4. Bölüm - Yaralanmış Bir Kurt

7 1 0
                                    

Arabayı evin bahçesinin önüne parkedip kapısını açtım. Dışarı çıkıp anahtarıyla kitledim ve yavaşça yürümeye başladım.

Burada sakin olmalıydım çünkü tek işi balkonda çekirdek çitleyerek dedikodu yapmak olan teyzeler, benim acele ettiğimi görüp ne olduğunu merak eder eve gelirlerdi. Havuç bi delilik edip polise haber verirse de ifade verirlerdi.

Keşke şu ünlü çiftçi bizim pazarda da olsa.

Sakin sakin anahtarı kilide soktum ve kapıyı açıp içeri girdim. Salonda kimse yoktu. Nerede olduklarını biliyordum.

Koşarak kitap odasına gidip karşıdaki duvardan bana bakan Aristoteles tablosunu çividen kurtardım. Yere bıraktığımda arkasındaki merdivenler ortaya çıkmıştı.

İlk merdivene basar basmaz kulağıma gelen sesler burada olduklarını, duvardaki kan izleri de Eda' nın çok fazla kan kaybettiğini kanıtlıyordu.

Merdivenleri koşar adım inip Eda' yı yatırdıkları yere gittim. Çete de başına toplanmıştı. Yanlarına koştum ve ne durumda olduklarına baktım.

Çete şaşkın ve korkmuş durumdaydı. Defne, Eda' nın baş ucunda oturmuş elindeki ıslak bezle ateşini düşürmeye çalışıyordu. Eda kendinde değildi. Yüzü bembeyaz olmuştu. Buna rağmen kan kaybı düşündüğümden azdı.

Az da olsa rahatlayıp tuttuğum nefesi verdikten sonra Defne' den ilk yardım çantasını, pansuman malzemelerini; bi leğen, yeni, ılık ve temiz su getirmesini istedim.

Çeteyi başımdan savıp etrafımın açılmasını sağladım. Ateşine bakarken uzaklaşan çetenin arasında geçen konuşmaları duyuyordum ve bu konuşmalar hiç iyi değildi.

Ceketimi çıkarıp Defne' nin az önce oturduğu yere oturdum. Eda' nın alnındaki terleri sildikten sonra ayağa kalkıp bezi leğene soktum. Bezi ferahlatırken çetenin konuşmalarına kulak kesildim.

"Daha ilk görevden olacak iş mi bu?" "Bizimkilerden biri olsa tamam da Eda Hanım..." Bezin fazla suyunu sıktım. "Yani haklısın o bile ilk görevden bıçaklandıysa diğer görevlerde bize ne olur?"

Ulan Tunik çetenin güvenini ne kadar sarstığının farkında mısın?

Bezi sıkmaya devam ederken Defne geldi. Bezi alıp suya daldırınca "Ne yapıyorsun?" anlamına gelecek bi bakış attım. Oysa beni umursamadan suda yıkadı ve hafifçe sıkmaya başladı. "Farkında değilsin ama çok fazla sıkmışsın." Bana döndü. "Biraz daha sıksaydın yemin de etsen bu bezin Eda' nın alnındaki bez olduğuna inanmazdım."

Bezi Eda' nın alnına koyduktan sonra pansuman malzemelerini işaret etti. "Hadi, biraz hızlı ol. Ben hemşiren olacağım."

Bu uyarıdan sonra hızlıca ilk yardım çantasındaki tek kullanımlık eldivenleri çıkardım. Bir çiftini Defne' ye verip diğerini kendim taktım.

Eda' yı yan yatırdıktan sonra elime biraz su alıp yarayı temizledim. Kanaması devam ediyordu. Hemşiremden ilk yardım çantasındaki steril bezi istedim.

Bezi alınca yaraya bastırarak kanamasını durdurmaya çalıştım. Bu bez yeterli gelmeyince yeni bi bez istedim ve bu da yeterli gelmeyince bi tane daha, bi tane daha, bi tane daha...

Kanaması on beş bezin sonunda durmuştu. On altıncı bezi yaranın üstüne koyup hemşiremin verdiği sargıyla sardım. Sargıyı çengelli iğneyle sırtında tutturdum. Yüz üstü yatırdıktan sonra alnındaki bezi tekrar değiştirdim. Gerisi Allah' ın takdiriydi.

Karşıdaki küçük kanepeye oturup eldivenleri yandaki, metal kaplamalı, küçük çöp kutusuna attım. Hemşirem, şu anki durumuyla ilgilenirken iyileştikten sonraki durumu için bir şeyler yapabilirdim.

Geçmişin SonucuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin