Aradan geçen süre zarfı boyunca Geto ve Gojo çok fazla sohbet etmemişlerdi. Geto, Shoko hakkında konuştuktan sonra sessizleşmiş ve durgunlaşmıştı. Gojo ise kendisini o kadar kaptırmıştı ki resime, Gojo'nun varlığını sadece tablo olarak yanında olduğunu düşünmeye başlamıştı. Ağır hareketlerle bütün resmi turuncuya boyarken, bir yandan da ağzına takılmış bir şarkıyı mırıldanıyordu.
"And if a double-decker bus
Crashes into us
To die by your side
Is such a heavenly way to die.."Sözleri duyan Geto, durgunlaşmış olan ortamın tekrardan canlanmasına yardım edecek hafif hafif sesler duyarken gözlerini Gojo'ya çevirdi- normalde başka bir yere bakması gerekirken.
"And if a ten ton truck
Kills the both of us
To die by your side
Well, the pleasure, the privilege is mine"*Geri kalan sözleri pek fazla duyamamıştı, Geto. Buna rağmen sesinin gerçekten berbat olduğunu anlayabilmişti. Pekala, kendisi de güzel şarkı söyleyemezdi ama en azından notalara göre sesini ayarlayayıp, bu durumu biraz daha katlanılabilir hâle getiriyordu. Gojo da bu var mıydı emin bile değildi.
Geri kalan zaman boyunca Gojo hep şarkı söylemiş, Geto ise sadece buna katlanmaya çalışmıştı. Birkaç kere uyarmış olsa da Gojo ona kulak vermemiş ve söylemeye devam etmişti.
Akşam saat yedi sularına geldiğinde Gojo resmin temellerini atmayı bitirmişti.
Saat 19.30'a geldiğinde ise ikisi de çoktan atölyeden çıkmışlardı ve beraber durağa yürüyorlardı. Sabah ışıl ışıl parlayan Güneş çoktan uykuya dalmıştı ve son ışıklarını Ay'a yansıtıyordu.
Gojo, gözlerini Geto'ya çevirdi ve onu bir süre süzdü. Soğuktan burnu kıpkırmızı olmuştu. "Mösyö," diyerek söze girdi genç olan.
Geto da aynı Gojo gibi, gözlerine baktı-ki gece olmasıma rağmen hologram gibi parlıyorlardı ve bu kesinlikle sinir bozucuydu- ve hm diye mırıldandı.
"Bugün için teşekkür ederim! Gerçekten bana çok yardımcı oldunuz."
Bir an için duraksadı, Geto. Deja vu yaşıyormuş gibi hissediyordu. Bu an çok fazla tanıdıktı,bütün vücudunu titretecek kadar tanıdık hem de.
Gülümsedi. "Rica ederim. Benim için de iyi oldu, uzun zamandır bu kadar sessiz ve" dudaklarının arasından fısıldadı, "sıkıcı" demesinin hemen ardından boğazını temizledi ve devam etti. "huzurlu bir ortama gelmemiştim."
Huzurlu ortam konusunda cidden samimiydi ama tamamen sessizlik Geto gibi biri için bile fazla sıkıcıydı.
Gojo , Geto'nun dudakları arasında fısıldadığı şeyi duymuş olsa da belli etmedi ve kendisi de gülümsedi. Haklıydı, kendisini resim çizerken çok kaptırıyordu ve ortam huzurlu bile olsa sessiz olduğu için insanı bir zaman sonra bunalıma ve sıkkınlığa götürebiliyordu.
"Eğlenmenize çok sevindim. Bu iş benim için çok önemli, kendimi insanlara açmak için bu bir fırsat. Açıkçası sergilere resim vermek benim için hâlen yabancı denilecek kadar uzakta, bu yüzden resimlerimi sınırlı sayıda kişiler biliyor. Bu, halka vereceğim ilk resim olacak!"
"Ve benim gibi depresif birini mi seçtin, kompozisyon için?"
Başıyla onayladı, Gojo. "Depresif şeyleri anlatmak her zaman daha kolaydır."
Gururunun incindiğini hissetti, Geto. Cidden o kadar depresif mi duruyordu? Bir süre kendisini baştan aşağıya süzdü ve buna kanaat getirdi. Kıyafetinden göz altlarına kadar simsiyahtı. Cidden deoresyonun vücut bulmuş hâli gibi geziyordu ortalıkta. Göz devirdi. Böyle olması normaldi, kolay bir cenaze atlatmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sanatım|SatoSugu
Fiksi PenggemarKendi kendine güldü, Geto. "Ha gökyüzüne bakmışım, ha denize bakmışım fark etmez; mavi her daim bana huzursuzluk verir."