[8

19 5 4
                                    

Çıkış zili tüm okulda yankılanırken çantamı toparladım. Bugün seansım vardı ve Hyunjin de benimle geliyordu. Sınıftan çıkıp felixlere el sakladıktan sonra hızla okuldan ayrıldık. İkimizin isimleride yeşil ışığın üzerinde belirdiğinde ayrılıp odalara girdik.
Gözyaşlarımı silip odadan çıktım psikoloğumun söyledikleri aklımda dolanıp duruyordu.
" Anlıyorum! Seviyorsun. Fakat bu kabusların sebebi Hyunjin'e olan sevgin. Bilinçaltında onun da Annen gibi gitmesinden korkuyorsun. Bana gelip bir ilişkiniz olduğunu söylediğinde de uyarmıştım seni hatırlıyorsan tedavin bitmeden böyle bir ilişki çok riskli diye. İyileşmen için bunu aşman gerekiyor. Yoksa bu korku gün geçtikçe seni yiyip bitirebilir. Farkında değilsin ama bütün hayatını ona bağlamışsın. Bir gün giderse başladığımız yerden daha geriye gideriz. Yıllardır tedavi oluyorsun. Tekrar ederse üstesinden gelemezsin. İyileşmek için bir karar vermen gerekiyor Yeon Doo!" Karşı odanın kapısı da kapandığında orataya bakmadan kapıya ilerledim. Peşimden yetişip kolumu tuttu.

"Yeon Doo! Sen iyi misin Güzelim?"

Başımla reddettim. Kolları beni sararken tek kelime etmemişti. Kendimi bırakmak istemiyordum ama tutamıyordum da. Kollarından ayrılıp yüzüne baktım.

"Sen eve git istersen ben abimle buluşacağım."

Sorgu dolu bakışlarını es geçip ilerledim. Tekrar kolumdan tuttu.

"Emin misin? Hiç iyi görünmüyorsun en azından abimin olduğu yere kadar geleyim."

"Gerek yok! Gerçekten ben kendim gidebilirim."

Tekrar ağzını açmasıyla elini tuttum.

"Hyunjin sevgilim! Lütfen!"

Başıyla onaylayıp saçıma öpücük kondurup metro istasyonuna doğru adımladı. Arkamı dönüp odadayken mesaj attığım abimle buluşacağımız parka doğru ilerledim. Berbat hissediyordum. Bankta oturan abime ilerleyip yanına oturdum. Surat ifade mi görmesiyle hızla ayaklanıp yanaklarımı tutmuştu.

"Bu halin ne Yeon Doo!"

"Anlatacağım!"

Psikoloğun dediklerini harfiyen abime anlatırken aynı zaman da da hıçkırarak ağlıyordum.

"Ben onu bırakamam! Yapamam! Abi ne olur bir şey söyle!"

"Güzelim! Ağlama ne olur!"
O da bu halime dayanamamış olacak ki gözleri dolu dolu beni sakinleştirmeye çalışıyordu.

"Onu çok seviyorum! Bırakamam! ben yapamam!istemiyorum!"

"Anlıyorum ama bak ne demiş psikoloğun, iyileşmen için eğer ona daha da bağlanırsan daha kötü olacaksın iyileşmiyorsun daha da kötüleşmeye başladın Yeon Doo! Neredeyse her gün kabus gördüğünü biliyorum sayıklamaların duyulmuyor mu sanıyorsun? Hem sana onu terk et demiyor ki iyileşene kadar sadece bira uzak kalmanız gerekiyor o kadar! Hyunjin bunu anlayışla karşılayacaktır."

Kafamı reddedercesine salladım.

"HAYIR! Anlamıyorsun! Konu Hyunjinin kabul etmesi değil onsuz yapamam diyorum. YAPAMAM! Onu da kaybedemem. ANLAMIYORSUN!"

Ellerim benden bağımsız saçlarımı çekerken sinir krizi geçiriyordum. Onsuz yapamazdım. Elim ayağım boşalırken abimden destek alıp gözlerimi kapattım.

HYUNJİN'den

Yeon Doo'nun hali hiç iyi gözükmese de ısrarıyla onu bırakıp metro istasyonuna doğru yürüdüm. İçim hiç rahat değildi. Ani bir kararla yönümü değiştirip 10 adım ilerimde yürüyen bedene gözlerimi diktim. En azından içim rahat edecekti. 10 dakika sonra bir çocuk parkına gelmiştik köşedeki büyük ağaçlardan birinin arkasına oturdum buradan görünme ihtimalim sıfırdı. 4 5 adım uzağımdaki bankta oturan seungmin hyung'un yanına ilerledi. Seungmin hyung endişeyle ayaklanıp Yeon Doo'nun yanaklarını kavradı.

