10. Bölüm

160 14 1
                                    

  Uzun bir aradan sonra hepinize merhaba! Bu kitabı çok çok çok çok uzun zamandır yazmadığımın farkındayım ama FİKİT KITLIĞI YAŞIYORUM! Neyse iyi okumalaaarrr..

  5 ders işledikten sonra öğle arasında okulun karşısındaki kafeye gittik ve masaya oturduk.

  Tate, Fred ve Sunny bana ölümcül bakışlar atıyordu. Ben ise aptal aptal sırıtıyordum.

  "Güneş ne kadar sıcak değil mi?" dedim elimle kendime hava yaparak.

  Tate gözlerini kısarak bana baktı.

  "Kapalı alandayız ve klima var Moon. Şimdi, anlat bakalım." dedi ve kollarını göğsünde çaprazlayıp sırtını koltuğa yasladı.

  "Şimdi geçenlerde yeni annemle bi şekilde arkadaş konusu açıldı daha sonra dediki bu arkadaşların nasıl insanlar bende dedimki Fred espirili, Sunny zeki ve Tate aşırı ciddidir dedim daha sonra işte annem dediki onları yimeğe davet et." dedim işaret parmaklarımı birbirine dokundurup masumca sırıtarak.

  Sunny elini alnına vurdu.

  "Moon, senin ben ta-" diye başladı ama Fred elini onun ağzına kapatıp yaşlı teyzeler gibi nıç nıçladı.

  "Yakışıyo mu sana?" dedi alay edercesine.

  Sunny ona delici bir bakış atınca elini çekip gülmeye başladı Fred. Bu çocuk canına susamış.

  Tate ciddi bir şekilde bana baktı.

  "Peki, bu akşam mecburen sendeyiz." dedi hafif morali bozuk bir sesle.

  Salak, adam kalkıp sizin MAFYA ailesinde yemek yicek diye göbek mi atsaydı!

  Sus seni süblimleşmiş iguana!

  Kendi iç sesimle kavga ederken bu kavgayı bölen şey Fred' in sırtıma bir şaplak atmasıydı.

  "Koyun mu güdüyon ula hayvan!" dedim ona kızgınca bakarak. Fred aynı bir eşek gibi anırmaya başladı sonra kolunu omzuma attı.

  "Senin ürettiğin küfürler harika ya!" dedi gülerek.

  "E sana bir döverek öğreteyim o zaman!" dedim ve Fred' in kafasına atlayıp saçlarını yolmaya başladım. Sunny ve Tate hemen ikimizi ayırmaya çalıştılar.

  15 dakikanın sonunda Tate ve Sunny bizi zorlukla ayırmıştı. Fred yüzünde 'Ölmedim ama yaşamıyorum' tarzı bir ifadeyle oturmuştu, Sunny ise onu yanında oturmuş saçlarını düzeltiyordu.

  Ben ise Tate' ın yanında kollarımı göğsümde birleştirmiş suratımda 'Dikkat patlayabilir!' ifadesi çıksa şaşımayacağınız bir tiple oturuyordum.

  "Siz ikiniz hep böyle olmak zorunda mısınız?" dedi Tate ikimize bakarak.

  Fred gülerek ben ise burnumdan soluyarak.

  "Evet." dedik.

  Zil çalınca dördümüzde sınıfa doğru gittik. Okuldan sonra bizimkilerle vedalaşıp eve doğru yürümeye başladım. Dark abimin arabası bozulmuştu, diğerleri ise meşguldü.

  Telefonuma bakınırken bağcıklarımın açılmış olduğunu fark ettim ve eğilerek bağcıklarımı bağlarken ben durur durmaz arkamda bir adamın durduğunu fark ettim. Takip ediliyordum.

  Derin bir nefes alıp bağcıklarımı bağladım ve soğukkanlılığımı koruyarak yürümeye devam ettim. Yürürken saçımı açtım.

  Fark ettirmeden saçımın içinden adama baktım, adam ben yürümeye başlar başlamaz yaklaşık 3-4 metre arkamdan beni takip etmeye devam etmişti.

  Bizimkilerden, ailemden, birini ararsam çok dikkat çekeceği için bende Willam abime mesaj atmaya karar verdim. Ama mesaj atmadan önce adamın gerçekten beni takip edip etmediğinden emin olmak için bir anda sola saptım, adamda aynı anda sola saptı.

  Bunu sağ, sol, sağ, sağ, ve sol sol yaptım. Adam her seferinde aynı uzaklıktan izlemişti.

  Derin bir nefes aldım ve telefonunu çıkarıp arka kamerası arkana gelecek şekilde tuttum, fark ettirmeden adamın birkaç fotoğrafını çektim ve telefonu elimde tutup Willam abime mesaj yazmaya başladım.

Sen: Abi müsait misin?

Willam: Emret abicim, ne lazım?

Sen: Bir adam beni takip ediyor. Yaklaşık 1,87 boyunda, simsiyah giyinmiş bir tip.

Willam: Canlı konum at geliyorum! Sakın yakınlardaki ormanlara falan girme! Kalabalık yerlere geç!

Sen: Tamam.

  Willam abime konum attıktan sonra derin bir nefes aldım ve telefonu cebime koydum.

  Sakin kalmam gerekiyordu, ama bu çok zordu. Ne kadar güçlü olsamda bu tür konularda her zaman içimde bana yük olan bir korku taşımıştım nedensizce.

  Bir süre yürüdükten sonra bir ara sokağa girdim, adamda benimle birlikte girdi.

  Daha sonra omzumda bir el hissettim. Donup kalmıştım, kalbim deli gibi çarpıyordu. Hemen ardından kulağımda birinin nefesini hissettim.

  "Ailen bana çok zarar verdi Moon. Bunun öcünü onlardan alacağım. Ama önce senden başlaya-" derken bir anda adam geriye savruldu.

  Korkuyla arkamı döndüm. Dark ve Willam abim adamı benden çekmişlerdi ve Dark abim adamı yere yatırmış adamın suratın 42 numara ayakkabısıyla basıyordu. Willam abim ise bana koşup beni baştan aşağı kontrol etti.

  "İyi misin Moon?! O sikik sana birşey yaptı mı?!" diye sordu endişeli bir sesle.

  "H-hayır. İ-iyiyim." dedim titreyerek. İlk defa bu kadar korkmuştum.

  Willam abim bana sıkıca sarıldı.

  "Merak etme abicim, geçti. O itin icabına biz bakacağız." dedi ve beni omzumdan kavrayıp arabaya götürdü.

  Dark abim hâla adamın suratıma basıyordu. Aşırı sinirli görünüyordu.

Karanlığın İçindeki Beyaz Leke Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin