Bazen kendimizi çok kötü hissettiğimiz anlar olurdu. Bundan daha kötüsü olamaz, dediğimiz anlarda daha kötüsü olurdu. Ve bu benim başıma gelmişti
Dersane'den çıkmış mezarlığın kapısının önünde duruyordum. Kendimi çok yorgun hissediyordum. Sabaha kadar uyumamış ders çalışmıştım.
Annemin mezar taşının önünde durduğumda göz yaşlarımın akmaması için kendimi kasıyordum.
Yorgunluktan ağrıyan ayaklarıma yenik düştüm ve diz çöktüm.Her dersane çıkışı bunu yapıyordum. çünkü ondan başka kimsem yoktu.İstemsizce akan gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim "anne" dedim kısık,içime kaçan sesimle "ben geldim"
Elimdeki beyaz gül buketini ıslak toprağına koydum. Toprağını hiç kuru bırakmazdım. Yine toprağını sulamak için ayağı kalktığımda belimde eller hissettim.
Beni sıkıca tutan kollardan
kurtulmak isterken refleksle bağıracakken ağzımda bir bez hissettim. Çırpınıp kurtulmaya çalıştım ancak bayılmamak için tuttuğum nefesimi nefessiz kaldığım için vermek zorunda kaldım. Gözlerim kararmaya, gözbebeklerim kaymaya başlayınca çırpınmayı bıraktım ve kendimi karanlığa bıraktım.Arkadaşlar bu bölüm giriş bölümü olduğu için kısa diyer bölümler daha uzun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZOR
Ngẫu nhiên"seni ilk defa annemle,babamı mezarını ziyaret ettiğimde gördüm annenin tabutunu mezara yerleştirmiş gömüyolardı anneni gömen adamlar dışında cenazeye gelen kimse yoktu" koltuğa yaslanıp tavanı izlemeye başladı "deli gibi ağlıyodun çığlıkların ağaç...