10/01/2009 CUMARTESİ
Elimdeki poğaçaları dağıtmayı bitirdikten sonra eski yerime döndüm. Askeriye günü sırası bu hafta bizdeydi. Elimizdekileri dağıtmıştık. Tek sorun Alihan abinin olmadığı bilmem kaçıncı Askeriye günü olmasıydı.
Bana karşı yaptığı çay davetinden sonra göreve gitmişti. Aradan 2.5 ay'dan fazla zaman geçmesine rağmen hala ortalıkta yoktu. Sebepsiz yere içimde kötü bir his vardı.
Bir görev bu kadar uzun mu sürer?
Kendi kafamda kurduğum zibilyon tane seneryo vardı. Umarım kötü sonlu olanlar gerçekleşmezdi. Sonuçta alt komşum ve vatanım için canla başla çalışan bir askerdi.
Bahaneye bak amk AŞIĞIM SEVİYORUM DEMEDE zır zır konuş.
Bir kaç poğaça daha alıp ilerideki askerlerin tabaklarına bıraktım. Onlar kendi aralarında sohbet ediyorlardı. Yanlışlıkla da olsa kulak misafiri olmuştum.
"Atabey göreve gideli 3 ay oluyor. Tim geldi ama o yoktu."
Olduğum yerde çakılmıştım sanki. Konuşan adamın karşısındaki konuya dahil oldu.
"Esir almışlar. Haberiniz yok herhalde. Kaç zamandır onun için uğraşıyorlar. Sahi ya ne kadar oldu esir düşeli?"
Yanındaki adam cevapladı.
"1 ay oluyor. Çıkması zor."
Durduğum yerden adamlara doğru döndüm.
"Alihan abi... O.. ölmez demi?"
Sorduğum soru ile hepsinin bakışları bana doğru döndü. Meraklı bakışlarla bana baktılar. Sürekli buraya geldiğim için beni tanıyorlardı.
"Tanır mısın?" Elimdeki boş tepsiyi çevirdim. "Bizim alt katta oturuyor. Yani.. Askeriyede olmadığı süre boyunca. O yüzden sordum"
Önümdeki asker anladım manasında başını salladı. "Bir aydır yok. Sonu hayrolsun"
Ellerimin titremesini göz ardı ettikten sonra amin dedim ve oradan ayrıldım. Alihan abi şimdi ne haldeydi? O kansız piçlerin hiç birinin açımasının olmadığını herkes biliyordu. Peki canlı bir halde geri gelir miydi?
Duyduklarım karşısında nedenini bile bilmediğim bir şekilde içimde büyük bir korku hissi vardı. Bacaklarım ve ellerim titriyordu. Kalbim hiç olmadığı gibi hızlı atıyordu. Bu hisse o kadar yabancıydım ki bir kaç saniye oturmak zorunda kaldım.
Eşyaları toplayıp eve gidene kadar ruhtan farksızdım.
Hare benimle konuşmaya çalışmış ama cevap vermeyince sessiz kalmıştı.Bahçe kapısını açıp içeri adımladım. Hala bir ruh gibiydim. Binanın kapısını açtıktan sonra gözlerim kapıya kaydı. Bir kaç saniye kapıya öylece baktım. Elimdeki poşetleri kenara koydum ve bina kapısını kapattım.
Elimdeki anahtarlıkta alt katın anahtarı vardı.
Alt kat artık geçici bir süre de olsa başkasına aitti. Ama yinede içeri girmekten kendimi alamadım. Boş ve havasız ev beni karşıladı. Ayakkabılarımı çıkardım ve terlik giydim. Salona geçtim ve etrafa bakındım. Tamamen aynıydı.
Evdeki bütün camları açmaya başladım. Önce salon sonra mutfak sonra da yatak odasına camları açmak için girmiştim. Yatak odası tamamen o kokuyordu. Evin geri kalanına kıyasla burayı kendisi dekore etmişti. Camları açtım ve etrafa bir göz attım.
Adamın yatak odasına da girmezsin ama yani. Yastığını koklasana
Salak mısın?
Seni bilmem ama ben salağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANOLYA
ChickLit12 yaşında Üvey babası tarafından tecavüze uğramış ve bu tecavüz sonucu doğum yapan küçük bir kızın hikâyesi anlatılıyor... Bu küçük kız büyüyerek büyük bir kadın olmuştu. Askerdi de.. zorlukları başarmış. Ama hala içindeki o buruk aşkı bir köşede...