"Bak Oğuz bağırma bana! İdili korkutuyorsun!"
O sırada Pars, Kerim, Sare ve Parsın adamları bize doğru yaklaştı. Parsın adamları silahlarını doğrultmuş bize doğru geliyorlardı,
"Oo karımız da çok değerliymiş bizim için!"
dedi gülerek Oğuz. Kafama silahı dayadı,
"Bir tane adamıma zarar gelirse İnci öbür tarafı boylar Pars arslan!"
Gözlerimden yaşlar akarken,
"Tamam, tamam İdili verelim Sareye. Bana ne yapacaksan yaparsın sonra."
"Sare gelsin!"
Sare bana doğru yaklaşarak İdili kucağımdan aldı. İdili kucağımdan alınca da Oğuzun erkekliğine bir tekme attım ve kaçmaya çalıştım, Oğuz silahın emniyetini açarak sıktı. Sonra adamlarıyla topukladılar, kurşun göğsümün alt kısımlarında bir yerlere gelmişti, keskin bir acıydı. Sare ve Parsın bağırışlarını duyuyordum. Sonra gözlerim kapandı ve yere düştüm sanırım.
...
Yavaşça gözlerimi açtım, hastane kokusu vardı. Hastanedeydim. Pars,"İnci? Uyandın mı İnci? Hemşire!"
diye bağırıyordu. Hemen hemşireler geldi,
"İnci hanım beni duyuyor musunuz?"
başımı evet anlamında salladım.
"Kendinizi iyi hissediyor musunuz?"
başımı yine evet dercesine salladım,
"Ağrınız var mı?"
hayır dercesine salladım. Ağzımı açarak
"Su"
diyebildim sadece, Pars hemen bir bardağa yarım su doldurarak bana içirdi, Hemşire ise,
"İnci Hanım, verilmiş sadakanız varmış. Kalbinizin 9 santim aşağısına denk gelmiş. Biz gerekli tüm müdahaleleri yaptık, gerisi eşinizde. Evde size bebek gibi bakması gerekiyor."
Pars gülümsedi,
"Hiç şüpheniz olmasın ben karıma hep bebek gibi bakıyorum."
Hemşire odadan çıktı,
"İnci neden bana haber vermeden bir yere gidiyorsunuz!"
"Aradım, açmadın."
"Yanında İdil varken on kere düşünmek zorundasın. Ya İdile bir şey olsaydı? Ya İdil zarar görseydi? Evden çıkmanızı istemiyorum artık İnci!"
"Peki. Yüz kere düşünür sanada sorarım artık."
"İnci! İstediğin yerlere çekme olayı."
"Ne zaman çıkacağım burdan? Sevmiyorum hastaneleri."
"Çıkacağız birazdan."
Kafamı cama doğru çevirdim. Sadece bana bağırmak için uyanmamı beklemişti. Evet İdili bende çok düşündüğüm için Sareye vermiştim zaten. İstedikleri İdil değil velayetti zaten. Bu yüzden de beni ortadan kaldırmak istiyorlardı. Kerim gelip,
"Çıkabiliriz"
dediğinde üzerimdeki pikeyi kaldırarak ayağa kalktım. Yarama sanki bıçak saplamış gibi bir acı vermişti. Belli etmemeye çalıştım ve yaramı tutarak yürümeye başladım. O sırada Pars beni kucağına aldı ve,
"Başına buyruk iş yapmak yok karıcığım"
diyerek yanağımdan öptü.