Ev kapısına doğru ilerlerken fark ettiğim açık ışıkla kaşlarımı çattım. Taehyun bugün staj çıkışı kütüphaneye gidip ders çalışacağını söylemişti. Işık niye açıktı ki? Erken mi gelmişti acaba?
Zihnim ister istemez beni en kötü duruma hazırlamak için tedirgin hissetmeme neden olmuştu. Kötü bir nedenden dolayı erken gelmediğini kendime tekrarlayıp bir yandan da içeriye girdim.
Kabanımı ve atkımı girişteki askıya astıktan sonra kapının yanında duran poşetleri fark ettim. Anlaşılan Taehyun ev için alışveriş yapıp gelmişti. Poşetleri mutfağa götürmeye bile zahmet etmemiş olmasına göz devirip onları yerden aldığım gibi mutfağa götürdüm.
Bu sanırım iki veya üçüncüye oluyordu. Taehyun eğer ben yokken bir şeyler alıyorsa eve geldiğinde direkt kapının yanına bırakıyordu poşetlerini. Söylediğine göre Soobin'le yaşadıkları zamandan kalma bir alışkanlıktı ama benim pek de hoşuma gitmediğini biliyordu. Beraber alışveriş yaptığımızda böyle bir şey yapamadığı için olabildiğince beraber yapmaya çalışıyorduk zaten.
Neyse. Kısacası beraber yaşadığımız süreçte tek anlaşamama durumumuz bu olmuştu. Diğer her şey hayal edebileceğimden çok daha güzeldi.
Poşetleri mutfağa götürüp içindekileri masanın üstüne koydum. Dolaplara yerleştirmem gerekiyordu ama Taehyun'u görme isteğim ağır bastığı için masanın üstünde bırakıp mutfaktan çıktım.
Üst kata çıktığımda yatak odamızın ışığı yanıyordu dışarıdan da gördüğüm gibi. Ama Taehyun odada değildi. Odanın girişinden koridora tekrar baktığımda banyo ışığının da açık olduğunu fark ettim.
Cidden, poşetleri ortalık yere koymak yerine ışık kapama alışkanlığı olsaydı keşke.
Sevgilimin yapmadığını yapıp ışığı kapattıktan sonra banyoya doğru ilerledim koridorda. Bu kez doğruydu işte, çünkü Taehyun'un mırıldanmalarını duyabilmiştim kapıya geldiğimde.
Açık kapıdan içeri baktığımda saçları sarı bir Taehyun'la karşılaşmayı beklemiyordum ama.
"Saçına ne oldu?" dedim şaşkınlığımı gizleyemeden. Taehyun olduğu yerde irkildi, aniden bir ses duyduğunda böyle oluyordu genelde. "Hyung! Niye erken geldin? Hani arkadaşlarınla buluşacaktın?" diyip bir yandan da havluyla saçını kapamaya çalıştı.
Haline gülerken yanına gidip havluyu çektim.
"Taehyun civciv olmuşsun."
Gülmeye başladığımda sinirlenmiş gibi bakıyordu ama gerçekten, gülme isteğimi bastıramamıştım. Normal bir sarı gibi değildi çünkü saçının rengi. Tek eliyle yüzümü tuttuğunda gülmemi engelleyip dudaklarımın büzülmesine neden olmuştu.
Kendimi elinden kurtarmaya çalışırken bir yandan da gülmeyeceğimi söylemeye çalışıyordum ama konuştuğum şeyi ben bile anlamıyor gibiydim.
En sonunda yüzümü bıraktığında birkaç derin nefes aldım. "Niye alay ediyorsun hyung?" dediğinde gülümsedim. Nadir de olsa arada bir şımarık küçük bir çocuk gibi davranırdı ve bu an onlardan biriydi.
"Alay etmiyordum, şaşırdım sadece." dedim ama cümleyi kurarken bile gülmemi bastırmaya çalıştığımı fark ettiği için pek de inanmamıştı.
"Süpriz olacaktı, eğer renk seçmem bu kadar uzun sürmeseydi."
Ah, demek sarının olayı saç rengini açmaktı.
"İyi ki böyle kalmayı düşünmemişsin Taehyun." dedim gülerek. Göz devirip arkasını döndü, lavabonun üstüne koyduğu kutulara bakıyordu. Taehyun'la yaşamaya başladığımızdan beri sanırım eskisinden daha çok birbirimizle uğraşır olmuştuk. Özellikle ben onu sinir etmeyi seviyordum çünkü hiçbir zaman gerçekten sinirlenmiyordu. Çoğu zaman sinirleniyor gibi davransa da şakayı devam ettiriyordu benimle beraber. Bazen de bunun tam tersi oluyor, o zamanlarda da o benimle uğraşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
chasing that feeling ✔︎
FanficDoğduğundan beri DADS hastalığı yüzünden acı hissetmeyen Choi Beomgyu ve acısız hayatının ilk aşkı Kang Taehyun. düz yazı [fluff] © kupsel | 250124 - 270524