunu ilk defa birinin ağzından duyuyordum. Artık alışsam iyi olacaktı. Sonunda konuşmayı akıl ettiğimde ağzımdan tek bir sözcük döküldü.
"Tüm bunlar gerçek mi"
Belki bu kadar şaşırmamın abartı olduğunu söyleyebilirsiniz ama benim yerimde kim olsa bunu bilse bile her gün yeniden şaşırırdı. Gözlerimle etrafı tararken Vincent'i gördüm gülümsüyordu. Destek veren bir gülümsemeydi. Bende ona aynı şekilde karşılık verdim.
Derin bir nefes alıp kendime sakinleşmek için süre tanıdım. Sakinleşemeyince omzumda bir el hissettim. Döndüğümde Amber'i gördüm o çoktan kabullenmiş gibiydi. İşte buna daha çok şaşırmıştım. Sonuçta insan her gün kayıp kardeşiyle tanışmıyordu.
Sevinçle "Kaç yaşındasın?" Diye sordu bunu neden sorduğunu tahmin edebiliyordum.
"21 yaşındayım." Bunu söylediğim an büyük bir çığlık attı. Şuan gerçekten tahta geçmeyeceği için mutlu muydu bu nasıl olabilirdi ki. En fazla ne kadar zor olabilir sonuçta.Heyecanla Kral ve Kraliçeye dönüp "O zaman artık tahta geçmesi gereken kişi ben değilim o tahtı hak eden kişi ablam."
Abla, ben birinin ablası olmuştum ve o beni anında kabullenmiş taht hakkını bana vermişti. Bende o an kendi kendime bir söz verdim kardeşimi canım pahasına koruyacaktım.Heyecan içinde Amber'e dönüp "S-sen bana abla mı dedin." Bir kelimeye bu kadar sevineceğimi söyleseler dalga geçerdim ama gerçekten de öyle olmuştu. Şaşkınlığımı ve sevincimi gören kardeşim bana kollarını kocaman sardı.
Başta ne yapacağımı bilemesem de bende onda sarıldım. Birbirimizden ayrıldığımızda karşımda kral ve kraliçeyi görüp beceriksizce reverans yapmaya çalıştım. Pek başarılı olduğum söylenemezdi çünkü salonda dalga geçen insanların sesleri yükselmeye başladı.
Yada reveransıma değil benim kayıp prenses olmamı saçma bulmuşlardı ki bu normaldi. Dönüp onlara baktığımda alay edenlerin yalnızca asillerin çocukları olduğunu fark ettim çünkü tüm olgun asiller bu olayı biliyorlardı.
Genç asiller ise tahminimce buna inanmıyorlardı. Hele ki kayıp prensesin bir köylü olmasına .Buna uygun olmadığımı düşünüyor olmalılardı. Aslına bakarsanız gerçekten de uygun değildim Amber bunun sorumluluğunu bilerek ve eğitilerek büyümüştü. Ben ise daha nasıl reverans yapmam gerektiğini bile bilmiyordum.
Ben bunları düşünürken kral konuşmaya başladı "Tüm bu olanlar hakkında bir fikrim var mı genç hanım?" Kralın kendi kızını sorgulaması beni üzse de olması gereken buydu. Kim bilir kaç kişi kayıp prenses olduğunu iddia etmiştir diye düşündüm.
"Az çok bir fikrim var efendim krallıkta ki bir kahin bazı şeyler anlattı ve o gün bu olanları gören bir adam olduğunu öğrendik. Olanları öğrenmek için anı kuyusuna gittiğimde bazı şeyler gördüm kralım ayrıca bazenleri geçmişe dair görüler görüyorum."
Bunları söylediğim anda kralın yüzü değişti ve Kraliçeyle bir süre bakıştılar. En sonunda kraliçe konuşarak sessizliği böldü "Doğruları öğrenene kadar taç giyme törenini ertelemek zorundayız çünkü gerçekten o prensesse taht onun hakkı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Zambak-Geleceğin Geçmişi
Fantasy"Kendilerine dost edinmeye başlasalar iyi ederlerdi çünkü beni hiç bir krallık engelleyemezdi ve ben güç için geliyordum." Sıradan bir genç kız ve bir kahin...Acaba gerçek olabilir mi bunlar? Leora sıradan bir köyde sıradan bir ailenin tek çocuğudu...