"Bu halin ne Yeon Doo!"

"Anlatacağım!"

Çatallı sesiyle cevap verip banka oturdu. Bense can kulağıyla anlattıklarını dinliyordum. Yaptığım yanlışta belki ama onu bu denli yıkan şeyin ne olduğunu bilmek istiyordum. Onu üzgün görmek beni mahvediyordu. Gözyaşları eşliğinde psikoloğunun söylediklerini tekrarladı. Duyduklarımı sindirmeye çalışıyordum. Ben ona iyi gelmiyor muydum? üstesinden gelemezsin ne demekti? Ben ona beraber atlatacağımızı söylemiştim ama şimdi benim varlığımın onu hasta ettiğini öğreniyordum bu nasıl bir denklemdi tanrı aşkına! Hem ben onu bırakmazdım ki hiç. Yapamazdım! Gözümden sakındığım kiraz çiçeğimi nasıl terk edebilirdim ki? Onsuz bir hayat düşüncesi dahi kalbimin sıkışmasına sebep oluyordu. Oda benimle aynı fikirde olacak ki aklımdan geçenlerle benzer şeyler dökülmüştü dudaklarından.

"Ben onu bırakamam! Yapamam! Abi ne olur bir şey söyle!"

"Güzelim! Ağlama ne olur!"
Seungmin hyung da durumun boktanlığının farkında olacak ki gözleri dolu dolu sakinleştirmeye çalışıyordu.

"Onu çok seviyorum! Bırakamam! ben yapamam!istemiyorum!"

"Anlıyorum ama bak ne demiş psikoloğun, iyileşmen için eğer ona daha da bağlanırsan daha kötü olacaksın iyileşmiyorsun daha da kötüleşmeye başladın Yeon Doo! Neredeyse her gün kabus gördüğünü biliyorum sayıklamaların duyulmuyor mu sanıyorsun? Hem sana onu terk et demiyor ki iyileşene kadar sadece bira uzak kalmanız gerekiyor o kadar! Hyunjin bunu anlayışla karşılayacaktır."

Duyduklarım kesinlikle hoşuma gitmemişti. Kabuslar mı görüyordu? Bana hiç bahsetmemişti ama bu göz altlarının neden böyle olduğu gerçeğini açıklıyordu bana sürekli ders çalıştığı için olduğunu söyleyip durmuştu. Bir şeyler olduğunun farkındaydım ama bu kadar ciddi olacağı aklımın ucundan dahi geçmemişti. O ağlarken hiç bir şey yapamamak iğrenç hissettiriyordu. Hayat neden bu kadar acımasızdı ki. Çaresizlikle akan gözyaşlarımı sildim. Ağlamasından Nefret ediyordum.

Kafasını reddedercesine salladı.

"HAYIR! Anlamıyorsun! Konu Hyunjinin kabul etmesi değil onsuz yapamam diyorum. YAPAMAM! Onu da kaybedemem. ANLAMIYORSUN!"

Elleri saçlarını çekmeye başladığında istemsizce yerimden fırladım ben yanlarına varmadan bedeni seungmin hyung'un kollarına yığılmıştı.

"Yeon Doo!"

Sesimi duyan Seungmin hyung şaşkınca bana baktı neden burada olduğumu sorguluyor gibiydi. Sonra sırası olmadığını fark edip konuşmaya başladı.

"Yeon Doo'yu al! Ben arabayı getireceğim."

Başımla onaylayıp belini kavradım diğer elimi de omuzlarının altından geçirip Kucakladım. Bu yaşadıklarımız çok fazlaydı, bu küçük bedenin kaldıramayacağı kadar fazla.

Yeon Doo'yu yatağına bıraktım. Seungmin hyung üzerini örtüp kafasıyla kapıyı gösterdi. Odadan çıkıp aşağı salona ilerledim. Seungmin hyungta arkamdan gelip koltuğa oturdu.

"Bak Hyunjin! Ben-"

"Biliyorum Hyung! Her şeyi duydum. Hazmetmeye çalışıyorum. Ne düşündüğünü de biliyorum ama bana biraz müsaade et olur mu? Ben onu çok seviyorum. Hem de tahmin ettiğinden çok daha fazla üzülmesini, canın yanmasını istemiyorum. Ağlamasından nefret ediyorum. Ama duyduklarım, sadece biraz sindirmeme izin ver lütfen. Bu konuşmayı o zaman yapalım."

Gözyaşlarımı tutmak için sertçe yutkundum.

Başıyla onayladı elini omzuma koyup destek verircesine gülümsedi. Bende karşılık verip hızla evden çıktım biraz daha kalırsam kendimi tutamayacaktım.

Grow Up!  /Hwang HyunjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin