Önümde ki şahesere baktım. Yine ve yine Hyunjin'i çizmiştim, sürekli pratik yaptığımdandı sanırım çizimim de gelişmişti hyunjin kadar olmasa da ben de fena sayılmazdım çizdiği bir kaç resimi görmüştüm, o soyut ve somutu karıştırmayı seviyordu, bense daha çok portre yada uzuv tarzı çizmeyi seviyordum. Saatin geç olduğunu farkedip yatağıma ilerledim. Düşününce zaman çok çabuk geçiyordu, bu oda da birbirimizi öptüğümüz günün üzerinden aylar geçmişti. 2.dönem birinci sınavlarımız başlayacaktı. Hyunjin'le sevgili olmak bambaşka bir şeydi. Sürekli ona bakarken buluyordum kendimi , Gülümsemesi bir sanat eseri gibiydi günlerce , aylarca sıkılmadan izleyebilirdim güzel yüzünü. Tedavisi çok iyi gidiyordu bildiğim kadarıyla, benim tedavimde fena sayılmazdı son zamanlarda gördüğüm kabuslar hariç gayet iyiydim. Hyunjin'e Artık rahatça sarılıyor hatta öpüyordum. Bu durum ne kadar abimin hoşuna gitmese de bazı şeyleri aşmış olmam onu sevindiriyordu. 2 hafta da bir bizimkilerle dışarıya çıkıyorduk. Fobimi kontrol etmeye başladığımdan beri Seo yun' la yakınlaşmıştık. Arada bize gelip kalıyordu. Fakat asıl olay bu değildi. Seo Yun'un bize geldiği ilk gün Felixde bizdeydi kendi halimiz de takılırken abim ve arkadaşları gelmişti. Seo Yun'un Min Ho oppayı görür görmez çarpışması bir olmuştu. Mecazen değil bayağı çarpılmıştı. Elinde ki cips kasesi havaya fırlamış. Kendisi de Min ho oppanın üstüne düşmüştü. Aklıma geldikçe gülüyordum. Dakikalarca Felix'in başının etini yemişti "Nasıl böyle bir ağabeyin olduğunu saklarsın ya sen?"
Felix ise hayattan bezmiş bir şekilde abisinin ona bakmayacağım anlatmıştı. Ben de bu konuda gem fikirdim ne kadar bu yaşıma kadar fobimden dolayı çok yakın olamasam da min ho oppanın şöhretini biliyordum. Yakışıklıydı ve maalesef bunun farkındaydı. Kullanmaktan da geri kalmıyordu. Lise zamanlarında sürekli evlerine kızlar gelip hediye bırakıyordu. Abimin dediğine göre üniversitede de durum farklı değildi min ho oppa kafasına yatan kişiyle takılıyor iki gün sonra onu bırakıp başkasıyla takılıyordu. Gerekçesi de "ben kimseye bir ilişki vaadetmedim. Takılalım mı dediler kabul ettim. Sanki evlenme tekliflerini kabul etmişim gibi triplere giriyorlar benim ne suçum var?" Sözleriydi. Seo Yun'un siniri bozulsa da asla pes etmeye niyeti yok gibiydi, hala min ho'yu görmek için üniversitelilerin basket oynadığı sahaya gidip saatlerce onları izliyordu. Min ho oppa ise Felix ve benden dolayı tanıdığı yun'a ufaklık muamelesi yapıyordu. Sonu nasıl olacak bizim içinde merak konusuydu. Hayatım normal bir hal almaya başlamıştı ve bu beni çok mutlu ediyordu. Hyunjin hayatıma girdiğinden beri herşey rayına oturmuştu sanki. İyi ki hayatımdaydı. İyi ki babam beni dinlememiş ve okulumu değiştirmişti ve Gülüşü için hayatımı feda edebileceğim insanla karşılaşmıştım. İnce ruhlu sevgilim hep yanımda olsun istiyordum aksi bir ihtimal nefesimi kesiyordu. Yarın yine yüzünü göreceğim için mutlulukla gözlerimi kapattım.Kapıyı kapattım arkamı döndüm. Felix'de aynı anda kapıyı kapatmıştı.
"Günaydın Dodo!"
"Günaydın Lix!"
