Sabahın köründe deli sikmiş gibi uyanıp, banyoya girip, iki üç hebele hübele işten sonra kahvaltı canım istemediği için, hazırlanıp evden çıktım.
Evet bu çok uzun bir cümleydi. Nasıl kurduğumu bende bilmiyorum.
Neyse.
Eylül ne mi yapıyor?
Eylül'ün götünden karıncalar kepek çekmekle meşgul.
Bense sabahın yedisinde askeriyeye gelmiştim. Aşiret paket arabamı, ki buda Passat oluyor, park etmiş sakin ama bıkkın adımlarla ilerliyordum.
Yanımdan geçen bir kaç askere, gün benim için aymadığı halde günaydın selamı vermiştim. Keyifsizlikte sınırım yoktu bu gün.
Soyunma odasına girdip üniformamı giydim. Ne kadar ayna karşısında olmayı sevmesemde saçlarımı toplamam için lazımdı. Saçlarım hep kısaydı. Ben küçükken kimse beni saçlarımdan sevmemişti. Bu önemli değildi aslında. Asıl uzun saç sevmememin sebebi, O orospu çocuğunun saçlarımı ellerine dolayıp pis ve iğrenç amellerinde kullanmasıydı.
Bazı şeyler unutulmaz. Bedenden izi belki gider ama.. kalp çalıştıkça yüzüne hep gerçekleri çarpar.
Sakin ama karamsar bir hazırlanışın ardından yemekhaneye geçtim. Sebebi yoktu.
Tim toplanana kadar etrafı öylece gezdim durdum. Ana binanın arkasına geçip rastgele bir yere oturmuştum. Elimi cebime atıp sigarayı çıkardım.
Evet sigara kullanıyorum.
Çakmakla sigarayı yaktıktan sonra derin bir nefes aldım. Evdeyken sigara içmiyordum. Yani Eylül'ün yanındayken.
Eylül'ün üzerine fazla titrediğimi biliyorum. Sebebi ise ailem tarafından iyi bir muamele görmememdi. Bazen onu bunaltsamda... Benim gözümde her imkana sahip olmalıydı.
Eylül benim yaşayamadığım her şeyi yaşayacaktı. Her şeyi.
Sigaramın bitmesine yakın yerden bulduğum rastgele bir çöple yeri deşiyordum. Bir kaç adım sesi duydum. Ardından bir beden yanıma oturmuştu. Adımlarından kim olduğunu zaten biliyordum. O konuşmadan kokusu gelmişti burnuma.
Tarıkdı gelen.
"Selamün aleyküm ey gelecekteki ve şimdiki çocuğumun annesi." Patavatsız bir konuşma başlangıcının ardından kafamı kaldırıp ona baktım. Elimdeki sigarayı aldığı gibi atmıştı.
"İçme şunu." Her gün duyduğum ve siklemediğim cümle karşısında konuyu değiştirdim.
"Aleykümselam Banka borcundan yakası temizlenmeyen, bu yüzden babası tarafından neredeyse 30 küsür yaşında dayak yiyecek olan Tarık." Kahkahası ortamı çevrelerken bende gülmüştüm.
"Annemle Turan sakinleştirdi adamı. Ciddi ciddi bu yaşımda dayak yiyecekdim." Cebinden çıkardığı limonlu şekeri, ağzına attıktan sonra bana da uzattı.
Gülerek cevap verdim. "Oğlunu dövmeyen dizini döver derim." Yanımda oturan 2.03 metrelik adam, yanıma görünmeden sığmaya çalışıyordu.
Duvarın hemen yanında oturuyorduk. Saate baktığımda, toplanmaya yakın olduğumuzu fark ettim. Ayağa kalkmam ile Tarıkda yerinden kalkmıştı.
Sohbet ederek ilerlemeye başladığımızda Tarık beni durdurmuştu. Elini cebine attı ve bir tel toka çıkardı. Bir kaç saniye ne olduğunu anlamaya çalışırken ellerini saçlarıma götürdü.
Bir kaç parça saçım çıkmıştı. Tel toka ile onları tutturdukdan sonra bir kaç kontrol daha gerçekleştirdi. Saçımın iyi olduğuna kanaat getirdiğinde, şaheseri ile övülmeye başlamıştı.
"Jilet gibi oldu." Ellerini tekrardan ceplerine koydu ve beraber ilerlemeye devam ettik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANOLYA
ChickLit12 yaşında Üvey babası tarafından tecavüze uğramış ve bu tecavüz sonucu doğum yapan küçük bir kızın hikâyesi anlatılıyor... Bu küçük kız büyüyerek büyük bir kadın olmuştu. Askerdi de.. zorlukları başarmış. Ama hala içindeki o buruk aşkı bir köşede...