3. Bölüm - Planın 2. Aşaması

10 2 12
                                    

   Mesajdan sonra yaptıklarımız plana göreydi. Tahminler, olasılıklar ve ihtimaller çerçevesinde şekillendirdiğimiz bu plana göre olmuşlardı.

   Tunik -boğulma ihtimali çok düşük olacak şekilde- yediği cipsten birinin boğazına kaçmasını sağlamıştı. Zaten abartmayı seven biri olduğu için anında mosmor kesilmiş, öksürse çıkarabileceği cips parçasından hiç kurtulamayacakmış gibi sesler çıkarmaya başlamıştı.

   Ben de sokaktan geçen rastgele biri gibi sokaktan geçerken Havuçların Tunik' i kurtarma çalışmalarını görüp yardıma gittim. Ne de olsa ben bir doktordum. Stajyer doktar da olsam doktordum.
  
   Merdivenlerden aceleyle inerken  "Çekilin! Etrafını açın! Ben doktorum." diye sesleniyordum.

   Havuç' un arkadaşları yakarışlarıma karşılık verip geri çekilmişlerdi fakat Havuç' un böyle bir niyeti yok gibiydi.

   Hiç aldırış etmeden Tunik' in durumuna bakarken onun Tunik olduğunu yeni farketmiş gibi sadece Havuç' un duyabileceği bir seste "Tuna!" dedim.

   Havuç benim kim olduğumu anlamamış gibi bana döndü. Tam olarak planladığımız gibi. Buna tam anlamıyla hazırdım.

   Güneş gözlüğü takmıştım ve bu beni tanıması için büyük bi avantajdı çünkü ortaokulda gözlük takıyordum. Ayrıca gözlüğün hafiften aşağıda olması da Havuç' un gözlerimdeki şaşkınlığı görebilmesini ve bize inanmasını kolaylaştırıyordu.

   Gözümdeki şaşkınlık devam ederken hala oturur pozisyonda olan Tunik' i ayağa kaldırdım. Karın boşluğunda bir elimi yumruk yapıp diğer elimi onun üstüne koydum ve Tuna' yı geriye doğru çektim.

   Üçüncü tekrarımda o lanet olası cips parçası dışarı çıktı. Tunik öksürmeye devam ederken  arkasındaki oturmak için yapılmış tahtaya oturdum.

   Gözlüğümü düzeltirken yan gözle Havuç' a baktığımda şaşkındı. Evet, artık emindim. Beni tanımıştı.

   Kısa bir süre sonra Tunik kendine geldiğinde Havuç' a dönüp ikide bir unuttuğum gerçek adını söyleyerek "Az daha ölüyordum. Gördün değil mi?" dedi ve duraksadı. "Sahi beni kim kurtardı?"

   Havuç gözleriyle beni gösterdiğinde Tunik arkasına yani; ortaokuldan beri görmediği sınıf arkadaşı, hayatını kurtaran kahramanı olan bana döndü.

   "Aa!" Gözlerini ovuşturdu. "Hira, doğru görüyorum değil mi? Sen misin?
Ufak bi tebessümle "Ta kendisi." dediğimde gelip yanıma oturdu ve Havuç' a dönüp "Ne mükemmel bi tesadüf değil mi kanka?" diye sordu.

   Tunik' in baktığı tarafa baktığımda onun Havuç olduğunu yeni farkediyormuşum gibi şaşkınlık, nefret ve üzüntü karışımı bir ses tonunda "Havuç?" dedim. Sonra bir Tuna' ya bir Havuç' a baktım. "Siz tanışıyor musunuz?"

   Havuç komik bir şey söylemişim gibi güldü. "Bunu benim sormam gerekirdi." Aynı anda Tuna' ya döndüğümüz sırada keskin, hafif ve kısık bi ses duyduk.

   Bizimkiler harekete geçmişti.

   Havuç' a döndüm. Tehdit edildiğinde aldırış etmeyip arkadaşının evine giden  ve orada kendisini tehdit edenler tarafından saldırıya uğrayan herhangi birinin olacağı durumdaydı.

   Korkmuştu. Beti benzi atmış teninden ölüm korkusu hissettiği anlaşılıyordu.

   Üzgündü. Arkadaşları da onun yüzünden tehlikedeydi.

   Sinirliydi. Tehdit mesajına aldırmadığı, gerekli makamlara bildirmediği için kendisine sinirliydi.

   Havuç büyük bir nefretle bizimkilere bakarken Havuç' un arkadaşları ne olduğunu anlamış gibi bizimkilere saldırdı ve bizimkilerde onlara.

Geçmişin SonucuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin