Yavaşça gözlerimi araladığımda başım gerçekten çok ağrıyordu. Neredeydim ben ve neler oluyordu. Kendimi bir yatakta bulduğumda doğruldum. Burası oldukça geniş bir saray odasıydı. En son olanları hatırladığımda yüzümü ekşittim. Kaçırılmıştım ve beni kocaman bir odada mı tutuyorlardı. Odada benden başka biri daha vardı. Aiden, beni kaçıran da o olmalıydı. Nedeni gayet açıktı bence güçlerim. O dansta söyledikleri de bunun hakkında olmalıydı.
Boğazımın kuruluğundan öksürmeye başladığımda uyandığımı fark edip masaya doğru ilerledi ve bir bardak su alıp bana doğru uzattı. Şüpheyle yaklaşsam da almaktan başka çarem yoktu. "Uyandığına göre neden burada olduğunu konuşabiliriz prenses. Neden burada olduğuna dair bir fikrin var mı?"
Tabi ki de bir tahminim vardı hatta bu bir ihtimal değildi kesin olan bir şeydi. Kafamı sallamakla yetindim. "Sabah o suikastçıyı yollayan bendim senin de dediğin gibi özel güçlere sahip bir varisin krallığını yenemem ama seni ortadan kaldırırsam açık hedef haline gelen krallığını rahatça ele geçirebilirim. Aslında başlangıçta planım da buydu ancak bundan vaz geçtim. Senin planında yer almak istiyorum bu sayede benim krallığım da güvenli bir şekilde yaşamına devam edecek."
Gözlerim dehşetle açıldı bunu nasıl bilebilirdi. Kimseye bundan bahsetmemiştim. Yüz ifademe kahkaha atarak karşılık vermişti. Öyle ki bir süre sakinleşememişti bile. Sonunda kendine geldiğinde aşağılayıcı bir ifade ile bana bakmaya başlamıştı. "Evrende güçleri olan tek insan sen değilsin prenses." bunun daha önce aklıma gelmemesi gülünçtü büyücüleri yasaklayan tek krallık bizimkiydi nu da demek oluyordu ki Aiden zihnimdekileri okumuştu.
"Bunu sırf krallığının başına bir şey gelmemesi için mi istiyorsun?"
Tabi ki de evet ama bunu reddedemezsin çünkü sana askeri güç sağlayacağım bende bu geri çeviremeyeceğin bir teklif." Aslında evet geri çeviremezdim onu kendi planları içerisinde boğmak daha zevkli olurdu."
"Tamam kabul ediyorum o zaman anlaştık." deyip elimi ona doğru uzattım. Bu kadar hızlı kabul etmeme şaşırsa da elimi sıkmaya karar verdi. Zaten en akıllıca olan şey buydu tabii benim planlarımı saymazsak.
"Peki şimdi beni bırakacak mısın evime dönebilir miyim?"
"Hayır birisi seni almaya gelene kadar burada benimle kalacaksın seni göndermememin nedeni aslında senin yararına. Baban kolyenin seni korumadığına inanırsa üzerindeki şüpheler yok olur ve planını bu kolye sayesinde daha rahat uygulayabilirsin."
Bu mantıklıydı ancak onun krallığını korumak için bu kadar ileri gidebileceğini düşünmemiştim. "Ve maalesef sen beklemeye baygın devam edeceksin Leora." Tam ne dediğini soracaktım ki bir anda kendimi yatağa yığılmış halde buldum ve bilincim bir kere daha ellerimin arasından kayıp gitti...
VINCENT
Bir süredir okulun her köşesinde Leora'yı arıyordum ancak hiç bir yerde yoktu. Ayrıca kimse de onu görmemişti bir anda ortadan kaybolup nereye gitmiş olabilirdi ki. Ya derslerin geri kalanına girmemek için saraya dönmüştü yada başına bir şey gelmişti. İlk ihtimal olmasını umut etmekten başka bir çarem yoktu.
İşin daha da şüphe çeken kısmı ise Prens Aiden'in de ortalıklarda olmayışıydı. Başta umursamasam da her geçen saniye şüphelerim artıyordu. Sabahki suikastta düşüncelerime eklenince tek başıma bir şey yapamayacağıma karar verip bu sefer Amber'i aramaya koyuldum. Neyse ki bu sefer şans benden yanaydı Amber'i hemen bulabilmiştim.
Yanına gittiğimde o da aynı şeyi fark etmiş olacak ki Leora'nın nerede olduğunu sordu. "Okulun her yanına baktım ancak hiçbir yerde yok kendi başına saraya dönmüş olacağını düşünmüyorum ayrıca Prens Aiden'de ortalarda yok şüphelenmeye başlıyorum Amber saraya dönüp Leora'nın orada olup olmadığını öğrenmeliyiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Zambak-Geleceğin Geçmişi
Fantasía"Kendilerine dost edinmeye başlasalar iyi ederlerdi çünkü beni hiç bir krallık engelleyemezdi ve ben güç için geliyordum." Sıradan bir genç kız ve bir kahin...Acaba gerçek olabilir mi bunlar? Leora sıradan bir köyde sıradan bir ailenin tek çocuğudu...