* Fear (korku) hiperakuzisi: Bu bireyler, belirli seslere karşı korku hissederler. Sesin bulunduğu ortamdan kaçma/uzaklaşma eğiliminde olurlar. Fonofobi bu başlık altında incelenir.
* Fonofobi: belirli seslere karşı korku hissi yaşamaktır. Korku ön planda olup, bireyler sesleri duymaktan korktukları için sosyal yaşamlarını kısıtlarlar.
Bayan park'a teşekkür edip odadan çıktım aynı anda karşı odanın kapısı da açılmıştı kızarmış gözleri gözlerimle kesiştiğinde hızla gözlerini kaçırıp çıkışa yöneldi. Bende yanlış anlaşılmayı düzeltmek için peşinden ilerledim.
"Hey! Kim Yeon Doo!"
İsmini duymasına rağmen durmamış aksine koşarak metro istasyonuna gitmişti. Belki de konuşmak istemiyordu sonuçta seansı nasıl geçti bilmiyordum. Bazen çok yorucu olabiliyordu ki kızarmış gözlerinden pekte kolay geçtiği söylenemezdi. Bunu yarında konuşabilirdik değil mi ne de olsa sıra arkadaşımdı. Yavaşça önümüzde duran metroya bindim oturacak hiç boş yer yoktu ve metro tıklım tıklım doluydu. Çapraz karşımda köşedeki küçük bedeni görebiliyordum. Kendine çoktan bir yer bulmuş sırtını duvara yaslamış insanlara değmemek için olabildiğince küçülmüş tedirgin gözlerle etrafı izliyordu. Yanında ki arkası dönük adam biraz daha yaklaşmıştı sıkıntıyla nefes verip duvara daha da yapıştı. Adam bu seferde yönünü değiştirip yüzünü ona dönmüştü panikleyip gözlerini kaçırdığında sinirlerimin yavaş yavaş zıpladığını hissediyordum bu metro neden bu kadar kalabalıktı tanrı aşkına! Önümde ki adam boşalan koltuğun birine oturduğunda görüş açım genişlemişti ve gördüğüm şey hiç ama hiç hoşuma gitmemişti. Yeon Doo' nun yanında ki adamın arkasında sadece 2 kişi vardı ve bilerek onu sıkıştırıyordu. Sinirle nefes verip onlara ilerledim. Yeon Doo ile adamın arasından elimi metronun duvarına yasladım.
"Naber Yeon Doo!"
İsmini duymasıyla kapattığı gözlerini açıp bana bakmıştı. Şaşkın görünüyordu ve surat ifadesi tatlıydı.
"İyiyim!"
Adam tip tip bana bakıyordu bende ne var dercesine ona baktım. Gözlerini çekip camdan dışarıya bakmaya başladı sonraki durakta içeri doluşan insanlarla iyice Lego gibi birbirimize girmiştik. Yeon Doo duvarla aramda kalırken iki elimi de duvara dayayıp ona olabildiğince yer açmaya çalışıyordum anladığım kadarıyla kalabalıktan hoşlanmıyordu. Gözleri hala kapalıydı ellerini yumruk şeklinde sıkarken içinden bir şeyler söylüyor gibiydi. Aklıma gelen fikirle kulaklığımı kafamdan çıkarıp kafasına yerleştirdim. Hızla gözlerini açıp bana baktı. Sonra minnetle gülümseyip tekrar kapattı. Kulaklarında çalan şarkı en sevdiğim şarkıydı. İneceğim durağa geldiğimizde oda benimle birlikte inmişti pekala bu kadar tesadüf fazla değil miydi. Kulaklığımı kafasından çıkartıp bana uzattı . Metro istasyonundan çıkarken aynı yönde yürümeye devam ediyorduk sanırım konuşmanın zamanıydı tam ağzımı açmıştım ki kafasını kaldırmadan konuştu.
"Yanlış anlama ben şu ilerideki mavi bina da oturuyorum."
Yaptığı açıklama kendimi suçlu hissetmeme sebep olurken tam önünde durdum. Şaşkınca kafasını kaldırıp bana baktı.
"Ben özür dilerim! Sadece okulda bir kaç şey duydum seanslar işte tedavim hakkında. O yüzden sinirliydim sen de beni kliniğe kadar takip edince ben- Ah! Haksızlık ettim özür dilerim."
Dolan gözlerini kırpmadan suratımı inceliyordu.
"Önemli değil! Hyunjin!"
Bu kadar mıydı öylece beni af mı edecekti?
Adımlamaya devam ederken merakla suratını bana çevirdi."Eğer rahatsız olmazsan ne için gittiğini sorabilir miyim?"
Bu soruyu tabi ki de bekliyordum.
"Küçükken ailemle pikniğe gidiyorduk bir kaza oldu."
Sessizleştiğimde hızla bana döndü.
"Ben özür dilerim."
"Hayır hayır! Sorun değil sadece söylemek hala zor geliyor. Babamı o kaza da kaybettik araba patladı o zaman fark etmemişler ama son 4 yıldır destek alıyorum. Travma merkezli Fear Hiperakuzisiye bağlı Fonofobi teşhisi koydular."
Başıyla onayladı. Merakıma yenik düşüp aynı soruyu ona yönelttim.
"Peki sen? Tabii rahatsız olmayacaksan."
Başıyla reddedip burukça gülümsedi.
"Bende yaklaşık 5 senedir tedavi görüyorum. Panik ataklı sosyal anksiyete bozukluğum var. O yüzden insanlarla iletişim kurabilmek benim için biraz zor temas konusuna değinmiyorum bile. Ne kadar ezikçe değil mi? Kendi vücuduma bile sahip çıkamıyorum."
Bunları söylerken yüzünde buruk bir tebessüm vardı gözleri yine ve yine doluydu. Kendisini küçümsemesi moralimi bozmuştu.
"Hayır! Bence kendine haksızlık ediyorsun. Bak! Hepimizin sorunları var bu seni ezik ya da aciz yapmaz."
Gözleri mutlulukla ve şaşkınlıkla bana döndüğünde yüzündeki bu ifadeyi kesinlikle sevmiştim. Mavi binanın önüne geldiğimizde bana dönüp konuştu.
"Metroda yaptığım için teşekkür ederim Hyunjin! İyi ki oradaydın."
"Önemli değil. Yeon Doo! Yine olsa yine yaparım ayrıca kim olsa aynısını yapardı."
Başıyla reddetti
"Hayır yapmazdı!"
Parlak gözlerini bana dikip bakması tuhafıma gidiyordu. Ellerini yumruk yapıp derin bir nefes aldı ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum bir anda elimi tutup sevinçle yüzüme baktı.
"Teşekkür ederim Hyunjin!"
Sonra hızla apartma girmiş ve gözden kaybolmuştu. Bir kaç saniye sokak lambasının altında bekleyip içinde bulunduğum tuhaf duygunun azalmasını bekledim. Daha sonra hızlı adımlarla arka sokaktaki evime ilerledim. Az önceki yaşadığım şeyi kafamda sorguluyordum. Kiraz çiçeği kokusu ilk defa güzel hissettirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Grow Up! /Hwang Hyunjin
Fanfiction"Bende yaklaşık 5 senedir tedavi görüyorum. Panik ataklı sosyal anksiyete bozukluğum var. O yüzden insanlarla iletişim kurabilmek benim için biraz zor temas konusuna değinmiyorum bile. Ne kadar ezikçe değil mi? Kendi vücuduma bile sahip çıkamıyorum...