"Daha önce bu renge sahip saçlar görmemiştim, özellikle bir erkekte!"
"Boş boş konuşmayı kes de bana bezi uzat."
"Sence majesteleri neden onu buraya getirmiş
olabilir? Bir köle olduğu her halinden belli sonuçta.""Bu işler bizi ilgilendirmez Felix, bu yüzden o
küçük burnunu her şeye sokma.""Hadi ama bana merak etmediğini söyleyemezsin!"
Gözlerini açmamasına rağmen her şeyi duyan ve algılayan zihniyle uyandığını anladı Hyunjin.
Kaşlarını çatarak huzursuzca yerinde kıpırdandı. Bileklerinde her zamanki gibi soğuk demirlerin varlığını hissettiğinde hâlâ prangalı olduğunu anladı. Görünüşe göre bunlardan ömür boyu kurtulamayacaktı. Onun uyandığını anlayan Felix heyecanla kıpırdandı, "İşte! Uyanıyor." dedi arkadaşına.Ona göz devirip elinin tersiyle Hyunjin'in ateşine baktı Jisung, geldiği ilk saate nazaran daha iyiydi. Bir eliyle omzundan dürttü Hyunjin'i, "Hey, iyi misin?" diye sordu. Yavaşça araladı gözlerini kızıl saçlı oğlan. Boğazındaki kuruluk canını yaktığında öksürdü istemsizce. Onun derdini hemen anladı Jisung, eliyle işaret verdi Felix'e, "Hadi, ona su getir hemen." heyecanla yerinden fırlayan oğlan çok geçmeden bir bardak ve sürahi ile döndü.
Hyunjin'in doğrulmasına yardımcı olduktan sonra Felix'in uzattığı bardağı verdi ona, büyük bir susuzlukla tüm bardağı bitirdi Hyunjin. İçinin ferahladığını hissettiğinde rahat bir nefes verip arkasına yaslandı. "Siz kimsiniz? Neredeyim ben?" kocaman gülümsedi Felix, arkadaşından önce atladı lafa, "Biz sarayın şifacılarıyız, Bang Krallığındasın." arkadaşına ters bir bakış attı Jisung, onun bu tez canlılığı bir gün kellelerine sebep olacaktı.
Sıkıntıyla nefes verdi ve tekrar döndü Hyunjin'e, "Majestelerinin emri üzerine gözetimimiz altındasın. Senin iyi olduğuna emin olmak için buradayız." bu duydukları oldukça sıra dışı gelse de inanmaktan başka çaresi yoktu Hyunjin'in. Son hatırladığı kafasını sert bir şeye çarptığıydı çünkü. Ne olursa olsun o iğrenç adamdan kurtulduğu için
sevinmeden edemiyordu."Peki... iyi miyim?"
"Başına sert bir darbe almışsın ve birkaç çiziğin var. Onun dışında bir şeyin yok. Tabii... oldukça sağlıksız göründüğün dışında."
"İnan umrumda olan son şey bile değil."
"Ama olmalı!" Felix'e çevirdi sorar bakışlarını,
"Sağlığına dikkat etmezsen fazla ömrün kalmaz, bir kenarda ölüverirsin." istemsizce gülümsedi Hyunjin, "Bir köle olduğuma bu kadar eminsen nasıl sağlıklı olmamı bekliyorsun?" Hyunjin'in her şeyi duyduğunu fark ettiğinde utançla bakışlarını kaçırdı Felix. Sadece biraz patavatsız ve dikkatsizdi. Onun dışında harika bir şifacıydı."Majesteleri uyandığında ona haber vermemizi emretti. Birazdan yanına gelecek, ona karşı saygısız olmayı aklından bile geçirme. Bir veliaht ile görüşeceksin."
Hayatı boyunca kimlerin karşısına çıkması
gerektiğini duysa muhtemelen ağzı açık kalırdı
ancak yine de sesini çıkarmadı kızıl saçlı oğlan. Başını arkasına yasladı ve gözlerini kırparak onayladı. Onun kesinlikle iyi olduğundan emin olduktan sonra yanına Felix'i de alarak zindandan çıktı Jisung.Yalnızlığı uzun sürmedi Hyunjin, tam karşısındaki merdivenlerden inen silüeti fark ettiğinde doğruldu yerinde, birkaç saniye sonra silüet açığa çıktı, bahsedilen veliaht ortaya çıktı. Kararlı, hızlı ve biraz da heyecanlı adımlarla bulunduğu zindana doğru geliyordu. Bu hararet Hyunjin'in kaşlarını çatmasına sebep oldu. Zindan muhafızlarından birisi kilitli kapıyı, açtı, "İkiniz de çıkın." diye tok bir sesle emir verdi veliaht. İki muhafız da saygıyla eğildi ve emri anında yerine getirerek zindan terk ettiler.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
witch, hyunchan
Fanfiction"bir kehanetin parçalarıyız hyunjin, istediğin kadar çabala ama ne sen benden kaçabilirsin ne de ben senden." "kaçmak istediğimi sanmıyorum."