Başlama tarihlerinizi yazmayı unutmayın (;
(26.04.2024)Bölümlerin başına bölümle alakalı sözler koyuyorum ama o sözler nedense gözükmüyor bu soruna bir çözüm bulamadığım için bölümlerin başına o sözleri yazacağım.
Keyifli okumalar ;)
——————————————Günlerden bir gün çok mutlu, başlarında dağ gibi babaları, yufka yürekli anneleriyle arada kavga etseler de birbirlerini çok seven üç kardeşten oluşan çekirdek bir aile.
Çok mutlular, birbirlerine sevgiyle bağlılar ve çok seviyorlar...
Ama bu mutluluk daimi olmuyor diğer hiçbir şey gibi...Bu ailenin de mutluluğu, sevinci, neşesi bir ölüm tarafından gölgede bırakılıyor...
Olayın olduğu gün ve sonraki bir ay boyunca bütün gazeteler, bütün haber kanallarına konu oldu. Aile büyük bir yasa büründü.
Bütün haber manşetleri aynı başlıkla çalkalanıyordu:
"KAN DAVALARI GERİ Mİ DÖNÜYOR!
Yıllardır süren bir kan davasının son kurbanı olan F. A. canide öldürüldü."Ailenin içinde olduğu durum çok kötüydü. 'Bu kan davaları çok saçma. Neden yıllar boyunca bir o aileden bir bu aileden biri ölmek zorunda ki?' diye düşünmüştü o gün daha 15 yaşındaki küçük kız.
Babası ölmüştü onun bu yüzden. Kimse böyle bir şey yüzünden babasız kalmamalıydı.
Odalarında kardeşiyle birlikte ağabeyinin kolları altında yataklarına oturmuş duruyorlardı sadece. Evleri çok kalabalıktı. Mevlüt okuyorlardı. Birkaç saat önce de babalarını toprağa vermişlerdi.
Ağlamamak için tutuyordu kendisini ağabeyleri Doğukan. Ağlayıp küçük bir çocuk gibi gözükmek istemiyordu ama içinden de başka bir şey gelmiyordu.
Onlar sessiz sessiz otururlarken küçük kardeşleri sessizliği bozdu. "Abi?" dedi sorar gibi.
Abisi "Hmm," diye bir ses çıkardı kapalı dudakları arasından.
"Babam artık bizim yanımızda olmayacak mı?" diye sordu masumca. Daha 7 yaşındaydı. Ortada kötü ve üzücü bir şey olduğunun farkındaydı ama ne olduğunu zerre bilmiyordu.
Abisi önce kız kardeşine baktı ve sertçe yutkundu. Sonra da küçük kardeşine bakıp ağladı ağlayacak duran kırmızı gözlerini kardeşinin yüzüne dikti ve ağlamak için direnen bir ses tonuyla konuştu. "Berkay, abicim babam," dedi ve derin bir nefes aldı. "Babamı biz artık görmeyeceğiz ama o hep bizim yanımızda olacak." diyebildi zar zor. Sesi çatallaşıyordu konuşurken.
Kardeşinin yüzü düşmüştü. Babası neden gelmeyecekti ki yanlarına. Bun abisine karşı dile getirdi. "Neden gelmeyecek ki abi yanımıza?"
Abisi burnunu çekip konuştu. "Öyle olması gerekiyor abicim."
Çocuk anlaşamamıştı neden olduğunu ama sustu. Susması gerektiğini hissetti.
O gün mevlit okunarak geçmişti. Sonrasındaki günlerde baş sağlığı için gelen komşularla...
Günler böyle geçmiş ve sonunda haftaya dönüşmüştü. Kan davası sonucu öldürülen F.A. yani Ferit Acar'ın ölüm haberleri eskisi gibi olmasa da hala gündemdeydi.
Aile hala acılarını yaşamaya devam ediyorken böyle haberlere konu olmak ve her gün kapılarına gelip onlarla röportaj yapmak isteyen haber spikerleri acı içinde boğulan onları sinirlendiriyordu. En çok sinirlenen ise evin en büyük erkeği konumuna gelen Doğukan.
Bir gece evin içindeki soğuk havaya uyanan büyük abi annesinin neden açık pencere bıraktığını düşünürken bir yandan da açık pencereyi arıyordu.
En sonunda evin en büyük erkeği konumundaki Doğukan pencerenin annesinin odasında olduğunu fark etti ve oraya doğru adımladı. Bir yandan da annesinin neden pencereyi açık bıraktığını düşünüyordu.
Odanın kapısı açıktı. Girmeden önce annesine seslendi. "Anne! Açık pencere orada mı? Bütün ev buz kesmiş."
Annesinden ses gelmedi. Doğukan yine de odaya girdi. Ama annesi içerde değildi. Lavaboya gittiğini düşünerek kapatmak için açık olan pencereye yöneldi.
Gün yeni yeni aydınlanmaya başlamıştı. Pencereyi kapamadan önce sokakta ne var ne yok kontrol etmek için kafasını pencereden çıkarıp aşağı baktı.
Ve o anda gördükleri yüzünde 'Keşke bakmasaydım.' dedi içinden. Çünkü aşağıda gördüğü manzara hiç de iyi bir manzara değildi.
Önce gözlerine inanamadı. Daha dikkatli bakmaya çalıştı. Ama sonunda aşağıda kanlar içinde yatanın annesi olduğunu anladığında gözünden bir damla yaş düştü tişörtüne.
Soluğu kesildi. Geriye doğru birkaç adım attı. Tam o sırada da makyaj aynasının önündeki ortadan katlanmış üç farklı kağıdı fark etti. Oraya doğru yaklaşıp kağıtların üstünde yazan isimleri okudu.
'Aslanım Doğukan'ıma,'
'Prensesim Ceren'ime'
'Paşam Berkay'ıma'
Sonrasında anladı ki annesi, babasının ölümüne dayanamayıp intihar etmiş ve babası gibi onları bir başına bırakıp gitmişti.
Birkaç hafta arayla Acar ailesinin evine bir yangın daha düştü. Aile yas içinde yasa büründü.
Bütün olanlar sadece geride kalan üç kardeşe olmuştu. Bu üç kardeş birkaç hafta arayla hem öksüz hem de yetim kalmışlardı...
Bu çocuklara ne olacaktı? Kim bakacaktı onlara? Nasıl geçineceklerdi?
En büyükleri daha yeni 18 yaşına girmişti. Nasıl bakacaktı kardeşlerine?
Ya ortanca olan kız. Daha 15 yaşındaydı. Nasıl evi çekip çevirecekti? Yapabildiği tek şey tavada yumurta yapmak olan bu kız nasıl küçük kardeşinin karnını doyuracaktı?
Evet. Konu komşu akrabalar vardı. Ama onlar en fazla ne kadar yanlarında kalabilirdi ki? Kaç gün onların yanında olabilirdi?
Bir ay, iki ay. Peki sonrasında ne olacaktı? Kim bakacaktı bu çocuklara? Teyzeleri mi bakacaktı onlara? Yoksa amcaları mı?
Sonları ne olacaktı? Bunu kimse bilmiyordu...
——————————————
Seeeeeelaaaammm canolarNasılsınız?
Bomba gibi yeni bir kurguyla daha karşınızdayım. Umarım beğenmişsinizdir ;)
Bu sefer ne diyeceğimi çok iyi biliyorum.
Ailenizle kalın bebeklerim ;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bozkurt Atış Poligonu
AçãoBir hafta arayla anne ve babalarının ölümüyle yüzleşti o üç kardeş. Bütün evin yükü ortanca kıza kalmıştı. Peki kim miydi o kız? Ceren Ayşe Acar. Daha 15 yaşında önce babasının sonra da annesinin ölümüyle yüzleşemeden bir anda kendini evin annesi k...