(23)

171 23 10
                                    

Hi.

İyi okumalar.
___

Hadi bunu alalım." Yüzüne meleksi gülümsemesini kondurarak arkadaşını önündeki reyona ilerletmişti Felix.

"Lix, bunu giyemem biliyorsum değil mi?"

"Ya ne var bunda, lütfen!"

Seungmin öyle bir bakış atmıştı ki, Felix anca kendine gelmişti. "Tamam ya, kendime alırım ben de." Diye triplenircesine omuz silkip, mağaza arabasına(?) koymuştu siyah, mini eteği de.

⏤͟͟͞͞

"Kaç saattir mağazadayız ya, Minnie ben açım. Hadi gel şuraya gidelim."

Seungmin yorgun adımlarla ilerlemişti arkadaşının arkasından. 1 yıl giye bileceği bütün eşyalarını aldırmıştı ona Felix. Güzel bir kafenin uç köşesine oturup garsonu beklemişlerdi. . 1 yıl giye bileceği bütün eşyalarını aldırmıştı ona Felix. Güzel bir kafenin uç köşesine oturup garsonu beklemişlerdi.

"Sushi mi yesek?" Seungmin kafasını sallamıştı. "Bir de 2 şişe soju lütfen."

"Gündüz vakti içilir mi?"

"Seungmin az söyledim zaten, biraz içelim hem ben burdan Hyunjin ile sinemaya gideceğim." Göz kırpmıştı arkadaşına.

Ardından telefonunu çıkarmış Hyunjin ile çekindiği fotoğrafları göstermişti büyük gülümsemesiyle. Bir süre sonra telefonuma mesaj gelmişti.

Chan-Seungmin

Chan:
Min, çıktım işten eve
gidiyorum

Seungmin:
Tamam hyung

Chan:
Nerdesin? Gelip seni alayım

Seungmin:
Felix ile yemek yiyoruz hyung
Bir yarım saate çıkarız her halde

Chan:
Geliyorum, afiyet olsun

Seungmin:
Konum📌

Telefonu kenara koyup sushimden yemeye devam etmiştim. Tripliydim hâlâ hyung'a. Nedenini ben de bilmiyordum, onu seviyordum fakat trip atasım vardı.

Yemeğimiz bittiğinde Chan hyung gelmişti. Felix'e de selam vermişti. "Gidelim mi Seungmin."

"Tamam."

"Bu arada, hesaplar benden." Chan hyung'un centilmenliği de bir ayrıydı. Of adamım ya.

"Teşekkürler Chan hyung. Burdan nereye gidiceksiniz?"

"Eve gidiyoruz. Nereye olucak. İstersen sen de gel bizimle." Diye kendini konuştuğumda yüzünde güller açarak devam etmişti.

"Ah, hayır ben burdan Hyunjin ile sinemaya gideceğim." Bana göz kırptığında Chan hyung gülmüştü.

"Bakıyorum da, olmuşsunuz siz. Yakıştınız yani. Ben Hyunjin'e senden bahsedip kafasına koyarım."

"Teşekkürler hyung."

Felix utangaçça mırıldandığında ona sarılmış, saçını karıştırarak arkamı dönmüştüm. Kafeden çıkmadan önceyse, öpücük atmıştım. O da havada yakalayıp kalp yapmıştı. Eh, şapşal şey.

Chan önden gittiği benim duraksadığımı fark etmiş, geri dönerek bana bakmıştı. "Seungmin?"

"Geldim."

Arabaya bindiğimizde, poşetleri arka koltuğa bırakmıştım. Chan hyung bana dönmüştü. Bakışları yüzüme çıktığında kaşları çatılmıştı. Bir şeyler sezdiğim de benimde kaşlarım çatılmıştı. Sonra aklına gelen şeyle kafasını iki yana sallayarak sırıtmış, arabayı çalıştırmıştı.

"Kemerini tak Min." Ah, unutmuştum. Hemen taktığımda bana gülümsemişti.

