Aşkın Müziği

7. Bölüm: Mıknatıs

     Son olanlar beni ona daha çok yaklaştırdı sanki... Benim için mi yapıyordu bunları yoksa ben böyle mi düşünmek istediğim için düşünüyorum. Aşık olduğumdan emin değilim. Aşık olmaktan korkuyorum. Biliyorum erkeklere güven olmaz ama bazıları iyi tabii ki. Ben emin değilim. Aşık mıyım, değil miyim?

     Furkan'a baktım. Sonra Simay'a "Furkan ne zamandır bu kulüpte?" "Daha yeni ya, bugün." BUGÜN MÜ? Bugün... Çok garip değil miydi? "Tamam." diyerek koşarak sınıfa gittim. Furkan arkamdan yokluk içinde baktı.

     Umurumda değildi. Sınıfa girdiğimde koşarak sırama oturdum. Ellerimi birleştirip sıraya koydum, başımı sıraya koyup ellerimi yastık olarak kullandım. Başımı cama doğru çektim. Furkan geldi mi? Umurumda değildi. Sadece masmavi gökyüzünün içine karışmak istiyordum. Bulutlarda bir şey fark ettim. Kalp şeklinde duruyordu. Çok tatlıydı. Kader bana oyun mu oynuyordu?

     Ardından zil çaldı. Dersin ne olduğunu bilmiyordum. Telefonumu açıp baktım. Beden Eğitimi'ymiş. Okulun spor salonu olduğunu biliyordum. Bodrum kattaydı. Sınıfta dolayısıyla kimse yoktu. Spor salonuna indim. Sınıfımız buradaydı. Bu okul kolej gibiydi sanki. Tamam Anadolu lisesi de, bu kadar olur mu canım?

     Herkes sıraya girmişti. Bende koşup yanlarına gittim. Herkesin üstü değişikti. Anlaşılan beden eğitimine özel kıyafet giymişlerdi. Benim yanıma kıyafet yoktu. Yağmur yanıma gelip "Bundan sonra beden eğitimi derslerine yedek tişört getirsen iyi olur." diye fısıldadı. Hoca yanımıza gelip yoklama aldı.

     Saha etrafında 1 tur normal tempoda koşmamızı istedi. Sıranın en başındaki kişi koşmaya başladı. 20. saniyeden nefes nefese kalmıştım. Uzun zamandır böyle koşmamıştım.

     Koşmamız bitince hoca kendi halimizle bıraktı. Pelin yanıma gelip "Voleybol maçı yapacağız, katılacak mısın aşko?" dedi. Aşko mu? Bende kabul etmek zorunda kaldım. "Evet." diye mırıldanıp yerlerimize geçtik. Ben liberoydum. İlk top bana geldi. Pasör topu kaldırıp smaçöre attı. Sınıfımız voleybol konusunda gayet iyiydi.

     Smaçörün smaçı çok sert ve güzeldi. Puan almıştık. Avantaj başlıyorduk. İlk top arkaya gitti. Sonra ben alıp pasöre attım. Smaçör bir güzel smaç attı. Sertçe vurduğu için az önce birine vurmuştu. Kız yere düşünce smaçör hemen yanına koştu. "İyi misin?" dedi. Sonra "Buz getirin!" dedi. Biri koşup buz aldı. Yüzüne gelmişti top neyse ki çok acımadığını söyledi.

     3-4 dakika sonra devam ettik. O kız kenarda bizi izlemeye başladı. Ben ona bakarken bir anda top geldi. Refleksle kendimi yere atıp topu smaçöre attım. O bu sefer birine zarar gelmesin diye çok sert atmadı.

Bir süre voleybol oynadıktan sonra saldım. Su almaya sınıfa çıktım. Sırama gidip çantamdan suyumu çıkardım. Kapağını açıp lıkır lıkır içmeye başladım. Suyun tadı böyle zamanlarda bir başka oluyor. Suyun tadını o an hissettim. Mutluluktan dört köşe olmuştum. Sınıfta az çok kişileri tanımaya başladım. Karıştırdıklarımı Yağmur'a soruyordum. Yağmur bu sınıftaki en yakın arkadaşım olabilir. Bana iyi davranıyordu. Ayak sesleri geliyordu. Arkama baktım. Ne büyük şok! Bu sefer Furkan değildi! Kerem geliyordu. Saçları terlemiş. Uzun boylu, çıkmak üzere yeni kestiği sakalları, kapkara gözleri vardı. Yakışıklıydı ama benim tipim değildi sanki. O da basketbol okul takım kaptanıymış, dolayısıyla o oyun kurucu. Furkan ise şutör gard.

Bunları bana Yağmur söylüyordu. Gerçekten arkadaş arıyor gibiydi. Bir gün bu fırsatı değerlendireceğim. Kerem sırasına doğru ilerleyip suyunu içmeye başladı. Çok terlemişti. Galiba okulun duş alma yeri yoktu. Kerem bana doğru dönüp "Ders ne?" diye sordu. Telefonumdan bakıp "İngilizce." dedim. Anlaşılan İngilizce'yi sevmiyordu. Oflayıp puflayıp "Sağol." dedi dudağının kenarı kıvrılarak.

Nedense çok samimiydi. Bu okulda kızlarla hiç konuşmadığını duymuştum. Popüler kızlar grubundan Ece ile sevgiliymiş. Ece duysa ne kızardı değil mi? Büyük ihtimalle Ece diyordur diğer kızlara yaklaşmaması gerektiğini. Ne büyük kıskançlık.