18/06/2008 ÇARŞAMBA
"Kanka sonra bana dedi ki; Senin orada ne işin var gidemezsin gelemezsin ayağı çekti. Tabi ben durur muyum yapıştırdım lafı. Benim boynumda görmediğim bir tasma varda sen mi tutuyorsun gerizekalı dedim. Sonra bana verdiği bilekliği yüzüne çarptım."
Bir saattir aralıksız konuşan Hareyi dinlerken, ömrümün beş yılı gitmiş olabilirdi. Ama konu birazda benim ilgimi çekmiyor değildi.
"Ayrıl kanka ben arkandayım" Hare elinin içinde yuvarladığı kurabiye hamuruna bakmayı kesip, bakışlarını bana çevirdi.
"Salak mısın Manolya? Ayrıldık ya zaten" biliyordum ama dinlemiyorum. Aklım Eylüldeydi. Büyük ihtimalle anne anne diye ağlıyordu, babannemin kucağında.
"He tamam" piçliğine böyle davranmak hoşuma gidiyordu.
"Bırak şimdi Furkan'ı da biz gel gelelim asıl konuya. Yeni askerler gelmiş." Kaşlarımı çatıp ona döndüm.
"Oha Hare bu nasıl olabilir? İnanamıyorum" Kaşlarını tekrar çatmıştı.
"Of. OF Manolya, birisi bizim iki ya da üç kat yukarıya taşınmış." Elimdeki börek tepsisini fırından çıkarıp, kare kare bölmeye başladım. "Kaç yaşındaki bir amca? Bu sefer komutan oğluna tutuldun herhalde?"
Hafif gülerek içinde hamur biten mavi kabı tezgaha fırlattı.
"Ne amcası bee Söyle taaaaaş gibi adam. 23-24 yaşlarında.""Hare sen 16 yaşındasın. Bende 16 yaşındayım." Bu küçük hatırlatmam ile yerinde oflayarak zıpladı. "Ya bak kesin bizim yetişkin olduğumuz dönemlerde, bunlar evlenecek. Bize yakışıklı erkek kalmayacak."
Böreği doğramayı bitirmiş altına peçete koyduğum saklama kabına koyuyordum. "Sen kendi adına konuş. Ben evlenmeyeceğim."
"Tarık peşinde koşarken mi? Birazcık aklın varsa o çocuğa nikahı basarsın" Elimdeki kutuyu bırakıp Hareye döndüm.
"O benim arkadaşım." Hayatımı bile emanet edebileceğim bir kardeş gibi gördüğüm birine nasıl o gözle bakabilirdim ki? Gerçi bakmayı denemiş ama bakmamıştım"Ona kardeş gözüyle bakıyorum" diyerek son noktayı kendimce koydum. Olmayan şeyleri olduramazdık değil mi?
"Bak kızım ben zartı zurtu bilmem o çocuk sana kardeş gözü ile bakmıyor hiç de bakmadı, bakmazda." Hare elinde yuvarladığı kurabiyi de tepsiye koyduktan sonra, tepsiyi fırına verip bana doğru döndü. "Ayrıca Eylüle ismini o vermedi mi? Seni o gün oradan alan kişi Tarık değil miydi?"
Derin bir nefes verdikten sonra başımı evet anlamında aşağı yukarı salladım. Hare ise konuşmaya devam etti. "Eee daha ne istiyorsun çocuk Zeus gibi bildiğin. Yakışıklı, kaslı, uzun boylu, zeki, seni seviyo, ayrıca çok güzel mangal yapıyo"
Bulaşık olan kapları yıkamaya başladığımda ona da cevap vermeye başladım. "Bak o be-" anında sözümü kesti.
"Just a friend lafı duymak istemiyorum. Ya Tarık ile evlenirsin ya da memelerini bir kere göreyim"Elimi yıkayıp telefonu elime aldım ve Tarıkla konuşuyormuş gibi yapmaya başladım. "Alo Tarık imamı çağır nikah kıyacağız"
Harenin kahkahaları mutfağı doldururken bende gülmeye başladım.
Bol gülüşümeli saatlerden sonra ellerimizde poşetlerle daireden çıktık. Poşetlerin içerisinde her türden börek çörek tarzı şeyler bulunuyordu. Üç adım attıktan sonra asansörü çağırdım. Zaten bulunduğumuz katın 2 kat yukarısında bulunuyordu.
Asansör geldiğinde kapı açıldı. Yüzüne bakmadığım ama boyu benim boyumdan bir hayli uzun bir adam vardı asansörde. Hare de bindikten sonra konuşmaya başladı. Arada da kolumu çimdiklemeyi unutmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANOLYA
Chick-Lit12 yaşında Üvey babası tarafından tecavüze uğramış ve bu tecavüz sonucu doğum yapan küçük bir kızın hikâyesi anlatılıyor... Bu küçük kız büyüyerek büyük bir kadın olmuştu. Askerdi de.. zorlukları başarmış. Ama hala içindeki o buruk aşkı bir köşede...