"Peki, siz nasıl tanıştınız? Taehyun hiçbir şey anlatmıyor bana."
Oturduğum yerde gülerken Taehyun'a baktm, arkadaşından laf yemesine sinirlenmiş gibiydi ama gülüyordu da bir yandan. Yeonjun hyung da bu sırada sorusuna cevap almak için meraklı meraklı bakıyordu bana.
Sahi, asıl tanışmamız nasıldı?
Geçen sene okulun ilk aylarında, fotoğraf makinemi aldığım gün karşılaşmıştım Taehyunla aslında. Düşününce, farkında değildim belki ama o günden beri içten içe hep aklımdaydı. Onu gördüğümde anlayamadığım bir heyecan hissediyordum, konuşmamız bile yoktu ama koridorda yanından geçerken onun hakkında bir şey öğrenebildiğimde bunu unutmamam gerektiğini söylüyordum kendime.
Sanırım Kang Taehyun onu gördüğüm ilk andan beri aklımdan bir an bile çıkmamıştı aslında.
"Taehyun'u ilk gördüğümde basketbol sahasındaydım. Başıma top atmıştı." dedim gülerek. Yalandı ama, işin doğrusu o gün Taehyun beni ilk kez fark etmişti ama benim için öyle değildi.
Onu ilk gördüğüm asıl gün; evinin yakınlarındaki bir parkta, banklardan birine oturmuş gökyüzünü izliyordu. Yüzünde yaralar varken öylece oturmuş etrafa bakıyordu. Yeni aldığım kameramla çektiğim ilk fotoğraf Taehyun'un fotoğrafı olmuştu böylece. İzinsiz çekmek sapıkçaydı elbette ama yüzünü unutmak istememiştim.
O gün bir iç güdü yüzünden fotoğrafını çektiğimi düşünüyordum ama birkaç hafta sonra onu okulun basketbol sahasında gördüğümde olduğum yerde kalakalmıştım resmen.
Ufak bir iç güdü değildi, o gün anlamıştım. Bir kez daha fotoğrafını çektim bu yüzden* Ve her şey böylece başlamış oldu.(*5. bölümde Taehyun'un baktığı fotoğraflardan basketbol sahasının olduğu fotoğrafı kastediyor.)
Kendi kendime Taehyun'dan gizlice hoşlanarak geçirdiğim bir yılı tekrar hatırlarken onlar çoktan başka bir şey konuşmaya başlamıştılar.
"Sizin beraber yaşama konusu noldu bu arada?"
Soobin boşalmış kaseyi masanın üstünden alırken sormuştu bunu. "Kai'nin ikna olmasını bekliyoruz." dedi Taehyun ama sesi biraz bıkkın çıkmıştı, farkındaydım. Günler önce bana beraber yaşayalım mı dediğinde ben zaten dünden razıydım buna elbette.
Ama Kai'yi bir türlü başka biriyle yaşamama ikna edememiştim. Taehyun ile pek de iyi anlaşamadıkları için onunlayken iyi olabileceğimi düşünmüyordu.
Çok saçmaydı bence. Fırtınalı bir günde Taehyun'u gördüğümde bile güneş varmış gibi hissediyordum ben. Nasıl onunlayken kendimi kötü hissedebilirdim ki?
Taehyun kendimi kötü hissettirecek bir şey yapmazdı bir kere en basitinden.
"Kai kim?" dedi Yeonjun hyung. Liseden arkadaşım olduğunu, şu an beraber yaşadığımızı söylediğimde anladığını belirtircesine başını sallayıp tebessüm etti.
"En yakın arkadaşından ayrılmayı istememiştir elbette. Ama ikna olur yakında." bir süre durdu, söyleyeceği şeyden emin değildi sanırım. "Ayrıca sen de sinirlenme Taehyun. Soobin'i yanıma alabilmek için bir ay peşinden koşmak zorunda kaldığımızı unuttun herhalde." Taehyun dışında hepimiz gülmeye başladığımızda zihnimde birkaç hayal oluştu. Taehyun'un trip attığı, omuz silkip olmaz dediği tarzda hayallerim yüzünden daha da çok gülesim gelmişti.
"Of ne uğraşmıştık Yeonjun hyung değil mi?"
"Her sabah kahve aldırıyordu kendisine! Tabii ki uğraştık."
"Sizin beni savunmanız gerekmiyor mu ya? Ayrıca her seferinde yanlış kahveden alıyordunuz zaten." Taehyun'un kollarını çaprazladığını görünce vücudumu biraz daha ona döndürdüm daha iyi görebilmek için.
"Triplenme hemen. Hadi oyun oynayalım." Soobin ayağa kalkarken Taehyun'un omzuna vurmuştu. Taehyun öne doğru yalpalar gibi olunca saniyesinde elim ona gitmişti. Gerçekten düşecek sanmıştım anlaşılan.
Birkaç dakika üçümüz sohbet ettik. Yeonjun hyung hastaneye gelen hastalarından birkaçını anlatmıştı. O anlatırken Taehyun'un yüz ifadesindeki değişimler içten içe biraz durgunlaşmama neden olmuştu. Taehyun tepki verebiliyordu, başka biri de tepki verebilirdi çünkü bahsedilen acının nasıl bir şey olduğunu, ne denli bir şey olabileceğini biliyorlar veya hayal edebiliyorlardı.
Bense hiçbir şey bilmiyordum. Başından beri böyle olduğu için hayal de edemiyordum.
Yerde duran elimin üstünde Taehyun'un elini hissettiğimde gülümsedim. Benden bile daha iyi anlıyordu ruh halimi. Bir yandan Yeonjun hyungla hastane ortamı hakkında konuşuyor, diğer yandan kendimi kötü hissetmemem için elimi okşuyordu.
Soobin geri geldiğinde elinde bir kutu oyunu vardı. Başta çok sıkıcı olacağına dair yaklaşık yarım saat tartışmıştık. Yeonjun hyung ve Taehyun oynamak istemeyen taraftı ama elbette ki kavgayı kazanmış ve oyunu oynmaya başlamıştık.
Anlaşılan bu ikili oynamak istememiştiler çünkü gerçekten berbattılar bu konuda. Çok basitçe yenebiliyorduk onları.
Saatlerce oyun oynayıp sohbet ettik. Bundan önce de çok arkadaşım olmuştu, onlarla da böyle şeyler yapmıştım ama bu çift gecesi çok daha güzel geçmişti.
Taehyun'un çevresinde benim de yerim olduğunu hissetmiştim ve bu çok güzel bir histi.
Taehyun'a karşı hissettiğim her his çok güzeldi. Ölmek uğruna bile olsa kovalamak isteyeceğim cinsten hislerdi bunlar.
——
geçiş bölümüü🕺🏻🕺🏻🕺🏻🕺🏻
hatırlatma: beşinci bölümde taehyun gyu'nun uyumadan önce bakıyorum dediği fotoğraflara bakarken bir fotoğrafta basket sahasını görüyor
hatta o kısmı okursanız görürsünüz taehyun diyor ki saç renkleri uyduğu için nasıl denk geldiyse sahanın içindekiler de soobin ve benim sanırım falan filan ve bu bölüm beomgyu'nun bahsettiği sahada görünce çektiğini söylediği fotoğraf aynı fotoğraf yani💖😊☺️😭🥺bu arada son 9 bölüm kaldı finale🥺😭
iki üç bölüm sonraya bi kavga koymayı düşünüyorum yeyy🥳🥰
iyi akşamlarr✨💃🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
chasing that feeling ✔︎
Fiksi PenggemarDoğduğundan beri DADS hastalığı yüzünden acı hissetmeyen Choi Beomgyu ve acısız hayatının ilk aşkı Kang Taehyun. düz yazı [fluff] © kupsel | 250124 - 270524