20 Albert Camus'nun Yabancı'sı

200 26 6
                                    

"I feel like it's just me, like it's just me. What it gon' take? What it gon' be? I don't even know (It's not just you) But I'm lonely Feeling like I don't even know me, I don't even know me (I feel it too) Gotta have you, gotta see you (You're the only thing I have to think about The only one I that can't live without) I see you (I need you, need you to hold me now)"

"Sadece tek benmişim gibi, tek benmişim. Neye mal olacak? Neler olacak? Hiçbir fikrim yok. (Sadece sen değilsin) Ama yalnızım. Kendimi bile tanımıyormuş gibi hissediyorum, kendimi bile. (Ben de öyle hissediyorum) Sana gelmeliyim, seni görmeliyim. (Düşünmem gereken tek kişi sensin, olmadan yaşayamayacağım tek şeysin) Seni görüyorum (Sana ihtiyacım var, şu an beni tutmana ihtiyacım var)" 

Can you hold me? ft. NF & Britt Nicole


Olmam gereken yerden çok uzak hissediyordum. Belki de bu hayat beni fazla yorduğu içindi, bilmiyorum. Öyle darmadağındım ki kendime yabancıydım. Albert Camus'nun Yabancı'sından daha yabancıydım. Ayım ve güneşim birbirine karışmış ben de karanlığa karışmıştım. Her şeyim tepetaklak olmuş ve yolumu kaybetmiştim. Amansızca bir ışık arayışındaydım. O kadar çaresiz hissediyordum ki her şey batıyordu. Saçma ve gülünç davranışlarımla hayatımı mahvediyordum. Mantıktan daha önce hiç bu kadar uzaklaştığımı hissetmemiştim.

Peki bunu suçlusu kimdi? Hala neden bir suçlu aradığımı bilmiyorum ama içten içe Beomgyu'yu suçladığımın farkındaydım. O hayatıma girmeden önce de hayatım yolunda gitmiyordu. Fakat Beomgyu'nun hayatıma girişi ile göz yumduğum sorunlarımı alttan alamamaya başlamıştım. Her bir hata ve yanlış daha çok gözüme batmaya başlamıştı. Her uzadığında kestirdiğim saçlarım, bana aitmiş gibi hissettirmeyen hatıralarım, gittiğim ve gitmekten vazgeçtiğim yollarım yük oluyordu artık.

Beomgyu'nun hayatıma girişi ile bana ait olan şeyler tekrardan beni bulmaya başlamış gibiydi. Modelliğe başlamamla annemin elimden aldığı özgürlüğüm, kurallara uymadığım ve sorun yarattığım için babamın el koyduğu şefkatim ve Yeonsoo'ya iyi bir abi olabilmek uğruna ebeveynlerime ezdirdiğim gururum Beomgyu tarafından elime birer birer geri verilmişti.

Her şey bir anda olmuştu. Bana iyi gelmeye başlamıştı ve ben değişmeye cesaret edebilmiştim. Unuttuğum şeyleri bana anımsatmıştı. Asla yaşanmayacak bir hayata duyduğum özlemi çekip almış ve baş edemeyeceğim hiçbir şey olmayacağını bana göstermişti. Ve bunu, sadece kendi hayatını yaşayarak yapmıştı. Bana dokunmaya çalışmadan en derinime dokunmuştu.

"Yeonjun, nereye gidiyorsun bu saatte?"

"İşim var," dedim ayakkabılarımı ayağıma geçirirken. Aniden bilinmeyen bir numara, bana Beomgyu'nun ve Minjun'un fotoğrafını atarak bir konum göndermişti. Bunun bir tuzak olduğunun farkındaydım ne var ki konu Beomgyu olunca, kendimi ateşe atmak gözümü korkutmamıştı.

"Ne işinden bahsediyorsun sen? Yarın çekimlerinin olduğunu bilmiyor musun? Sabah erken kalkman lazım, yatağına yat hemen! Saat geç oluyor."

Eğilmiş bağcıklarımı bağlarken yan gözle annemin sinirli çehresine baktım. Alayla güldüm.

"Erken yatma Yeonjun, gözlerin şişer. Geç yatma Yeonjun, göz atların morarır. Çok yeme Yeonjun, kilo alırsın. Kavgalara karışma, yara izi kalır. Okula gitme Yeonjun, fotoğraf çekimin var. Zaten başarılı değilsin oğlum, bari yüzün ile para kazan. Bu saçmalıklardan gerçekten sıkıldım, anne."

Ayağa kalktım ve elim kapının kolundayken bana bağırmaya hazırlanan sinir küpüne dönmüş anneme dik dik baktım.

"Çekime gitmeyeceğim. İlgilenmem gereken biri var."

Pareidolia, Yeongyu|Beomjun✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin