10 bölüm

227 25 3
                                    

Oy ve yorum:)

Miray:

Spor odasına girdiğimde hiç vakit kaybetmeden boks eldivenlerini takarak kum torbasını yumruklamağa başladım. Kendimi kaptırmış bir şekilde kum torbasına yumruklar savuruyorken adım sesleri duydum.

Normalde olsa durmaz devam ederdim ama bi an için duraksamıştım. Bu o'ydu. Timur. Kokusundan anlamıştım. Peki ben nereden biliyordum onun kokusunu? Neden biliyordum?

Bu soruları bir köşeye atıp daha sonra düşünmeğe karar verdim. Tekrar usulca önüme dönerek kum torbasını yumruklamağa devam ettim. Ama bana doğru yaklaşan adım sesleri ile odaklanamıyordum.

Yaklaştı, yaklaştı ve bir adım ötemde durdu. Bir süre olduğum yerde öylece durdum. Daha sonraysa bunun mantıksız olduğu kanaatına varıp usulca ondan tarafa döndüm. Bir süre bir birimize baktık. Yine bir şeyler söylüyordu gözleriyle. Bu sefer anlamadım. Her zaman anlardım oysa ne dediğini. Bu sefer anlamadım, anlamak istemedim.

"Buyurun komutanım" dedim kendimi toplayarak.

"Albay bizi odasına çağırıyormuş"

"Biz derken tüm timimi"

"Hayır sadece ikimizi"

"Neden" dedim saçma bir şekilde

"Kahve ısmarlayacakmış" dedi alaysı bir sesle. Aman ne kadar komik! Arkasını döndüğü gibi gözlerimi devirdim.

"Devirme gözlerini" demişti yürümeğe devam ederek. Tamam ikna olmuştum bu adamın sırtına gözleri vardı! Yoksa nasıl görecekti değil mi. Bu düşüncelerimi bir kenera bırakarak bende ilerlemeğe başladım.

İkimizde albayın odasının önüne geldiğimizde kapıdaki asker önce bize asker selamı verdi ve daha sonraysa içeri girip albaya geldiğimizi söyledi.2 dakika içerisinde artık albayın odasındaydık. İkimizde aynı anda asker selamı vermiştik.

"Rahat asker, oturun" dediğinde ikimizde karşılıklı olan koltuklara doğru ilerleyip oturduk. Uzun sayılacak bir süre kimseden ses çıkmadı.Sonunda Timur konuştu.

"Komutanım bizi neden çağırdınız" diye sordu ciddiyetle

"Sizinle bir konu hakkında konuşacağım" dediğinde rahatsızca yerimde kıpırdandım. Albay bizimle ne konuşacaktı?

"Ne hakkında komutanım" dedim bi anda. Albay Timur'dan gözlerini çekip bana baktığında yüzünde minik bir gülümseme oluştu. Ama ifadesi hala sertti. Bunu nasıl başarıyor anlamıyorum doğrusu. Bi insan hem gülüp hemde nasıl böyle ciddi görüne bilirdi.

"Senin şu tayin meselesi hakkında"

"Ne tayini' dedi Timur hızla bana dönerek. Bende ses çıkmayınca tekrar albaya döndü sorar gözlerle.

"Miray az önce yanıma geldi ve tayinini istediğini söyledi Bozkurt" dedi sert sesiyle albay. Timurun devam etmesine izin vermeden tekrar konuştu albay.

"Siz ikiniz!" dedi bu seferde az öncekinden daha sert bir ses tonuyla. Küçük bir duraksamanın ardından devam etti.

"Kendinize gelin! Siz askersiniz" ses tonundaki imayla bir şeyler anladığını fark ettim.

"Öyle kafanıza göre kalkıpta saçma sapan sebeplerden tayin isteyemezsiniz" dedi iyneleyici bir tonda. Gözlerimi yere diktim. Haklıydı adam!

"Ve hiç bir asker sevdasını bırakmaz!" dedi emreder tonda. Bakışları bu sefer Timur'daydı. Siktirdi cidden! Albay nereden biliyordu bunu? Gözlerim Timur'a değdiğinde omuzları dikti, gözleriyse albayın bu söyledikleriyle parlıyordu. Albay tekrar bana döndü.

KaracaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin