8. BÖLÜM

52 40 3
                                    

     Bu,bu bu neydi? Hayatımda kalan son ailemi benden almak istiyorlardı. Seçim yap diyorlardı. Nasıl yani? İçimdeki ben resmen karşımda durmuş sinema salonu koltuğunda oturuyor ve ağlayarak beni izliyordu. Bu sefer hiçti. Hayat koskocaman bir hiçti. Annem babam... Şimdi de Volkan abi ve Cenk abi.. Seçim yap diyorlardı. Ne kadar kolaydır karşındaki insanın damarına basmak. Ancak kalkıp biri de senin olan o damara bastı mı tamam. Sevgim bitti dersin. Hayatım bittin sen bittin. Artık Ada yok. Artık o beyinsiz kız yok. Artık o her şeyi sadece antrenmandan ibaret sanan, herşeyi oyun sanan Ada yok.
  

     Düşüncelere dalmışken onun o iğrenç sesini duydum. İlk basta ne kadar da cesur geliyordu halbuki bu ses. Ama sadece ben öyle duymuştum. Şimdi ise şimdiki bense onun ne kadar korkak ne kadar aptal ve gerizekalı,ailesi olmadığı için karşısındaki insanın ailesini hayatını herşeyini almak istemişti. "Ada, seçimini yaptın mı?"nasıl yapardım. İkisi de benim bu dünyada kalan son ailem. İkisi de benim hayatımın yaşam amacıydı. Bir işaret dedim. Keşke bir işaret olsa. Ne bileyim herhangi bir işaret. Kar olur, yağmur olur Allah kahretsin şu anda ufacık bir işarete ihtiyacım vardı. Cenk abi ve Volkan abi birbirlerine baktılar. Öyle içim acıdı ki. Sonra işaret gibi bir şey olmadığını ne görürsem göreyim bir işaret sanqcağıma emindim.
   "Beni vur!"dedim. Tüm cesaretimle. Hayata olan tüm kırgınlığımla,anneme ve babama olan tüm kızgınlığımla. Ama bu kızgınlık gerçek ailemeydi. Asude ve Gökalp'e her zaman minnettar kalacağım. Ama öz ailem... Aslında o an anladım. Vay bee dedim. Seni hiç sevmemişler be kızım. Neden  anlamadın. Neden kendine anlatamadın. Aslında beni vur derken kendi intiharıma bir adım daha yaklaşıyordum.

     "Olmaz,sen olmaz. Başkasını seç. Hangisinin hayatıyla kumar oynayacaksın?".  Evet yaa. Bu hayat zaten başlı başına bir kumar değil miydi? Rus ruleti mesela... Hayatla her kavgamız yaşam için değil mi? Biz o masaya hep sabah otururuz,daha gün doğmadan uyanırken. Hayat elimize verir silahi "Hadi"der. "Yap"der. Yapar mısın demez. Masadan kalktığımızda ya beynimiz dağılmıştır yadaaa..... Çoktaaaan ruhumuz o güzel semaya,o güzel bulutlara ulaşmış olur. Ben kendimi bildim bileli hayatla kavgam hep hayallerim olmustu. Hiç bir zaman o okula gideyim o mesleği yapayım da ohooo. Ölme eşeğim ölme. Yada öl ya sende öl. Zaten içimdeki ben o sinema salonunda kafasına silah dayayıp ben artık dayanamıyorum deyip tek kurşun sıkmıştı. Alnının yanından şerit şerit kanlar akıyordu. Öyle ya içimdeki ben gitmişse eğer benim de gidişim yakındır.
   
Ben böyle karanlık düşüncelere dalmışken Cenk abi ile aramızda yapmış olduğumuz bir goz devirme işareti yaptı. O an dur dedim içimdeki ben. Gitme. İsaret geldi. Cenk abi bu işareti bana yaptırdığı zaman "Eğer hayatla ilgili bir şeyse bu isaret merak etme demektir. Sana bu isareti yaptigim zaman kac kişinin olursa olsun ya beni ya da seni bu uçuruma sürükleyeni seçeceksin."

   Birden içime çok büyük bir cesaret geldi. Yanımdaydı Cenk abi. Beni seç diyordu. Koekusuzca arkamdaki iğrenç mahlukata baktım ve "Cenk onu hiç sevmedim zaten. O olsun. Haa isterseniz Volkan'ı da alabilirsiniz. Benim için hiç sıkıntı yok. İçiniz rahat olsun. Hatta şuraya bir de masa kurun zevkle izlemek istiyorum."dedim. Hiç beklemiyordu. Belliydi. Yüzü aniden renklerini soldurdu bir cicek edasıyla. Ama hic bozuntuya vermedi. Yanındaki adama işaret etti. Adam başını salladı ve o tarafa doğru ilerledi.

      Hadi Cenk abi sana güveniyorum lütfen bir şey olmasın lütfen.

      Cenk abiyi alıp girmişlerdi. Bur kaç dakika sonra odaya biri girdi. Elinde bur çöp torbası vardı. Kan kan mıydı o. Poşetten kan damlıyordu. Cenk abiye ne olmuştu. Yoksa... Hayır hayıır hayır.  Olmasın lütfen. Bana doğru ilerledi. Poşeti önüme bıraktı. Bir bana bir de poşete baktı. Azer piçi de gözleriyle resmen beni süzüyordu. Sakin sakin sakin. Elimi posete attım. Poşeti sanki keyif alıyormuş gibi açtım. Midem Ada artık ben yokum. Yolunuza bensiz devam edin ahiretliğim deyip beni bir azdan terk edecekti. Bir kol vardı. Sağ eldi. Devamı da sadece kolunun direğine kadar vardı. Kan sıcaktı. Başım dönmeye başladı. Sonra bir sey farkettim. Dövme!!!! Cenk abinin vücudunda sadece benim boynumda olan üç nokta dövmesi haricindeki olan kodlu dövme vardı. Başka eğer yaptırmadıysa yada baka bir gün gidip dövme yaptırmadığını varsayarsak bu bu bu o değildi. Eminim son kararım diye bağırmak istiyordum. Vallaha billaha da bu o değildi. Hemde dövme siyahtı. Ve kalp şeklindeydi. Cenk abi kesinlikle böyle bir sey yapmazdı.

