Hodbin
Serin, tuz kokan akşam rüzgârı, Gezgin Şehir'in taşlarına hafifçe dokundu. Kayaların üzerinde yükselen, eski gemi kalıntılarından oluşturulmuş ahşap evlerin ve halatlarla birbirine bağlanmış köprülerin gölgesindeki korsan krallığında ise gün daha yeni başlıyordu. Seferlerinden yeni ganimetler ya da kurbanlarla dönmüş olan bir sürü farklı boyutta ve renkte korsan, kayalıkların yamacına yayılmış meyhane bozması Virane Taverna'da bağrışıp son zaferlerini anlatıyorlardı. Pembe ve turuncu ışıkların birbirine geçip dans ettiği gökyüzünün altındaki kayalıklarda ise sarışın bir genç olan Hodbin kucağına yaydığı eski bir ağın sökülmüş iplerini dikiyordu.
Arkasındaki kalabalığa çok benzeyen ama bir o kadar da farklı olan genç adamın, hızla ağın üzerinde gezinen uzun parmakları, taştan oyduğu yüzükleriyle doluydu ve yukarı kıvrılmış gömleğinin kollarından gözüken tenine, unutulmuş semboller ve Gezgin diye bilinen halkının yuvarlak mührü işlenmişti.
İşine gömülmüş gencin tek gösterişli yanı bu değildi. Dağınık sarı saçları, koyu bir sürmeyle belirginleştirilmiş soluk mavi gözlerine düşüyordu. Sağ kulak memesinden sarkan üç küçük küpesi vardı ve boynuna doladığı zincire asılmış parlak yeşil oval taş her hareketiyle göğsüne çarpıyordu. Belindeki siyah kuşağına deri kapaklı, küçük bir defter sıkıştırmıştı, beyaz dişleri, ağın karışmaması gereken kısımlarını ayırırken, nasırlı elleri becerikli hareketlerle ipi yamaladı. Gözleri ise arada bir rengi uçuşan gökyüzüne kayıyor, o zaman da iş üstündeki elleri belindeki deftere doğru seğiriyordu.
Hodbin elleri defterine ulaşmak üzereyken, karışık iplerin arasına takılmış, mavi benekli kırmızı balığı fark etti. Balık yenmeyecek kadar küçüktü ve zaten yiyecek kadar aptal olanları öldürmek için derisinin üzerinde güçlü bir zehri vardı. Balık avlamak için denize açılınan günlerde, ağlarına mutlaka birkaç tanesi takılırdı. Gemilerinde uğursuzluk istemeyen batıl inançlı Gezginler onları gördükleri gibi denize atarlardı ve 'Yaşlı Adam bağışlasın' diyerek Derin Deniz'den özür dilemeyi de ihmal etmezlerdi. Gezginler, Ulus'un aksine Yürüyen Kadın'a değil Yaşlı Adama'a inanır ve yakarırlardı.
Uğursuzluklarla bir derdi olmayan Hodbin için bu eski adetler tamamen saçmalıktı, o yüzden küçük balığı pantolonunun cebine tıktı ve işine döndü. Hodbin, Dede diye namlanmış üvey babalığı onu kapı dışarı ettiğinden ve tüm kudretlerini bileklerinden almaya alışmış bu insanların arasında bir başına bıraktığından beridir kendi arkasını kolluyordu. O nedenle de her hamlesini kendi çıkarları için planlardı. Varsın bu yüzden ona bencil desinlerdi. Ona göre kendi kıymetli varlığı kandan ve bayraktan daha önemliydi.
Bayrak bağıyla birbirine bağlı olan Gezginler ise kendi aralarında altı gruba ayrılırdı. Birincisi liderlerinin ait olduğu Mir grubuydu. Mir ünvanını Amcası Moren Mir öldüğünde kimseye sormadan üstlenmiş olan Matar Mir şimdilik tek liderleri olsa da eskilerde birden çok Mir'in aynı anda liderlik ettiği de duyulmamış şey değildi...
Onun ardından Kollar ve Kanatlar gelirdi. Mirler'in meclisini ve en yüksek rütbeli askerlerini onlar oluştururdu.
Sonrasında bu halkın en değerlileri olarak görülenler tabi ki korkunçluklarıyla nam salmış zalim korsanlardı. İstedikleri her şeyi almaya alışık olduklarından Gezgin Şehir'in yönetiminde onların da söz hakkı vardı.
Dördüncü grup olan Balıkçılar, korsanlar kadar saygın olmasalarda, şehre katkılarıyla ve bir gemiye ayak basıp, yelkenini, gürleyen rüzgârla dalgalandırarak şehirden ayrılma hakları olmasıyla kendi değerlerine sahiplerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAİNİN MÜHRÜ
AdventureBinlerce yıl önce, insanların açgözlülüğü dünyayı tükettiğinde büyük bir tufan koptu ve Derin Deniz tüm dünyayı yuttu. İlk Dünya sular altında kaybolurken, İkinci Dünya dağlara sığınan az sayıda insanın yaşadığı Kaya Şehirleri olarak yeniden doğdu...