İlahi bakış açısı-
Aile şu anda karşılarında yatan çökmüş oğlana acıyla bakıyorlardı, ama bir yandan da mutlulardı sonuçta bu genç günlerdir adam akıllı uyumamış, dinlememişdi.
Milanın konuşmasıyla herkes ona dönmüştü, o ise minik parmakları ile babasına güç verirmişcisine saçlarını okşayarak konuşmaya başlamıştı. "Babam, ben üzüldüğüm zaman hep saçlarımı okşuyor. Bende şimdi onunkini okşuyorum üzülmesi geçer mi?" milanın böyle demesiyle aile acıyla tebessüm etmişti.
Milan çok şanslıydı çünkü, babası onu çok seviyordu onun kılına bir şey gelse 1 dakika düşünmeden dünyayı yakabilirdi. Şu hayatta onun için 3 kişi değerliydi milan, dmitri, ve vladimirdi (üvey babası).
Aslında mark da çok şanslıydı çünkü, milan diğer çocuklara göre daha usluydu şu yaşına kadar babasının sözünden hiç çıkmamıştı. Bir kere bile babası ona sesini yükseltmemişti, hem istese bile yükseltmezdi ki, milan şirinliydi, tatlılığıyla karşısında ki insanı hipnoz edebiliyordu.
Aile bunları düşünürken alp bey konuşmuştu "Tabi ki! sen okşa babanın saçlarını ona varlığını hissettir, onun üzüntüsü geçer." milan dedesinin dedikleriyle mutlu olmuştu, o da artık babasının üzüntüsünü geçiricekti.
Aile markın durumuna üzülürken hem de hala akılların da kutuda gördükleri şey vardı. Onlar bile dayanamamışdı, mark nasıl dayansaydı?
3 saat önce-
Mark salona giren çalışan ile elindeki kutuyu görür görmez kimden geldiğini anlamıştı, eğer o gün dmitri gitmeseydi buluşacağı adamın her düşmanına gönderdiği kutuydu.
hemen yerinden kalkarak çalışanın elinden kutuyu almıştı, vakit kaybetmeden açmaya başlamıştı. Aile ise markın neden bu kadar telaş yaptığını anlamaya çalışıyordu, mark kutuyu açar açmaz sarıya yakın saç tutamını görmüştü.
Biliyordu bu saçı dmitrinin saçıydı ve bir şeyi daha biliyordu, bu düşmanı kimi öldürse bi saç tutamı gönderirdi yakın olduğu kişiye. Mark bunu görür görmez dizlerinin üstüne düşmüştü, bunu gören aile de hemen markın yanına koşmuştu.
Hepsi ne olduunu anlamaya çalışıyordu, mark onları umursamadan titreyen elleri ile zar zor kutunun içindeki mektubu alıp okumaya başlamıştı. (içinden okuyor)
'Sevgili Mark
Büyük ihtimalle anlamışsındır ne olduğunu, ama tabi birde benden duy Dmitri öldü. Ne kadar da üzücü bir durum demi.. Aslında onu ben değil sen öldürdün, ben sadece bana gelen bir piyonu geri çevirmek istemedim. Ne kadar acınası bir durumda olduğunu biliyorsun demi? Biliyor musun? ölürken bana çok yalvardı sana, size zarar vermemem için, senin aksine o kendini değil sizi düşündü. Sen oldun olalı hep kendini düşündün birazcık etrafını düşünseydin şu anda yalnız kalmazdın, yanın da baban ve çok sevdiğin dmitrin olurdu. Onu öldürürken çok zevk aldım, acıyla o bağırışları hala kulağımda inanabiliyor musun? Sana hayatında başarılar, pardon.. olmayan hayatında başarılar. Bu arada daha fazla dmitriyi aramaya çalışma vücudunun her parçası başka bir ülkede, ha bu arada içinde başka bir şey daha var o da benden sana küçük bir kıyağım olsun.
Daha fazla kendini tutamamıştı mark gözyaşları adeta bir şelale gibi akıyordu, zar zor elindeki mektubu yere bırakıp kutunun içinde başka ne olduğunu anlamak için kutuyu almıştı.
Gördüğü şey ile zar zor yutkunmuştu, kanlı bir yüzüktü ama bu yüzük öyle değersiz bir şey değildi sadece mark ve dmitriye ait olan bir yüzüktü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mark (gerçek ailem)
JugendliteraturÜvey babasının intikamını almak için yer altı işine bulaşan bir genç ve mahvolan hayatı.