      Poşetin içinde kan gibi görünen sıvı hiç de kan kokmuyordu. Aksine çilek yada vişne gibi kokuyordu. Sonra Azer elime bir bardak tutuşturdu. Zevkle icerim. Hele o çilek hele de o vişne benim canım ciğerim böbreğim damağımdi. Tamam biraz değil baya bir igrencti ancak o şerefsiz pezevenke kendimi inandırmak zorundaydım. Bardağı yavaşça suyun içinde batırdım. Yarısını doldurdum. Tam ağzıma doğru götürecekken iceriye bir düzine adam girdi. Bunlar neydi böyle yaa. Kapkaranlık odada bile bu mallar güneş gözlüğü takıyorlardı. İçeriye Fatih girdi. Şerefsiz pislik adii

    "Lan ne yapıyorsunuz kiza!? Tamam başkan çağırdı. Kızı aramıza aldık dedi."ney ney ney ney!!!! Hiç bir şey anlamadım. Baskan, aramız ve almak. Bunların hepsi benim icin soru işaretiydi. İçime bir ürperti girdi.

     Saatler sonra içeriye gelen bir kadın bana temiz kıyafetler verdi ve banyonun yerini gösterdi. Banyoya girdim kapıyı arkamdan kilitledim.Banyoyu kontrol ettim. Büyük bir pencere vardı. Oradan kaçabilirdim. Önce üzerimi değiştirdim. Suyu açtım ve kıyafetlerin bazılarını suyun altına koydum. Pencereyi açtım. Demir inceden bir sineklik vardı ittim ve çıkardım. Yavaşça yere bıraktım. Aşağıya doğru baktım tahmini iki yada üçüncü kattaydım. Atlayabilirdim.  Pencereye çıktım hiç ses çıkarmadan ama olabildiğince hızlı bir şekilde aşağıya atladım. Sonra etrafa göz attım. Sadece ağaçların olduğunu ve başka da bir bokun olmadığını gördüm. Hızlıca koşmaya başladım.

    Neredeyse saatlerdir koşuyordum. Ama bu lanet olası yerde hiç bir şey yoktu. Sonra bir dağ arabası ağaçların arasından çıktı. Hemen önüne koştum. Çok hızlıydı. Önünde durunca ani bir fren yaptı. İçinde kimin olduğunu göremiyordum.

   Arabanın kapısı yavaşça açıldı. Önce siyah deri botlar göründü gözüme. Sonra da onun kendisini gördüm. Hemen yanına gittim. "Birileri peşimde bana yardım et. Çok zor durumdayım lütfen!"dedim. Başını salladı ve arabanın kapısını işaret etti bende hemen bindim.İşte şimdi güvendeydim sanırım. Ya adam öyle böyle güzel ve yakışıklı değildi. Yüzünde ufak bir sıyrık ne bileyim ufak bir iz bile yoktu. Simsiyah saçları gür ve dalgalıydı. Ama arada sanki sarı saçları da vardı. Sanki bir çizim yapılmış,karakterin saçları çizilirken siyah yerine yanlışlıkla sarı kalem alınmış ancak çok geç olduğunu anlaşımış ve böylelikle de çizime devam edilmiş gibiydi. Hafif kirli sakalları sarı renkteydi. Omuzları genişti. Hayatım boyunca hiç bir erkeğe dar siyah kot pantolon yakıştıramazdım ama abi adam yakıyordu resmen.

    Arabaya bindikten sonra yarım saat kadar ilerledik dümdüz hiç bir yola sapmadan. Konuşmuyordu. Sadece ne düşünüyorsa ara sıra gülüp ara sıra da kaşlarını çatıyordu.

     Arabayı koskocaman böyle KOSKOCAMANNNN bir evin bahçesinde park etti. Arabaya doğru bir adam geldi. Yanımdaki adamın kapısını açtı. "Hoşgeldiniz Kurt bey."dedi. Elindeki telsizini aldı ve "Kurt Ulus  geldiler. Karşılayın."dedi. Demek adı Kurt'tu. Çok saçma annesi bunu doğururken bir hayvana benzetmiş ve ismini sacma sapan kurt mu koymustu? İnsan biraz derki hani benim bu çocuğum okula gidecek ne bileyim dalga falan gecmezlermi? Diye düşünür yaa.

    Evin bahçesi tabiri caizse tam bir şehir kadar büyüktü. Sanki ülkedeki tüm ağaçları toplayıp buraya dikmişler gibiydi. İçeriye girdik. Çok garipti. Daha girdiğim ilk anda daha ilk adımımı attığım anda kendimi buraya ait hissettim. Giriş çok büyüktü. Tamam dedim. Yeni hayatına hoş geldin Ada.

   İçeriye girdiğimizden beri neredeyse otuz farklı adam gördüm. Hepsi rahat giyinimliydi. Kimisi eşofman kimisi de şort giyinmişti. Ama hepsi de Kurt'u görünce basini eğip selam veriyorlardı. Garipti. Hemde çok garipti.

BEN, GECEM VE KARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin