"Eve git artık Taehyun. Saçma sapan şeyler yapma, birbirinizi seviyorsunuz işte. Gerisinin önemi yok." Soobin ayağa kalkıp bana elini uzattı. Staj ve dersten sonra beraber sahile gelmiştik. Akşamüzeri geldiğimiz sahilden gece yarısı ayrılıyorduk, çünkü saatlerdir derdimi anlatmaya çalışıyordum.
Uzattığı elini tutup ayağa kalktım ben de. Beraber arabaların olduğı yere doğru ilerlerken Soobin son birkaç öğüt daha veriyordu.
"Hata yapmanda sorun yok, hatalar sevgiden doğar. Çok sevdiğin için ne yapacağını bilemezsin çünkü." Arabamın yanına geldiğimizde ikimiz de yürümeyi kestik. "Ama yaptığın hatayı telafi etmeyi de bilmelisin. İlişkiler bu şekilde ayakta kalabilir. Yanlış bir şey yaparsan bile sonrasında bunun farkına varabilirsen her şey yine düzelir, bundan korkma yani. Ama önceden de dediğim gibi, başka birileri yüzünden Beomgyu'ya kötü davranma." Başımı sallayıp onayladım, konuşmaya bile halim yoktu.
Kai aptalı yüzünden sabahtan beri kafam boşalmıyordu. Hem planı bozup Beomgyu hyungu üzmüştüm hem de kendimi de toparlayamıyordum.
Soobin kendi arabasına doğru ilerlerken ben de arabama binmiştim. Beomgyu hyung erken uyuyup sabah da uyanmayan tarzda biri olduğu için şu an muhtemelen çoktan uyumuştu. Eve dönmekte biraz daha rahat hissediyordum yani o yüzden.
Bir günlük, en azından bir günlüğüne onu görmezsem her şeyin düzeleceğini sanıyordum.
Kai arkadaşının iyiliğini düşünüyordu evet ama ben böyle bir durumda ne yapmam gerektiğini bilemiyordum. Hyungla olmam olmamamdan daha mı kötüydü bu soruya cevap bulamıyordum kendi kafamda bir türlü.
Yaklaşık on dakika sonra eve geldiğimde arabadan inerken ışıkları kapalı görmek ilk defa bu kadar rahatlatıcıydı.
Tabii eve doğru yaklaştıkça bahçeden gelen müzik sesini fark etmiştim, hyung bahçedeydi anlaşılan.
Beni beklediğini anlamak zor değildi, yanına gitmezsem tüm gece orada kalabileceği için olabildiğince normal davranacağımı kendime tekrarlaya tekrarlaya yanına gittim.Bahçedeki koltuklardan tekli olanına oturmuştu, sırtı bana dönüktü ama başı eğik durduğu için uyuyakaldığını düşünüyordum.
Öyleydi de. Yanına gelip sessizce önüne geçtiğimde hyungun kapalı gözlerini görmüştüm. Yere oturup başımı dizine yasladığımda gözlerim hemen kendiliğinden kapanmıştı.
"Eve hoşgeldin." Saçlarımı okşayan parmaklarını hissettiğimde planlarımızı bozduğum için duyduğum pişmanlık tekrar ortaya çıkmıştı. Hyungun bu akşam için çok heyecanlı olduğunu biliyordum ama buna rağmen kendi kafamdaki kuruntular yüzünden her şeyi berbat etmiştim.
Masanın üstünde fark ettiğim pasta yüzündendi sanırım yeniden pişman hissetmem. Hyung muhtemelen en azından evde güzel vakit geçirebiliriz diye düşünerek pasta almıştı. Daha önce de böyle bir şey olmuştu çünkü. Ama o zaman gerçekten başka bir işim çıkmıştı, mecbur kaldığım için de en azından şu anki kadar pişman değildim o gün.
Yanağımda hissettiğim soğuklukla irkilirken kendime gelmiş gibi oldum.
Hyung bahçedeydi, kim bilir kaç saattir burada duruyordu. Başımı kaldırıp ellerini tuttum, ilk defa elleri bu denli soğuktu.
"Ne zamandır buradasın sen?"
Uykusundan uyandığı için gözleri hala aralık duruyordu. "Eve geldiğimden beri... sanırım?" Ayağa kalkıp da hyungu kucağıma alana kadar kendime biraz daha kızdım. Arayıp ne yaptığını sormak bile aklıma gelmemişti. Hoş, aklıma gelseydi de aramaya yüz bulamazdım muhtemelen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
chasing that feeling ✔︎
FanfictionDoğduğundan beri DADS hastalığı yüzünden acı hissetmeyen Choi Beomgyu ve acısız hayatının ilk aşkı Kang Taehyun. düz yazı [fluff] © kupsel | 250124 - 270524