Gezi için yola çıkılacağı gecenin sabahından itibaren, Derya için cehennemden farksız bir gün başlamıştı. Psikoloğu ile randevusu vardı, gidesi yoktu ama gitmesi gerekiyordu. Yattığı koltuktan güçlükle kalkıp hazırlandı. Geç kalmamak için yine ve yine evden erken çıkmış, 1 saat öncesinden seansın yapılacağı avm nin önüne gelmişti bile. Evet, psikologun ofisi avm nin içindeydi. En üst katı sadece psikolog, avukat ve diyetisyenlere ayrılmıştı. 50 dakika boyunca avm nin yakınındaki kafede oturup sigara üstüne sigara yakıp bekledi. Bu 6.seanstı, bir önceki seans pek de parlak geçmemişti. Bugün bu yüzden ekstra gergin, huzursuz hissediyordu. "Kötü bir şeyler olacak." kaygısı vardı içinde. Olsa şaşırmazdı, içi boş gibi görünen bu kaygısı onu hiçbir zaman yanıltmamıştı çünkü. Seansa 10 dakika kala avm den içeri girip en üst kata çıktı. Kapıyı çalıp beklerken bu kapıyı bir daha çalmayacağından haberi yoktu henüz. Seans ilk dakikalarda nispeten normal ilerlerken işin rengi birden değişti.
Zaten kafası yeterince karışık, yeterince çaresiz hisseden Derya psikologun şu cümlesiyle altüst olmuştu: "Falanca danışanım çok zor bir hayat yaşadığı halde senin gibi nefes almak istemiyorum demiyor, ayrıca birçok danışanım var ve hiçbiri de senin yediğin haltı yemiyor."
Bu cümlelerden sonra bu zamana kadarki seansların da, bu seansın devamının da bir önemi kalmamıştı. Derya dakikaların dolmasını iple çekti ve süre bittiğinde bu söylenenleri asla unutmayacağını aklına not ederek ve bir daha asla geri gelmemek üzere çıktı. Otobüs durağına yürürken, otobüse bindiğinde, otobüsten indiğinde bayılacak gibiydi. İndiği durakla evi arasındaki mesafeyi hayalet misali yürürken psikologun söyledikleri beyninde yankılanıyordu. Eve girer girmez ilk işi sigara yakmak oldu. Ufacık 1+0 daire dumanaltı oluncaya kadar sigara içmekten başka bir şey yapamadı. Koltuğa uzanıp akşamın geçmesini diledi. Akşama doğru yakın arkadaşı Ayda ve birkaç arkadaşı daha Ankara gezisine gideceklerdi, Derya da onları uğurlamak için toplandıkları kafeye gidecekti. Birkaç gün önceden sözleşmiş olmasalardı Derya onların yanına gidecek gücü asla bulamazdı. Ayda'yı arayıp gelemeyeceğini söylemek istedi, ama ayıp olurdu. Önceden söz vermişti. Hem belki onlarla buluşmak, dışarı çıkıp hava almak iyi gelirdi. En azından o öyle ummuştu. Umduğu gibi olmayacağını, kıyametin kopacağını daha sonra anlayacaktı...
Rezalet seansın üzerinden 2 saat geçmişti, buluşmalarına daha 3 saat kadar vardı. Midesi eziliyormuş gibi hissetti, yapabileceği en pratik yemek makarnaydı şu an için. Ufak tencereye koyduğu su kaynamaya başlayınca yarım paket kadar makarnayı tencereye ekledi. Kısa süre sonra, bir tabak makarnayla bakışmaya başlamıştı. Fiziksel anlamda açtı ama hiç yiyesi gelmiyordu. Günlerden cumaydı, cuma günleri haricinde izlemeye gerek duymadığı televizyonu açıp Kızılcık Şerbeti'ni izlemeye başladı. Bütün bölümü izleyemeyecekti çünkü 1 saate evden çıkması gerekiyordu. Dizi izlemek biraz olsun moralini toparlamıştı ki hiç hesapta yokken çalan telefonu zaten kötü başlayan gününün daha çok içine etti. Telefonda 10 dakika kadar cebelleştikten sonra söve söve kapattı. Yediği üç kaşık makarna bu gelen arama yüzünden boğazına dizilmişti. Nefesi tıkandı, camı açtı ama pek faydasını göremedi. Bu şehirde kalmaya devam etmek istemiyordu, kaldıkça daha da dibe batıyordu. Yarım saatte anca kendine gelebildi, saat 9'a doğru hazırlanıp evden çıktı. Hazırlanması en fazla 15 dakika sürüyordu çünkü temel özbakım becerileri dışında yüz bakımı, cilt bakımı, makyaj gibi şeylerle uğraşacak hali yoktu. "Nasıl olsa çok kalmayacağım, onları uğurlayıp geri döneceğim" düşüncesiyle sırt çantası yerine sadece küçük el çantasını, anahtarını, kartlığını ve kulaklığını aldı yanına. Kısa kollu bir tişört, üstüne uzun kollu kareli gömlek ve siyah pantolonunu giyip evden çıktı. Geziye gitmeyeceği için şarj aletini, hatta ilaçlarını bile almamıştı. Kafeye vardığında Ayda, Ege, Serdar, Oğuz, Simay, Ufuk ve Simge çoktan gelmişlerdi.
