4.BÖLÜM

16 4 2
                                    

Sevgili okurlarım, kafanızdaki karışıklığı giderebilecek bir bölüm olur mu bilmiyorum ama yazıyorum.

İyi okumalarrr💝

Durdum ve düşündüm, Alpay'ın yakasını bırakıp bir hışımla Elis'e döndüm, bu bir oyundu, ama benim daha fazla oyuna katlanacak tahammülüm yoktu. Bunca zaman susmuştum zaten, sırf yakın arkadaşım diye abimin katilini evimde ağırlamış, ona burada kalması için bir oda bile hazırlamıştım. Bu kadarı fazlaydı artık, "Aklında hangi tilkilerin gezindiğini biliyorum Elis, kuyruklarından tutup çekince neyin peşinde olduğunu söylüyorlar" dedim tiksintili ifademle, onun bu denli bir insana dönüşebileceğini düşünememiştim, fakat kendisi abimin katili ile nişanlanmış, onu evime kadar sokmuş, evimde kalması için ısrarda bulunmuştu, şuan karşımda durmuş beni Alpay'la itham etmeye kalkıyordu. "Ne diyorsun Nefes, seni anlamıyorum, hem soruma cevap vermedin, nişanlımla uygunsuz bir haldeydin, açıklamayacak mısın?" diyordu birde masum ayaklarına yatarak. Sabrım kalmamıştı Elis'i kolundan tutup aşağı kata doğru çekiştirdim, peşimden sürüklenirken anlamsız cümleler kurmaya devam ediyordu. Alpay'ın da peşimden geldiğini bilerek ona bakma zahmetinde bile bulunmadım. Kapının önüne geldiğimizde Buğlem'de bağırışmalara uyanmış olmalıydı, sanki ne yaptığımı biliyormuş gibi kapıyı açtı, "Defol git evimden, senin gibi bir arkadaşa sahip olduğum için kendimden utanıyorum" dedim kapıdan dışarıya iterken, Alpay Elis'in yanına koşarak düşmesini engellemek için onu tuttu "Bir daha sakın gelme bu eve, önünden bile geçme, anlıyor musun beni, seninle de sonra hesaplaşacağız Alpay" dedim ve kapıyı yüzlerine kapattım. Kapıya yaslanıp aşağıya doğru kaydım, yüzümü ellerimin arasına aldım ve sinirden ağlamaya başladım. Buğlem yanıma geldi, "Bunu eninde sonunda yapacaktın, üzme kendini, hem baksana bilerek yaptı" dedi kendince beni savunarak, gerçeklerle yüzleşmek insanı bazen kırabiliyor, hatta yıkabiliyordu. Onunla olan arkadaşlığım bu süre boyunca hiç bu denli zedelenmemişti, onu anlamaya çalışıyordum fakat yaptığı iğrenç itham canımı yakıyordu. Alpay'ın rolünü bu denli iyi oynaması zaten canımı sıkarken, Elis'in orada olduğunu bilerek beni kışkırtması beni daha da sinirlendiriyordu.

Yatağıma geçip ne yapacağımı düşünüyordum, bunca yıl abimin ölümüne katlandım, onun acısına bunca yıl göğüs gerdim. Ne kadar sürerse sürsün, abimin intikamını alacaktım. Bu oyunda tek bir kazanan olacaktı, oda bendim. Yalnızlığın ele geçirdiği bedenimi uykunun kollarına bırakmak istedim, herşeyi uykuya hapsetmek, uykuya teslim olmak istedim. Gözlerim usulca kapandı, uyku beni kollarına kabul etmek için an kolladı. Şimdi ne olacaktı, herkes herşeyi öğrenecek miydi, yoksa kulaklarını tıkayıp kendi bildiklerini mi söyleyeceklerdi. Uyku beni kollarına sıkıca sardı, o an aklımdan geçen bütün düşünceleri bir silgi misali sildi ve kalemi elimden aldı.

Sabah kalkmış, işe gitmek için hazırlanmıştım. Nehir ablanın dediğine göre, abisi artık yoğun bakımdan çıkmış, normal hasta odasına alınmıştı. Bu habere sevinmiştim, özellikle sevindiğim şey onun yarım kalmaması ve kendini parçalanmış hissetmemesiydi. Evden çıkınca bugün yürümeye karar verdim, havanın soğukluğu tenimi sıyırıp geçiyordu, üstümde siyah bir kot, bol bir sweatshirt ve montum vardı. Yürürken düşündüğüm tek şey geleceğimin alacağı şekildi, alamadığım intikamlar, kazandığım ama iş bulamadığım mesleğim, benden uzakta olan ailem, sırtımdan vurmaya kalkan dostlarım, bunları düşünürken gözümden süzülen yaşa engel olamadım. Kafamı gökyüzüne çevirdim, derin bir nefes aldım, yinede boğazımdaki yumruyu yutmaya yetmedi.

Yeterince kendimi üzdüğüm o yol bitmişti, ne zaman kafe'ye vardığımı anlayamamıştım. Nehir ablayı görünce dudaklarım iki yana kıvrıldı, ona üzgün görünmek istemiyordum. "Günaydın Nehir abla" diyerek ona sarıldım, sarılmaya ihtiyacım vardı, herşeyden önce kendime, kendime kocaman sarılmaya ihtiyacım vardı. "Günaydın Nefes'im" dedi bana karşılık vererek, bir annem birde Nehir abla bana Nefes'im diyordu, içimdeki burukluk kendini belli etse de ben Nehir ablaya birşey belli etmedim. Günlerdir açılmayan kafe'nin işlerini yapmaya koyulduğumuzda bir yandan da bensiz neler yaptığını konuşuyor, ve yaptığı şakalara gülüyorduk. İşleri bitirip oturduğumuzda, eliyle yanağımı okşadı, "Sen ne yaptın Nefes?" dedi gözlerimin içine bakarak. O an sadece susmak ve beni gözlerimden anlamasını istedim. "Hiç, hiç birşey yapmadım, Buğlem bizde kaldı, onunla beraberdik" dedim, kafasını salladı, zaten acı değil midir bizi hiç'e sürükleyen, onca şeyi yaşadıktan sonra acının kısaltılmış halidir hiç.

Saklı Ruh Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin