Bu bölümde de uzak geçmişten devam edip, sonraki bölümlerden itibaren yakın geçmişe geri döneceğiz.
P Davası kapandıktan haftalar sonra Derya'nın onu ilk ve son kez görüşü olduğunu, aynı zamanda o günün geziye gidecekleri gün olduğunu unutmayın...Derya o kafeye gitmemek için binbir türlü bahane uyduruyor, arkadaşları bir şey anlamasın diye canını dişine takıyordu. Anlaşılırsa yanardı, rezil olmayı geç arkadaşlarının diline düşerdi. Asıl rezillik arkadaşları öğrenirse başlardı. Neyse ki öğrenmediler, Derya yalandan meşguliyet hikayeleri anlatmayı sürdürdü ve uzun süre o kafeye gitmedi. Ama her şeyi mahveden gezinin olacağı tarihte P'yi bir daha görme ihtimali aklına bile gelmezken, onun da geleceğini öğrendiğinde aklı başından uçtu gitti... neyse ki geziye değil, sadece Aydaları uğurlamaya geleceğini öğrendiğinde biraz olsun rahatladı. O da Derya gibi, sadece değer verdiği insanlar için kısa süreliğine orada olacaktı.
Derya bu bilgiyi öğrenmeden önce mutlu sayılırdı, evdeyken kopan telefon kıyametini aklına getirmemeye çalışıyordu.
Alt tarafı arkadaşlarını uğurlayıp evine geri dönecekti, bu kadarına katlanabilirdi en azından. Yüzündeki sahte gülümsemeyi korumaya çalışarak Aydaların yanına gittiğinde Ege telefonda biriyle konuşuyordu. Derya kulak misafiri olmamak için dikkatini başka yöne verdi, bu yüzden Ege'nin kiminle ne konuştuğunu anlamadı. Ege telefonu kapattığında " P geliyor, yoldaymış. Birazdan burada olur." dediğinde "NEĞĞĞ" diye bağırmamak için kendini zor tuttu. P ne alakaydı?
" O da geziye mi gelecekmiş, hayırdır?" diye sordu sakince. Oysa içinde Balkanlar'dan gelen soğuk hava rüzgarları esmeye başlamıştı... "Yok, geziye değil de bizi uğurlamaya gelecekmiş." dedi Ege.
"Ne güzel, düşünceli insan..." derken Derya içinden "İyi boh yemiş geri zekalı." diye geçirdi. P'yi ve geleceği gerçeğini düşünmemeye çalışırken Ayda, onu geziye gelmesi için ikna çalışmalarına başlamıştı. Yarım saat kadar sonra Derya, bu şehirde nefes almaya devam ederse kafayı yiyeceğine kanaat getirip geziye gelmeyi kabul etti. Bir süre sonra P gelmişti... "Şimdi naneyi yedik." dedi Derya içinden. Havadan sudan muhabbete en fazla birkaç kelimeyle katılıyor, hem normal davranmaya hem de içindeki anormalliği herkesten saklamaya çalışıyordu. Bu sırada Simay'ın P ile yılışık yılışık konuşması da gözünden kaçmamıştı. Ayrıca bu yılışık tavırlar, Simay'ın P'ye ilk yılışması da değildi. "Vay arkadaş, birini sevelim dedik herkes şekere koşan karınca gibi ona yürümeye başladı." diye düşündü Derya. Önce Sanem, sonra Simay... kendisine hiç sıra gelmeyeceği ise çok belliydi. Otobüsler hareket etmeden hemen önce, doğal olarak uğurlamaya gelen bir insanla vedalaşmaları gerekiyordu. Gayet dümdüz bir şekilde tokalaşacaklarını düşünen Derya, çok çok kısa da olsa herkesle sarılmasıyla kalp krizi geçirecek gibi hissetti. İçinden saydı, 4 saniye. Dünya üzerinde görülebilecek ilk ve son sarılma örnekleri, 4 saniye sürmüştü.
Şükür bunu da kalp sektesinden gitmeden atlatabilmişti. "Umarım birileri fark etmez, umarım kendisi fark etmez, umarım mosmor yüzümü kimse görmez." diye dua ederek otobüse bindi. Tam da bu noktadan sonra, hayatını tepetaklak edecek o gezi sürecinin ve Oğuz'la dostluğunun ilk imzası atılmış oldu...
Derya otobüste Oğuz'la otururken bir yandan onunla muhabbet ediyor, bir yandan dövme tasarımı düşünüyor, bir yandan da aklına gelen hatıraları geri göndermeye çalışıyordu. Bu hatıraların peşine yeniden takılsa yine üzüleceği çok belliydi...Bu noktada, Derya'nın herkese göre ufak ama kendisine göre anlamlı hatıralarından bazılarını açıklamak istedim. Çünkü bu ufak tefek şeylerin birikimi, Derya'nın güncel zamana en yakın yaptığı ve ileriki bölümlerde okuyacağınız çılgınlığın yapı taşlarını oluşturacaktı.
Uzak Geçmiş Hatıraları
1.) Tuhaf sahte platoniklik oyunu başladıktan sonra, bir gün yine aynı kafede buluşmuşlardı. Sanem'in hepsini birden sürüklediği saçma sapan bir toplantıya gideceklerdi. Derya baştan "Beni dahil etmeyin. Kafeye gelirim ama toplantıyla işim olmaz." demişti. Ne var ki elbirliğiyle bu dediğini ona yutturup toplantıya gelmek zorunda bırakmışlardı. En büyük etken de P idi. "Tek başına oturup ne yapacaksın, sen de git yalnız kalma." diye ısrar edip şakasına onu kovmuştu. Halbuki Derya'nın tek istediği hazır yanında arkadaşları yokken P ile konuşup, ona paradoks benzeri bir soru sorup, kendi kaderini kendisinin yazmasına yol açmaktı. Ama bu soruyu sormaya hiçbir zaman fırsatı olmadı... ayrıca o saçma sapan toplantıya da gitmek zorunda kaldı. Toplantı genel hatlarıyla insanları ilgilendiren, yardım yapmaya teşvik eden bir konu hakkındaydı. Buraya kadar bir sorun yoktu, asıl sorun meslek sahibi olmuş koca koca insanların harçlıklarını bile zor denkleştiren öğrencilere kendi yaptıklarını, yurt dışına çıkmayı anlatıp anlatıp kendilerini ve yaptıkları yardımı sürekli övmeleriydi. Hani sağ elin verdiğini sol el bilmezdi? Yani bunun böyle olması gerekmiyor muydu?
Bu utanmazlar sağı solu da aşmış yedi düvele duyuruyolardı.
Derya buna da çok sinirlendi, sinirini ikram niyetine konulan kurabiyeleri tıkınarak çıkardı. O dönemlerde Derya, stres gibi kötü duygularla başa çıkmak için ister istemez çok sağlıksız bir yöntem geliştirmişti. Kötü herhangi bir duyguyla karşılaştığında başa çıkma yöntemi o duyguyu geçiştirmek için olabildiğince abur cubura sığınmaktı. Bunun bir diğer sebebi de, uyumak için kullandığı ilaçtı. İştah açması ve kilo aldırmasıyla bilinen ilacı mecburen kullanıyordu o zamanlar. Haliyle de sürekli tıkınıyordu. Muzdarip olduğu durumun "Duygusal açlık" olduğunu anlamıştı. Duygusal açlık konusu ise, bundan sonraki bir hatıranın etken maddesi olacaktı.2.) Derya'nın tıkına tıkına hunharca kilo aldığı dönemdi, bir önceki toplantı hatırasına yakın zamanlardı. Derya hem bu kiloların, hem de kilo almasına yol açan sebeplerin önüne geçmek istiyordu. İlk yapması gereken şey, etkeni bulmaktı. Araştıra araştıra en sonunda bulmuştu. Bu sorunlara yol açan asıl sorun "Duygusal açlık"tı. Bu konuyla ilgili yazılmış güvenilir kitapları araştırdı ve en sonunda birinde karar verip o kitabı aldı. Kitap birkaç güne gelmişti, sevindi. Artık o kitabı elinden düşürmüyor; okulda, kafede, parkta yanında taşıyıp notlar alarak okuyordu.
O kafeye gittiklerinde bile okuyordu. Yine bir gün kafedelerken, Ayda yarım saat kadar sonra okey oynamaya gideceklerini söyleyip Derya'yı da çağırdı. Ayda'nın arkadaş grupları ve yakın çevresi yüzünden önceki dönemlerde felaket derecede canı yanan Derya pek hevesli görünmedi. Sonuçta, P ile tanışmasına yol açan da Ayda'ydı, üzülen ise yine Derya olmuştu. Ama bu kez Ayda bunu bilmiyordu. Okey, tavla gibi oyunları hiç sevmezdi. Ona sıkıcı gelirdi. Oyun oynamak yerine yeni aldığı kitabı okumayı tercih ederdi. "Gidelim madem, ben yanınızda oturur kitap okurum." dedi. Başka bir kafeye gittiler. Ayda, Ege, yılışık Simay, Derya ve P...
Derya devekuşu misali kafasını kitaba gömmüştü, onları dinlemiyor gibi görünmeye çalışıyordu çünkü Simay'ın yılışık hallerine içten içe köpürüyordu. Muhatap olmama duaları ederken dualarını P bozdu, yaklaşık yarım saat kadar onu insan yerine koyup sohbet etti ve birkaç tavsiye verdi. Derya gözlerinden kalp çıkan emojiye dönüşmüştü. Muhabbet okuduğu "Duygusal açlık" kitabından sebep başlamıştı. Hem kitaba, hem de onunla konuştuğu için P'ye içinden defalarca teşekkür etti. Derya bu günü de, P'nin onunla yarım saat bile olsa konuşup insan yerine koymasını unutmadı. Bu gün, Derya'nın ileriki çılgınlığının gündeme gelmesine neden olacaktı.3.) Derya Oğuz'la yakınlık kurup iyi dost olduktan sonra neredeyse her günü birlikte geçirmeye başlamışlardı. Bir önceki hatırada bahsettiğim çılgınlığın kısa süre öncesiydi. Yine bir gün Derya'nın evinde otururlarken Derya ona, P'den bahsetmişti. Artık öğrenilmesinin pek önemi yoktu, çünkü aylar geçmişti. Artık ne P, ne de Ayda ve Sanem kalmıştı hayatında. Ayrıca Oğuz'un, ona anlattığı hiçbir şeyi bir başkasına anlattığını duymamıştı.
Haliyle P'den Oğuz'a bahsetmekte bir sakınca görmedi. Simay'ın ona yılışmasını da anlattıktan sonra ağlanacak haline gülmeye başladı. Oğuz, Derya'nın oyuncak ayısını alıp Simay'ın taklidini yaptırmaya başladı. Sesini incelterek P'ye yılıştığı anlardan birinin taklidini yaptırdığında Derya sinirden ayıya bir yumruk geçirdi. Ayı havalanıp az ilerideki sehpaya ve sehpadaki çay bardaklarına çarptı. Sabahında Oğuz yeni temizlik yapmıştı halbuki. Şimdi ise ortalık cam kırıklarıyla dolmuş, yetmezmiş gibi çay gölüne dönmüştü. Oğuz başak burcuydu, hele de daha sabah temizlediği evin şimdiki halini görünce çıldırmıştı. Tekrar temizliğe başlamadan önce, bu saçma olaya dakikalarca güldüler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTLAR SOFRASI
Non-FictionHer şey, Derya'nın aslında katılmayı planlamadığı bir geziye sonradan dahil edilmesiyle başlamıştı. 22 Ekim 2023, hem Derya'nın hem de etrafındaki kişilerin mahvolmuş hayatlarının daha kötü bir çıkmaza doğru yol almaya başladığı tarihti.