Aradan 2,5-3 ay kadar geçmişti; aradaki buzlar hiç erimiyordu ama Olivia bu durumu kabullenmeye çalışıyordu, gidecek bir evi veya bir ailesi yoktu bu yüzden bu 4 duvar onun evi(!) olmuştu. Bu süreç içerisinde ikili bir kez daha beraber olmuşlardı ama alfanın kızgınlığında olmamıştı bu, Chase onu biraz alıştırmak için tamamen kendindeyken (ilk başta biraz zorla olsa da Olivia için çok çok daha rahat geçmişti gece.) olmuş bir şeydi bu. Onun dışında bir çok kez dışarı çıkmışlardı; Olivia için bir kaç parça kıyafet ve ev ihtiyaçları gibi şeyler için, aynı zamanda bazen beraber dışarıda yemek yiyorlar veya öylesine dolaşmaya da çıkıyorlardı. Tabii bunlar için akşamı bekliyorlardı.
Yine günlerden bir gün Olivia bahçedeki otlarla oyalanırken Chase, bahçeye çıktı. Bir süre kapının kenarına yaslanıp, kendi kendine şarkı söyleyip toprakla uğraşan kızı seyretti. Beta, ilk zamanlar çok güneşli olduğu için çıkamıyordu ama şuan kafasında şapkası ve güneş gözlükleri ile bir nebze daha rahattı. Alfa dikkatini toparlayıp derin bir iç çekerek konuşmak için atıldı.
"Olivia."
Beta, genç adama döndü.
"Bugün bir arkadaşım gelicek, bir kaç malzeme almak için şehre inicem. Gelmek ister misin?"
Olivia kaşlarını çattı ama kafasındaki şapkadan belli olmadı.
"Senin arkadaşın var mıydı?"
"Ne- tabii ki var. Geliyor musun gelmiyor musun."
Olivia bir şeyler mırıldanarak kafasını olumlu anlamda salladı, çömeldiği yerden kalktı ve ellerini silkeleyerek topraktan arındırırken Chase'in yanından geçerken birden durakladı. Kafasını kaldırdığında alfa, kızın çatık kaşlarıyla karşılaştı.
"Farklı kokuyosun."
Her ne kadar beta bunun anlamını bilmese de alfa, bunun kızgınlık zamanı olduğunu biliyordu.
"Sana öyle gelmiştir. Hadi hazırlan; kolunu bacağını ört çok güneş var yanarsın, acele et biraz."
Olivia sinirli sinirli mırıldanırken, Chase kızı tepkisizce izliyordu. Bir süre sonra Olivia aşağı indiğinde Chase kapıyı beta için açmıştı. İkili arabaya bindikten sonra şehre doğru giden yola koyuldular.
"Kim geliyor?"
"Tanımazsın."
"..Tanıt o zaman."
"Gelince görürsün Olivia."
"İş arkadaşın mı?"
"Evet."
"Sen ne iş yapıyosun ya hiç söylemiyorsun."
Chase bu soruya şaşırmış gibi betaya baktıktan sonra iç çekti.
"Ticaret."
"Aman. İki kelime konuşulmuyor seninle de."
Chase bir şey dememişti ve yolun geri kalanında kimse bir kelime daha etmemişti. En sonunda araba bir benzinlikte durunca alfa, çıkmaya hazırlandı.
"Sen biraz bekle, ödeme yapıp geleceğim."
Olivia, alfanın arabadan çıkışını sessizce izledi; o gittikten sonra derin bir iç çekti ve yerinden doğrulmak için elleriyle iki yanından destek aldı, tam o sırada koltuğun yanındaki sivri bir şey sol elinin üç parmağını kesti. Olivia yerinden sıçrarken neyim kestiğini görmek için yan tarafa baktı; baktığı şeyle gözleri açıldı, orda çok keskin ama bir o kadar da küçük bir bıçak vardı ona uzanacaktı ancak ellerinin kanadığını tekrar hatırlamasıyla önündeki torpidoya uzandı. Chase, son sefer aldığı yara bantlarından bir kutusunu oraya koymuştu; Olivia'nın gözleri çok iyi görmediği için sürekli bir yerleri kesiliyordu. Bunları kendi kendine mırıldanırken yara bandını arıyordu ama gözüne başka bir şey çarptı. 4'e katlanmış kağıdı torpidodan çekip aldı ve sağlam parmaklarıyla açmaya çalıştı; kağıdı açınca gözlerini kısarak okumaya başladı.