5

142 7 43
                                    

            

Beau & Dante

Beau bir gemide ölürse nereye gideceğini bilmiyordu. Eğer evinde olsaydı, önce onu güzelce yıkayıp temizlerlerdi. Beyaz ipekten yapılmış veda cüppesi, giydirip, acılı Ark şarkılar eşliğinde yeni büyüyen bir köknar ağacının dibine gömerlerdi. Yürüyen Kadın'a ve onun Dokuz Kızı'na inananlar için ölüm, annelerinin sıcak kollarına geri dönmek gibi bir şeydi. Bir ömür toprağını korurdun ve sonra, toprağına geri dönerdin. İnançlarının kalplerinde dengeli bir güzelliği olduğu söylenebilirdi. Ama Ulus'un, neredeyse ömürlük ceza almış olan mahkûmlarını karaya götürüp usulüne göre gömmekle uğraşacağını hiç sanmıyordu Beau. Muhtemelen onu kokmaya başlamadan önce gemiden atarlardı. O zaman ona ne olacaktı? Yürüyen Kadın, onu denizin dibinde de bulabilir miydi? En azından doksan kiloluk bedeninin eksikliği sayesinde bu sefil, yaşlı tahta parçasının biraz hızlanacağı kesindi. Burnundan sitemli bir gülüş kaçtı. Belli ki Ulus onun ölümünden bile fayda sağlamayı başaracaktı.

Keyifsiz kahkahası yüz üstü yattığı küflü divanda hoplamasına neden oldu. Bu da sargılanmış kaburgalarının arasına feci bir ağrı sapladı.

"Ne boka gülüyorsun sen?"

Beau inleyerek soğuk kadın sesinin geldiği yöne başını çevirirken sol kolunu yatak başına bağlayan kelepçe gıcırdadı. Şimdi kirpiklerinin arasından bakınca, yatmakta olduğu eski divanın yanında duran sandalyede, geriye yaslanmış somurtarak ona bakan yaralı yüzlü kızı görebiliyordu. Kızın başında bir şişlik vardı ve lacivert üniformalı dizinin üstüne attığı ayağını sinirli sinirli sallıyordu. Beau bayılmadan önce söylediği son cümleyi hatırlayınca kendinden iğrendi.

Yakından daha güzelmişsin mi? Acınası. Kapat sefil çeneni ve öl koca sersem.

Şimdi kız sorusunu vurgulamak için bir kaşını kaldırmıştı. Beau utancını gamzelerinin arkasına sakladığını umarak gülümsedi ve;

"Sadece fark ettim ki eğer ölseydim Derin Deniz'in gördüğü en güzel balık yemi olabilirdim." dedi. Başı yastığa gömülmüştü ve bu, sırıtan yüzünün yarısını kapatıyordu.

Çok iyi, bu pis kokulu yastık beni yutsun ve huzur içinde öleyim.

"Ha şimdi anladım" dediği sırada kızın yüzünde tiksinmiş bir ifade vardı.

"Neyi anladın?" diye sordu Beau biraz da şaşırarak.

"Aptalın teki olduğunu." dedi.

Genç kız cümlesini vurgulamak için öne eğilip gözlerini Beau'ya dikti;

"Sürekli neşeli bir kuş gibi cıvıldayarak dolaşmak istersen, dilsiz bir adamı ya da senin yüzünden daha yeni azar işitmiş sinirli bir askeri seçmemeni tavsiye ederim. O salak seni bir gün daha dinlemektense cezasına 10 yıl eklemeyi göze aldığına göre çok şakacı olmalısın."

Beau kıza cidden geçen her dakika daha fazla sinir oluyordu ama merakına engel olamadı.

Sahiden Geveze onu neden bıçaklamıştı ki?

Cezasının bu kadırgada infazına başlandığından beri onunla aynı vardiyadaydılar. Adam somurtkan bir dinleyici olsa da Beau onunla konuşmaktan keyif alırdı. Ona evini ve ailesini anlatarak günler geçirmişti. Bu yüzden muhtemelen kız onunla dalga geçecek bile olsa kendini tutamayıp sordu;

"Dalga geçiyorsun değil mi? Geveze beni cidden bu yüzden mi bıçakladı yani? Siktir. Ben de arkadaşım olduğunu düşünmüştüm."

Beau kaşlarını çattı. Yatağına sinip uyumak istiyordu. Belki uyanır ve tüm bunların korkunç bir rüya olduğunu görürdü.

HAİNİN MÜHRÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin