Yüzüne vuran gün ışığıyla gözlerini aralayan ilk Chase oldu. Mayışmış bedenini yataktan kalkmaya zorlarken şöyle bir kendisine baktı. Kıyafetleri yoktu sırtında inanılmaz derin acılar vardı ve üstü başı menisiyle kaplıydı. O an kafasına bir kurşun gibi saplanan fikirle yatağım diğer tarafına ışık hızıyla döndü.
Yatağın ucunda; bacaklarının arasından kan ve meni olduğunu(çok fazla kan ve meni.) düşündüğü sıvılar akan, beyaz teninin her yeri morluk ve alfanın işareti ile dolu olan betayı gördüğünde, başından aşağı kaynar sular döküldü alfanın.
"Lanet olsun Olivia!"
Chase hemen kızın yanına çöktü kıpkırmızı olmuş göz ve dudaklarına aldırış etmeden kızı uyandırmaya çalıştı.
"Olivia uyan.. Hadi Olivia!"
Beta kıpraşarak gözlerini açarken alfa derin bir oh çekti. Olivia yorgun bir şekilde alfaya bakarken, alfanın gözü kızın karnındaki şişliğe takıldı. Betanın karnını menisi ile doldurmuştu. Hemde tam 2 gün boyunca. Olivia, alfanın baktığı yeri fark edince derin bir nefes aldı.
"Tam 2- gün... Her saniyesinde aklı-m yerindeydi..."
"Lanet olsun ben... özür dilerim. Gerçekten uyuduğunu düşünerek eve gelmiştim ama- sonrası yok."
Olivia acı içinde kalkmaya çalıştı ama alfa onu durdurdu.
"Nereye?"
"Banyo~
"Ben girip çıkayım seninle ilgilenirim, sen biraz daha uyu."
Olivia bir şey demeden arkasını döndü. Alfa odadan çıkarken kızın ağlama seslerini duyuyordu.
Yaklaşık 15 dakika sonra Chase işini bitirip odasına döndü. Olivia bıraktığı gibiydi. Betayı yavaşça kucaklayıp koridorun sonundaki banyoya götürdü. Önceden ısıtıp doldurduğu jakuziye kızı bıraktı. Olivia bedenine değen sıcak su ile irkildi.
"Yıkamamı ister misin?"
Olivia kısılmış sesiyle hayır gibisinden nir şeyler mırıldanırken alfanın gözü tekrar betanın karnındaki şişliğe takıldı. Üzerindeki bornozu çıkarttıktan sonra küvetin içine girdi.
"Napıyorsun- git.. ben yıkanıcam."
Chase, betayı oturduğu yerden yavaşça kaldırırken kız direndi.
"Bunun icabına bakmazsak çok ağrı çekersin."
Beta umarsızca direnirken alfa; bir elini kızın ellerini göğsünde sabitlemek için kullanırken, diğer elini de kızın karnına sabitlemek için kullandıktan sonra kızın karnına yavaş ama uzun süreli bir baskı uygulamaya başladı. Kız acıyla karışık bir inleme bırakırken bacaklarının arasından kan ve çok fazla meni akmaya başlamıştı.
"Tamam geçti."
Kızın bacakları titrerken içindeki tüm meni dışarı akmıştı bile. Chase onu tekrar küvetin içine oturttuktan sonra bornozunu giyip kapıya yöneldi.
"Yıkanıp mutfağa gel."
Alfa çıktıktan sonra kız banyoda tek başına kalmıştı; küvetin içinde bacaklarını kendine doğru çekip kendine sarıldıktan sonra ağlamaya başladı, burdan gitmekten başka bir şey istemiyordu ama nereye gideceğini de bilmiyordu. Bu düşüncelerle bir süre daha suyun içinde bekledikten sonra yavaşça yıkanmaya başladı, işi bittiğinde de havlulardan birine sarılıp odasına gitti, çantasından aldığı bir kaç parça kıyafeti giyinirken gözü aynaya takılınca gözlerini kocaman açtı. Banyoda farketmemişti ama her yeri morluk, ısırık ve işaretlerle doluydu; kendine hayretle bakarken aşağıdan gelen Chase'in sesiyle dikkati toplandı. Hemen üstüne elindeki tişörtü geçirip aşağı indi; mutfağa geldiğinde Chase masaya yemekleri koyuyordu.
"Otur sen."
Olivia ona denileni yaptı ve duvarın kenarındaki masaya acılı bir tıslama bırakarak oturup kendini duvara yasladı. Chase son bardağı da masaya koyarken gözü betaya takıldı. Kızın her yeri mosmordu ve kendi işaretleriyle doluydu, kafasında dönen tek ses ise 'benim. benim eşim.' di. Bardağı masaya koyup yerine yerleşince derin bir iç çekti.
"İyi... misin lulu. Yani çarşafları değişirken farkettim de, gerçekten iyi misin."
Olivia karşısında duran adamı baştan aşağı süzdükten sonra kafasını 'evet' anlamında sallamakla yetindi.
"Ben ne zaman burdan gidicem?"
Chase bu duyduğuyla afallamış olsa da belli etmedi.
"Öyle bir şey olmiycak."
"Ama burda kalmak istemiyorum."
"Öyle bir şansın yok. Dün uyuduğunu düşünüp eve geldim, yoksa gelmezdim... Bir daha olmaz."
Olivia titreyen gözlerle adama baktıktan sonra ağlamamak için zor durarak önündeki tabakla oynamaya başladı. Bir süre sonra doyduğunu söyleyip mutfaktan çıkınca Chase yalnız kaldı. Bir süre düşündü, kafasında muhakeme bile yapamayacak kadar yorgundu, masayı toplayıp mutfaktan çıktığında Olivia'nın ekşimiş bir yüz ifadesiyle koltukta kıvrılıp yattığını gördü. Üstünü, kenardaki battaniye ile örttükten sonra yanına oturdu. Bir süre onu izlerken bu seyri, kızın kıpraşmaya çalışırken acı içinde inlemesiyle geri vazgeçmesi böldü. Kız acı çekiyordu ve Chase bunu anlıyordu, o durumda anlamamak imkansızdı, ne yapması gerektiğini düşünerek ayaklandı.
Olivia omzuna dokunan el ile gözlerini aralarken önündeki masaya bir bardak çay ve su konduğunu gördü. Kafasını kaldırmadan tepesine baktığında Chase'i onu izlerken görmüştü.
"Nane çayı. Kas gevşeticidir iyi gelir. Sonra da ağrı kesici içebilirsin, hadi kalk."
Olivia önce sızlandı ama sonra kalkmaya karar verdi, yavaşça doğrulup masadaki çaya uzandı ve hala dumanı tüten çaydan bir yudum aldı. Alır almazda yüzünü ekşitti.
"Bu ne ya- iğrençmiş."
"Senin o iğrenç dediğin şey ne kadar faydalı biliyor musun?"
"Çok canım yanıyo~
Olivia kendini tutamayıp ağlamaya başlamıştı, bu Chase'in afallamasına sebep olmuştu ama hiç bir şey olmamış gibi koltuktan kalktı ve kapıya yöneldi.
"Akşama doğru gelirim. Bekleme."
Olivia gözyaşları içinde adama son bir bakış attı, bu bakış asla sayamayacağını tahmin ettiği bu 'yatılı misafircilik' oyununun daha ilk bakışlarıydı.
Selam bölüm biraz kısa oldu açıkcası diğer bölümle birleştiricektim ama olayların karışmasını istemedim bu yüzden kısa kestim. Umarım beğenmişsinizdir, oy ve yorumlarınızla destek olabilirsiniz. <3