Telefonumu çıkarıp instagramda gezindiğimde, Felix'in hesabında birlikte çekindiğimiz fotoğrafları görmüştüm. Gülümsememe sebep olduğunda Chan hyung bana dönmüştü, bakışları gülüşümde kalmıştı.

"Neye gülüyordun?" Eh, biraz merak ettirmekten zarar gelmez.

"Hiç, hyung."

Kafasını sallayıp yola dönmüştü. Yol boş olduğu için rahatça ilerliyordu araba. Birden elini bacağıma attığında kas katı kesilmiştim. Tanrım, onun eli bacağımda mıydı? Huh, sakin Seungmin... Ama sakin olamazdım. Şu an Bang Christopher Chan'ın mükemmel, damarlı, rolex saatli elli bacağımdaydı?!

Baş parmağıyla bacağımı okşamaya başladığında nefesimi tutmuştum. Ne oluyordu bana. Eli biraz da yukarı çıktığında, bacak içimi okşamaya başladı.

Bakışları bana döndüğünde, nasıl göründüğünü bilmediğim ifade ile baktığım için sırıtmıştı.

"Emin misin hiç bir şey olduğuna?" Hayır sesim titrememeliydi. Sakin kalmalıyım. Gözleri arada yola gidiyor, sonra ise bana dönüyordu.

"Eminim hyung.." Aferin bana sakindim.

"Öyle olsun bakalım." Bacağımı sıktığında, elimi elinin üstüne koydum. Sabit durmasını sağladığımda nefesimi anca düzgünce verebilmiştim.

"Seungmin, rahatsız mı oldun? İstersen çekeyim elimi." Biliyordu, rahatsız değildim. Hoşuma gidiyordu ama bilerek, açıklamam için yapıyordu.

"Şey, hyung kalsın. Yani, nasıl istersen."

Minikçe gülümsediğimde o da gülümsemişti. Gamzesi çok tatlıydı. Ciddi ve soğuk duran yüzünü, gülümsediğinde gamzeleri aşırı tatlı yapıyordu. Gülümsemeyi hakediyordu.

Yol bitmek üzereydi. "Min, istediğin bir şey var mı?" Marketin önüne varmadan araba yavaşladığında sormuştu.

Kafamı sallamıştım. "Hyung, biraz abur cubur almak istiyorum. Ben de gelsem?" Köpek yavrusu bakışlarımı ona gönderdiğimde, sonradan farketmiştim dibine kadar girdiğimi ve hâlâ ona tripli olduğumu.

Şaşkın gözleriyle bana bakmış, ardından gülümseyerek sol yanağıma eğilmiş, kokulu bir öpücük bırakmıştı. Ben geri çekileceğini düşünürken, kafası biraz daha aşağı inmiş, boynumu bulmuştu. Yüzünü birazda yaklaştırdığında heyecandan ne yapacağımı bilemeyip ellerimi kollarına atmıştım. Kısıkça gülmüş, burnunu boynuma yaslayıp derin bir nefes almıştı. Elleri belimin iki yanını bulduğunda hâlâ etksinden çıkamamıştım. Beyaz gömleğinin birazını avucuma alıp sıkmıştım.

Kafasını omzuma koyup dinlenmişti bir süre. "Seungmin, kokun çok güzel." Nefesi boynumu delip geçiyordu. Sanki anlamış gibi, beni sıkmamak adına biraz geri çekilip, minik bir öpücük kondurmuştu boynuma.

"Bekliyorum dışarıda." Göz kırpıp inmişti arabadan. Tanrım, o neydi öyle.

___

Bu bölümü minik bir yanak öpücüğüyle bitirecektim fakat, şartlar gereği böyle oldu.

Her halde 2 ya da 3 bölüm sonra final olur diye düşünüyorum. Sizin fikirleriniz ne merak ediyorum. Oy verin, yorum yapın. Hayalet okuyucu olmayın çünkü emeğime haksızlık.

Bitti. ☆

I'm Always With You •Chanmin°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin