11 kabuk tutmayan yara

254 34 10
                                    

"With our fears we face the mirror reflecting what makes us suffer. Our demons staring back with laughter judging and tearing us up on the other side."

"Korkularımızla bizi süründüren aynadaki yansımamızla yüzleşiyoruz. Diğer taraftan gülerek bize bakan iblislerimiz bizi yargılıyor ve harap ediyor."

Mirror ft. Loic Nottet

Her yara bir gün kanamayı durdurur ve kapanırdı. O yaraya iyi baktığınız zaman daha hızlı iyileşirdi. Sürekli kaşıyıp kabuğunu kaldırdığınızda ise tam tersi geçerliydi. Ne kadar zaman geçse de kolay kolay iyileşmezdi. Minjun'un tekrardan hayatıma girmesi, kalbimde kabuk bağlamış yaramı tekrardan açmıştı ve ben kanıyordum.

Uykusuz geçen gecemden kalan düşünce kırıntıları ile okula gitmeye hazırlanıyordum. Saatlerin yarattığı düşünce silsilesi ile anlamıştım ki benim asıl korktuğum geçmişimle yüzleşmek ya da geçmişin altında ezilmek değildi. Gelecekten korkuyordum. Yeni kalplerle tanışmaktan, yeni ruhlara uzanmaktan, yeni kederlerle ıslanmaktan ve yeni çırpınışlardan korkuyordum. Yorulmak ya da yıpranmak istemiyordum. Çünkü herhangi birinin buna değeceğine inanmıyordum. Fakat eğer çabalarıma gerçekten değecekse o kişi, yorulmaktan ya da üzülmekten korkmanın ne anlamı vardı ki? Şunun da farkındaydım ki Minjun değmeyecek biriydi.

Bunların yanı sıra unuttuğum ya da daha doğrusu görmezden geldiğim bir gerçek vardı. Hayat, her zaman sizi en büyük kabuslarınızla sınardı; yani acı ve korku benim için kaçınılmazdı.

Sessizce evden çıkarken anneme Kai ile kahvaltı edeceğime dair ufak bir not bırakmıştım. Gecenin kırıntılarından henüz kendini tam anlamıyla temizleyememiş sabah, soğuk ve tenhaydı. Bulutlarla kapanmış hava huzursuzluğu iliklerime kadar işliyordu. Yavaş adımlarla geçiyordum sokakları. Okula gitmemek için bir kaçış rotası arıyor, daha önce girmediğim sokaklara girerek kaybolmayı ümit ediyordum.

Dalgın adımlarım gördüğüm tanıdık silüet ile duraksamıştı. Elinde sigara ile bir kaldırıma çökmüş siyah saçlı beden baygın bakışlarla zemini izliyordu. Üzerinde ince bir pijama takımı vardı ve siyah saçları birbirine girmişti. Yeni yataktan kalkmış olmalıydı. Sessiz adımlarım ona doğru yol aldı. Yanına oturana kadar beni fark etmeyen beden, gözlerini üzerimde dolaştırdıktan sonra hiçbir şey demeyerek önüne dönmüş ve sigarasını tüttürmeye devam etmişti.

"Bana da bir dal versene." dedim sessizce. Ben de onun gibi zemini izlemeye başlamıştım. Cebinden paketi çıkarıp bana uzattı. Beyaz filtreyi dudaklarım arasına yerleştirdim ve yaktım. Mavi spektrumu andıran sabahı beyaz dumanlarla süslerken ona paketi geri uzattım.

En son Daegu'dayken sigara içmiştim. Sigara, Minjun'un bana kazandırdığı kötü alışkanlıklardan biriydi. Başta sadece onunla içiyorken -neredeyse her gün- sonradan sadece modum düştüğünde ya da sinirlendiğimde içmeye başlamıştım. Seul'de ise hiç içmeyeceğime dair kendimle ufak bir iddiaya girmiştim ama henüz okulun ilk haftasını atlatmışken bir dal yakmıştım bile. Soobin ile karşılaşmasam, eminim ki okula gitmeden bir paket alırdım.

Birkaç dakika sessizlik ile geçti. İkimiz de zihnimizde kaybolduk soğuk sabahta. Soobin sigarasını söndürüp bir kenara atmış, benim sigaramdaki kor ise dibine ulaşmıştı.

"Bugün okula gelecek mi?"

Soobin'in sorusuyla ona döndüm. Kai hakkında sorduğunu direkt olarak anlamıştım. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Kai ve Soobin arasında ne yaşandığını bilmemek beni biraz geriyordu ve Soobin'e karşı nasıl bir tavırda bulunmam gerektiğini kestiremiyordum.

Pareidolia, Yeongyu|Beomjun✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin