Güneşi Seven Kasımpatı Çiçeği

76 8 7
                                    

Gojo dün olanları o an için unutmuştu ama üstünden geçen bir günün ardından kafasında tekrar tekrar o sahne dönmeye başlamıştı. Geto normal şartlarda çok soğuk kanlı görünürdü, cinayet işlese dahi yüzünde herhangi bir ifade yerleştirmeyecekmiş gibi. Ama dün akşam görünüşünün aksi bir ifadeyle çıkagelmişti yaşça büyük olan. Otuz iki değil de yirmili yaşlarındaymış gibi, hâlen toy. Kendisinin genç yaşta olgunlaştığınu biliyordu, Gojo. Shoko onun hakkında çok şey anlatmıştı.

Shoko'nun ona anlattıklarını düşündü bir an için. Sakin biri, açık görüşlü, sanat düşmanı, Fransız sevmez, bilgili, yakışıklı bir yüz, güzel bir vücut, harika bir yüz, farklı görüşlere saygılı,..!

Hızla olduğu yerde doğruldu, Gojo.

Shoko'nun anlattığı her şey birbirini tekrar eden şeylerden başka bir şey değildi. Onun hakkında hem bu kadar konuşup hem de özel hayatını bu kadar gizli tutabilmek cidden Geto'ya ne kadar bağlı ve sadık olduğunu gösteriyordu.

Bir an için bu durumu yargıladı, Gojo. Kendisinin ne kadar aşağılık olduğunu fark etti o an. Çünkü kendisine anlatılan sırları elbette kapalı bir kutuda tutardı ama kutunun kilidini çoğaltıp, başkalarına da verirdi, özellikle en yakın arkadaşlarına. Hatta öyle bir zaman gelirdi ki bazen, çok alakasız kişilere bu gizliliği anlatırdı.

Dudaklarının üstüne vurdu birkaç kere genç olan. Yaptığı çok terbiyesizce bir davranıştı!

Üstüne üstlük dün Shoko'nun en değer verdiği kişiyi öldürme planları kurmuştu. Başını hızla sağa-sola salladı ve elleriyle yüzünü kapattı.

Cidden bu kadar aşağılık biri miydi? O kişinin Mösyö olması bir yana, sırf sözlerine karşı bir ifade kullandı diye birini öldürmek istemek doğru bir duygu muydu? İçini saran garip duyguyu görmezden gelmek çok zordu ve başaramamıştı da. Bu içinde haraket eden duygu tüğlerini diken diken etmiş ve rahatsız hissetmesine sebep olmuştu.

"Herkes birini öldürme planı kurar ama." diyerek kendine biraz moral vermeye çalıştı. "Ama.. Shoko kurmazdı."

Shoko insanı kendisine bağımlı ederdi ki bu ağa Gojo da takılmıştı.

Karşı tarafı tatmin edecek kadar tatlı, yargılayacak kadar da acı dilliydi Shoko. Hiçbir zaman gamsız olmazdı, insanı yumuşatarak ona akıl verirdi ve verdiği akıllar da cidden doğru kapıya giden yolun temelini atmakta yardımcı olurdu.

Gojo, Shoko ile bir kursta tanıştmıştı. O zamanlar kendisi güzel sanatlar için hazırlanıyordu ve doğuştan gelen de bir yeteneği olduğu aşikardı. Elbette her şey yetenekle olmazdı, onun üstüne koymadan ilerlemek bir delinin bile yapacağı iş değildi.

Gojo o zamana kadar bir sürü eskiz defteri bitirmişti. Gerçek anlamda gördüğü her şeyi çizip dururdu, onlara ayrı bir boyut yerleştirmeye çalışırdı.

Sanıyordu ki Shoko da Gojo'nun en çok bu yönünü sevmişti.

Her ressamın kendisine ait bir biçim oluşturması zahmetli bir iştir. Çizilen çizgilerin bir sahibi olduğunu kanıtlamak yüz katlı bir binaya merdivenlerle çıkmak gibiydi;zahmetli, uzun ve sabır isteyen bir iş.

Gojo şanslı biriydi.

Onun kendi çizgilerini oluşturması için basamakları kullanmasına gerek yoktu, bir asansör ile işi halledip en üst kata çıkmıştı. Çevresindeki insanlar kendi tarzlarını oluşturmak için çokça çaba sarf ederken kendisi hiç uğraşmadan bunu yapabilmişti. Günlerinin çoğunu bir imza bulmaya harcayan insanlar o kadar takıntı haline getiriyordu ki bazen bu durumu; stresten yemek yemeği, su içmeyi hatta uyumayı bile unutuyorulardı. Çünkü hayatlarını bu yöne şekillendirmek demek, o alanda en başarılı olmak demekti. Kişi adımlarını birkaç boyaya ve tabloya yönlendirirse hayatı kurtarma ihtimali daha da düşük olurdu.

Sanatım|SatoSuguHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin