Elimdeki ilaç kutumu komodine koyduğum sırada Beomgyu hyungun beni izlediğini fark ettim.
"Günaydın hyung." gülümseyerek aynı şekilde karşılık verdiği sırada dikleşip sırtını yatak başlığına yasladı.
"İlaç?" diye sordu ben olduğum yerde saçlarıyla oynarken. Saçlarından bir parça alıp parmağımın etrafında sarıp geri bırakıyordum. "Metabolizmam için kullandığım bir şey, önemli bir şey değil." dedim ciddi bir şey olmadığını anlaması adına.
Saçlarıyla oynadığımda mayıştığını anlamıştım dünden sonra. Şimdi de yine öyle olmuş, hemen gözlerini kapamıştı saçıyla oynamaya başladığım gibi.
Eğilip kulağına yaklaştım, "Hyung." saçını tutan elim boynuna gitti, parmaklarım çene çizgisinin üzerindeydi şimdi. Yutkundu ama gözlerini açmadı.
"Vücudunu kontrol etmeyecek misin? Ya yaralandıysan?" parmaklarım boynunda hareket edip tişörtünün yaka kısmının üzerine geldi, sonrasında yakasını aşağıya çekiştirerek köprücük kemiğinin üstünde gezdirdim parmaklarımı.
"Senin yerine ben yapabilirim bence, değil mi?"
İşte şimdi gözlerini açmasına neden olmuştum. Bana baktı bir süre, ardından başını hayır anlamında salladı. "Gerek yok, yani kendim yapabilirim. Yıllardır yaptığım şey sonuçta." hızlı hızlı kendini açıklayıp bir yandan da benden uzaklaşmaya çalışıyordu. Boyun bölgesindeki elimi çekip omzundan tutmaya başladım onu. Acısa da hissetmeyecekti ama yine de omzunu çok sıkı tutmamaya çalışıyordum.
Tabii benim iyi niyetim bir dezavantaj olmuştu benim için. Çünkü hyung sıkı tutmadığımdan kendini çekmeyi başardığı gibi yorganın altına saklanmıştı.
Ona yaklaşıp "İstemediğin hiçbir şey yapmayacağım hyung." dedikten sonra yorganı çekmeyi düşünüyordum ama gerek kalmamıştı.
Hyung yorganı birazcık çekip sadece gözleri görünecek şekilde bana baktı. "Söz?" gülümseyip başımı sallayarak onayladım. "Söz." ona doğru uzanıp yorganı yüzünden çektim önce.
Sonra da dudaklarımızı birleştirdim. Beomgyu hyung başta tepki vermese de birkaç saniye sonra bana karşılık vermeye başladı. Tek elimi yatağa koyup ordan destek alıyordum, diğer elim hyungun boynundaydı.
Öpüşmenin arasında hyungun dudağımı ısırdığını hissettim; öncekilere göre şu an daha doyumsuz davranıyor gibiydi.
Öperken bir yandan yerinde dikleşmesini sağladığımda kendimi geri çektim, ve bunu yaptığım gibi hyung gözlerini açıp bana bakmıştı.
"Hadi kal-" hyung olduğu yerden yakamı tutup beni kendine çektiği gibi tekrar öpmeye başladığı için konuşamamıştım. İki eliyle tişörtümün yakasını tutuyor, öncekinden çok daha farklı bir hırsla beni öpüyordu.
Hyung nefessiz kaldığında ciğerlerinde bir ağrı hissetmiyordu tabii. Ondandı bu uzun süreli öpüşme isteği, nefes alması gerektiği zamanı fark edemiyordu.
Dirseğinden tutup yataktan kalkması için biraz çektim onu. Dudaklarının sıcaklığı yüzünden her an vazgeçip tekrar yatağa yatmasını sağlayabilirdim ama yapmadım.
Biraz daha nefes almazsam iyi şeyler olmayacağını fark edince tekrar kendimi geri çektim. İkimiz de ayakta derin derin nefes alıyorduk.
"Dikkatimi dağıtmaya çalışma, vazgeçmeyeceğim." dedim nefeslerim arasında gülerek. Beomgyu hyung da gülmüştü.
Nefes alışverişlerimiz biraz daha düzeldiğinde saçlarında duran elimi çektim. "Tavanındaki sıraya göre gidelim, değil mi?" işaret parmağımla boyun kısmında halkalar çizmeye başlamıştım. "İlk ne vardı?" diye sorduğumda hyung odayı inceliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
chasing that feeling ✔︎
Fiksi PenggemarDoğduğundan beri DADS hastalığı yüzünden acı hissetmeyen Choi Beomgyu ve acısız hayatının ilk aşkı Kang Taehyun. düz yazı [fluff] © kupsel | 250124 - 270524