Yan yana merdivenlerden indik apartmanın kapısını açıp geçmem için yol verdi. Kapıdan çıkıp hızla bahçeden çıktım tam karşımda sokak lambasının altında bekleyen sevgilime koşturdum.
"Günaydın sevgilim!"
"Günaydın Kiraz çiçeğim!"
Sarılıp kulağıma fısıldamasıyla yanaklarım kızarmıştı. Bu halime güldü elimi tutup ilerlemey başladı.
"Sana da Günaydın Hyunjin!"
Sitem ederek konuşan Felixe döndük.
"Kusura bakma Felix! Günaydın!"
Felix tip tip bize bakıp önden ilerledi.
"Ne vıcıksınız yahu!"
Onun bu haline güldük. Ele ele okula girerken tek istediğim bu mutluluğumun bozulmamasıydı. İkimizde sıramıza oturduk. Hyunjin sıradan kalkıp tuvalete gidince ben de çantamdan ders kitabımı çıkardım bir anda ön sıramda beliren bedenle irkildim.
"Merhaba! Yeon Doo değil mi?"
"Evet?"
Kafasını bana doğru uzatmış kocaman açtığı gözleriyle bana bakıyordu.
"Ben yeonjun! 3-2 den bu sınava yeni geldim. Senin için!"
"Ne!"
Şaşkın gözlerle karşımda ki çocuğa bakıyordum. Şaka mı yapıyordu? Sıradan kalkıp yanımda durdu. Dibimde olması rahatsız ettiği için ayağa kalkıp bir adım geriye gittim otururken pek ye kaçacak yerim yoktu. Ayağa kalkmamı yanlış anlamış olacak ki elimi tuttu.
"Bir şans ver bana Yeon Doo! Çok mutlu ederim seni! Ne olur?"
Ben daha ne olduğunu anlamadan elimdeki eli sertçe çekilmiş görüş açımı hyunjin'in sırtı kaplamıştı.
"Yeon Doo zaten mutlu o yüzden işine bak yeonjun!"
"Sana ne oluyor Hyunjin? Çekil aradan bir şey konuşuyoruz. Ayrıca seni ne ilgilendirir?"
Derin bir nefes alıp konuşmaya devam etti. Bense elimi eteğime siliyordum çok rahatsız olmuştum. Tanıdığım kişilerde bunu aşmıştım ama tanımadıklarımda eskisi kadar olmasa da hala kaygı duyuyordum.
"Yeon Doo ile ilgili her şey beni ilgilendirir!Sevgilimden uzak dur!"
Yeonjundan ses çıkmazken beni kolumdan tutup sıraya oturtmuştu yüzüme baktığını hissedebiliyordum ama ben bakmıyordum şu an tek istediğim elimi silip durmaktı. Başka bir şeye odaklanmıyordum. Hyunjin hala aynı yerinde dikilen yeonjuna dönüp dibime girdi.
"Ve SAKIN! Sakın bir daha ona dokunayım deme!"
Yeonjun bir şey söylemeden sınıfı terk ederken hyunjin hızla yanıma gelip hala silmeye devam ettiğim elimi tuttu.
"Sakin ol sevgilim! Bir şey yok!"
Kafamı kaldırıp şefkatle bakan irisleriyle karşılaştığımda içimde bağıran kaygıların sesi yavaşça kısılmaya başlamıştı. İşte bu kadardı bütün her şeyim buydu gözlerine bakınca her şey önemini yitiriyordu. Kontrol edemediğim psikolojik sorunlarım bile. Burukça gülümseyip boynuna sarıldım.
"Seni seviyorum!"
Cevap olarak Kulağımın arkasını öpmesiyle yumuş yumuş olmuştum. Hocanın gelmesiyle ikimizde önümüze döndük. Ders çok sıkıcı gelirken kafamı sıraya yaslayıp gözlerimi kapattım. Eğer bugünün son mutlu günüm olduğunu bilseydim gözlerinde kaybolduğum adamı daha çok severdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Grow Up! /Hwang Hyunjin
Fanfiction"Bende yaklaşık 5 senedir tedavi görüyorum. Panik ataklı sosyal anksiyete bozukluğum var. O yüzden insanlarla iletişim kurabilmek benim için biraz zor temas konusuna değinmiyorum bile. Ne kadar ezikçe değil mi? Kendi vücuduma bile sahip çıkamıyorum...