(Bir önceki bölümü okumayı unutmayın❤)
-Ada'nın Bakış Açısı-
Ofisimizin ortasındaki yuvarlak masaya oturmuş sohbet ediyorduk. Uzun zamanın ardından yine onlarla beraber olmak iyi hissettirmişti. Claire ve Leon hâlâ müdürün odasındaydılar. Fena azar yiyorlardı sanırım. Ofisimizin kapısı açılıp içeriye Müdürün Asistanı Jane girince hepimiz aynı anda ona baktık. "Chris, Bay Donovan seni odasına çağırıyor."
Carlos kaşlarını çattı "neler oluyor? Hem Leon ve Claire onun yanında kaldı şimdi de Chris'i istiyor. Bir gizli görev daha var da bizim mi haberimiz yok?" son cümlesini alayla söyleyince göz devirdim. O sırada Chris "gizli görevler genelde bize verilmiyor Carlos" homurdanıp ayağa kalktı ve kapıya doğru ilerledi.
"Muhtemelen bir görev için eksik rapor verdikleri için Müdür azarlayacaktır."
Chris yerinde durup bana döndü "ne eksik raporu? Hem hangi görevden bahsediyorsun Ada?"
"bir hotelde göreve çıkmıştı Leon ve Claire."
"Biliyorum bende oradaydım, raporu da ben verdim müdüre. Benim eksik bilgi verebileceğimi düşünüyor musun?"
O zaman çatıda yaşananlardan haberi yok...
"Müdüre git anlatacaklarını dinle sonra olayı anlarsın."
Chris başını salladı ve Jane ile odadan ayrıldı.
Jill koluma dokununca kafamı ona çevirdim "ne oluyor? Bizim bilmediğimiz bir başka konu daha mı var?" diye sorduğunda kafamı olumlu anlamda salladım.
"Bir ara anlatırım şimdi gitmeliyim, bir kaç işlerim vardı. Ardından eve gidip dinleneceğim. Mental olarak yorgun hissediyorum biraz kafamı dinlemem lazım."
Jill anlayış dolu bir tebessüm etti. "Anlıyorum, istersen araba sürme. Birisinden bıraktırayım seni."
"Hayır gerek yok" gülümsedim "Leon beni sorarsa ona eve gittiğimi söylersiniz."
Jill başını salladı beni geçirmek için ayağa kalktı ve binanın dışına kadar geçirdi. O süre zarfında benim yokluğumda olup bitenleri anlattı.
Birkaç gereksiz bilginin ardından Leon'un ben gittikten sonra depresyona girdiğini söylemesi ilgimi çekmişti ama bir şey demedim.
Böyle olmasını bende istemezdim ama bana verilen görevi yapmam gerekiyordu. Müdürümün bana olan güvenini boşa çıkartamazdım, benim üstümde çok büyük emekleri vardı.
Ama dürüst olayım, böyle bir görevi kabul etmek istememiştim. Arkadaşlarımın gözünde satıcı bir hain olarak bilinmektense ölürüm daha iyiydi. O gün çatıda Leon'un bana olan bakışlarını fark ettiğimde içimde fırtınalar kopmuştu. Aynı anda bir çok duyguları barındırabilir miydi bir insan? Bunu Leon'da görmüştüm; hem, öfke ve nefret hem de hayal kırıklığı içinde bakıyordu.
Jill ile sarılıp vedalaştıktan sonra arabama binip yola koyuldum.
Evime giden yolu yarılamışken Ethan aradı. Aramayı açıp hoparlöre alarak telefonu yan koltuğa koydum. "Efendim Ethan"
"Selam Ada üzgünüm fazla muhabbete giremeyeceğim. Müsaitsin değil mi? Albert falan sana görev vermemiştir umarım."
Sahi ya daha Ethan'a hiçbir şeyi anlatmadım. Elimle alnıma vurarak iç çektim. "Müsaitim Ethan, Albert işi bitti artık."
"Nasıl yani?"
"Daha sonra anlatırım, sen beni neden aramıştın?"
"Rose'u kreşten alabilir misin diye rica edecektim de acil bir işim çıktı benim."