Derya'nın en yakın iki arkadaşından biri olan Ayda, Ege ile sevgiliydi. Serdar ve Simay Ayda'nın sınıf arkadaşlarıydı. Oğuz da Simay ile arkadaştı. Ufuk ile Simay eski sevgiliydi, Simge ise Simay'ın kardeşiydi.
Derya bu grupta sadece Ayda ve Ege ile yakındı. Serdar ve Simayla tanışalı en fazla 10 gün olmuş, Oğuzla henüz birkaç gün bile olmamıştı. Ufuk ve Simgeyle ise yeni tanışmıştı. Oğuz'un yakın arkadaşı Mine ile de tanışmıştı ama Mine geziye gelmeyecekti. Mine'nin gelmemekle ne kadar doğru bir karar verdiğini Derya daha sonra anlayacaktı. Otururlarken Ayda ona: "Geziye sen de gel." demeye başladı. Diğerleri de ona katılınca Derya düşündü. Akşamki telefon muhabbeti yüzünden canı çok sıkkındı, hem belki şehir değiştirmek iyi olabilirdi. Neden olmasın düşüncesiyle annesini aradı, Aydayla da konuşturdu. Annesi Ayda'yı tanıyordu zaten, bu yüzden izin almak pek de zor olmamıştı. Böylece Derya, sadece kafasını dağıtmak ve arkadaşlarıyla anı biriktirmek amacıyla gezi planına dahil oldu. Sonradan fark etti ki bu grupta kaotik etki yaratan Simay, Simge ve Ufuk üçgeniydi. Aslında Ufuk'un bir zararı yoktu ama her nedense ESKİ sevgilisi Simay sürekli ona laf sokuyor, tiksinir gibi bakıyor, saçma sapan triplere giriyordu. Kardeşi Simge onun Ufuk'a bulaşmasına sinirleniyordu. İşin garip kısmı, Simge Simay onun yanında olmadığı zamanlarda Ufuk'a hiç de ters davranmıyordu. Simge'nin bu ikili oyununu fark eden Simay kıyametleri kopararak masadan kalktı gitti. "Daha gezi başlamadan durum böyleyse gezide kim bilir neler olacak?" diye düşündü Derya. İçini huzursuzluk kapladı, kötü bir şeyler olacak hissi belirdi yine. Yetmezmiş gibi organizasyon planda söylendiği gibi ilerlemiyordu, yola çıkmaları gereken saatin üstünden 40 dakika geçmişti. Neredeyse 1 saat olacaktı ve hâlâ bekliyorlardı. Huzursuz hisseden sadece Derya değildi, Ege'de de aynı huzursuzluk vardı. Sırf Ayda'yı kırmamak için geziye gelmeyi kabul etmişti ama o da pek hoşnut görünmüyordu. Ege dışarı sigara içmeye çıktığında bunu fark eden Derya peşinden gitti, içsel sıkıntıları hakkında konuştular ve "Umarım yanlış düşünüyoruzdur" dediler birbirlerine. Ama ne yazık ki haklı çıkacaklardı ve bu hikayenin kaybedeni sadece Derya olacaktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTLAR SOFRASI
Non-FictionHer şey, Derya'nın aslında katılmayı planlamadığı bir geziye sonradan dahil edilmesiyle başlamıştı. 22 Ekim 2023, hem Derya'nın hem de etrafındaki kişilerin mahvolmuş hayatlarının daha kötü bir çıkmaza doğru yol almaya başladığı tarihti.