18 kibirli insanların enkazı

213 28 6
                                    

'Now you need to forget and let go of my hand.'

'Artık unutmalı ve elimi bırakmalısın.'

Colors ft. Without a Sin

İnsanlar kibirli varlıklardı. Diğerleri ile oyun hamuru gibi oynayarak şekillendirmeye çalışıyorlardı. Kimisi istediği şekli oluşturamadığı için hamuru bir kenara atarken kimisi yaptığı ufak hamurdan heykelle gurur duyuyor ve bir kenara koyarak kurutuyordu. Diğer bir deyişle, herkes bir yönetme- yönlendirme çabası içindeydi. Başarısızlığa uğradıklarında öfkeyle suçlamaya başlıyorlardı. Başardıklarında ise yarattıkları enkazdan bihaber göğüs kabartıyorlardı.

"Seni bir çamur gibi işleyemediklerini fark ettiklerinde ellerini kirlettiğin için hesabını senden soracaklar." Bu anonim sözle karşılaştığımda bir kez daha anladım insanların ikili bir hayat yaşadıklarını. Kimse göründüğü gibi değildi. Belirli karakter tiplemeleri arkasında yaşıyorduk ve düzene uyum sağladığımız bu güvenli bölgede diğerlerini ezerek büyüyorduk. İşin aslı ise şuydu: büyüdüğümüzü sanıyorduk fakat tek yaptığımız kibrimizin yarattığı müsveddeyi beslemekti.

Kibir, insanın en büyük düşmanı olmalıydı. Fakat kimse kibrinin onu ne kadar geriye çektiğinin farkında değildi. Aksine bu kibirden güç alarak çevrelerindeki insanları dibe göndermekten çekinmiyorlardı. Haklı olmalarını bir delil olarak öne sürüyor ve avlarını küçümseyici söylemlerle sömürüyorlardı. Sonrasında ise bir şey yapmamış gibi 'gururlu' ayaklarına yatıyorlardı.

İnsan doğası kibirli olmaya yatkındı. Kibir ve gurur birbirinden ayrılsa da insanların kibirlerini saklamak için 'gurur' kelimesini kullanması, bu iki kelimeyi birbirine gittikçe yaklaştırıyordu. İkisi arasındaki farkı seçemez hale geliyorduk. Kendini beğenmişlerle dolu bu dünyada, insanlar kendilerini diğerleriyle karşılaştırarak yaşamaya çalışıyordu ve bunun ne kadar acınası olduğunun farkında değillerdi.

"Beomgyu?"

"Taehyun?"

Ellerim kollarına tutunduğum bedeni sarmalarken Taehyun da beklemeksizin beni kolları ile sarmıştı. Yüzümde kocaman bir tebessüm peydahlanırken sarılmamızı bölmeden konuştum.

"Burada ne işin var?"

Yapılı beden aramıza santimler koydu ve yüzündeki gülümseme ile kollarını bedenimden uzaklaştırmadan konuştu.

"Asıl sana sormalı! Bir anda ortadan kayboldun. Ortalık gidişinle ayağa kalktı."

Kaşlarım havalanırken gülümsemem soldu. Daegu'dan bir baş belası eksilmişti işte. Ne diye bu kadar büyütmüşlerdi ki?

"Bir şeyler oldu, uzun hikâye. Asıl Daegu'da neler döndü de herkes bir anda Seul'e gelmeye karar verdi?"

Taehyun uzaklaşırken bir kaşını kaldırdı.

"Herkes derken? Bildiğim kadarıyla sadece ben taşındım."

Kaşlarım çatıldı. Ne yani, Taehyun Minjun'un da burada olduğunu bilmiyor muydu?

"Bir dakika bir dakika. Daegu'da tam olarak ne oldu?"

Taehyun bakışlarını kaçırdı ve elini ensesine attı.

"Senin gidişinden sonra bir boklar yemiş olabilirim ama bu uzun hikâye."

Kaşlarım havalanırken alayla Taehyun'a baktım.

"Gören de okuldan atıldın sanır. Ne oldu? Okul falan mı yandı?"

Taehyun şokla bana döndü ve dudakları aralandı. Yüz ifadesinden asıl hikâyenin ana temasını anlarken gözlerim kocaman oldu.

Pareidolia, Yeongyu|Beomjun✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin