"Günaydın Felix!"
Her sabah ona mutlaka uğrayan prenses, bu sabah yine uğradığında genişçe gülümsedi Felix, yerinden kalkıp saygıyla eğildi hemen, "Günaydın prensesim." Hannah yakın olduğu insanların böyle bir resmiyet göstermesinden hoşlanmıyordu, bu yüzden kaşlarını çattı sahte bir öfkeyle, "Hadi ama, sana böyle yapmaman gerektiğini söylemiştim." konumu gereğiyle resmi olmaya alışmış olan oğlan bunu unutabiliyordu. "Afedersiniz, alışkanlık."
"Tamam tamam. Sorun değil. Senden istediğim merhemi hazırlayabildin mi?"
Heyecanla başını sallayan oğlan, dolaplarına koştu ve karıştırmaya başladı, "Dün akşam hazırlamıştım ancak vakit çok geç olduğu için sizi rahatsız etmek istemedim." Hannah, etrafa meraklı bir şekilde bakınarak odanın ortasına geldi ve kendisini koltuğa bıraktı. Oldukça mütevazi olsa da şirin bir odası vardı Felix'in, "İyi yapmışsın, erkenden uyumuştum çünkü." kendisini Felix'in yanında kasmak istemiyordu, bu yüzden rahat bir şekilde yaslandı koltuğa.
Sonunda bulduğu küçük şişeyle gözleri parladı, onu bekleyen prensesinin yanına gitti, şişeyi uzattı, "İşte burada prensesim. Yalnız sizi uyarmalıyım, kullanacağınız zaman oldukça azami boyutta merhem almalısınız. Fazlası alerjik tepkime yapabilir." Hannah da heyecanlanmış olmalıydı ki şişeyi havada kaptı, kocaman gülümsedi Felix'e, "Sen gerçekten harikasın!" ayakta dikilen oğlana sarılmak için kalktı yerinden.
Genç kız kollarını boynuna sardığında şaşırmadan edemedi. Prenses Hannah'nın onunla bu kadar samimi oluşuna bir türlü alışamamıştı. Yine de ona gösterilen bu toleransı seviyordu, iyi arkadaşlardı prenses ile. Kibar bir şekilde geri sarıldı ona, "Umarım Berry bununla bir an önce iyileşir." kaşları çatıldığında yavasça geri çekildi, "Berry de kim?"
"Köpeğim tabii ki."
"Bir köpeğiniz mi var?"
İşaret parmağını dudaklarına götürerek sessiz
kalması gerektiğini belirtti, "Sadece ikimiz
biliyoruz. Başka kimse bilmemeli. Özellikle babam, yoksa bir saniye düşünmeden zehirletir o güzelliği. Buna izin veremem." sarayın önemli kurallarından birisi kralın gözetimi dışında bir hayvan sokulmamasıydı ama belli ki bu kural Hannah'nın pek umurunda değildi. "Prensesim, yakalanırsanız çok ciddi bir ceza alabilirsiniz. " göz devirerek omuz silkti Hannah, tekrar koltuğa bıraktı kendisini."Kurallara uymayan tek kişi ben değilim sonuçta." aklına gelen olayla, yanındaki boşluğu işaret etti Felix'e oturması için, onu dinleyip oturdu oğlan. "Bana dün akşam yaşananlardan bahsetmedin, kalbimi kırıyorsun." gelen köle ile ilgili her şey prensin emri üzerine sessiz sedasız yapılmıştı. Hannah'nın bunu hemen nasıl öğrendiği hakkında bir fikri yoktu ancak gerilmeden edemedi. "Neyden bahsediyorsunuz prensesim?" dedi anlamamış gibi yaparak.
İstemsizce güldü Hannah, insanlar yalan söylediğinde çok iyi anlayabiliyordu Hannah.
Kendisi bu yaşına kadar o kadar çok yalan
söylemek zorunda kalmıştı ki bu onun için biraz bile zor değildi. "Hadi ama, Chris'in dün getirdiği köleyi biliyorum tabii ki. Hatta annem bile biliyor. Ona yakalandığınız kötü olmuş, babama ulaşması çok sürmez." sıkıntıyla ofladı Felix, prensi bundan hiç hoşlanmayacaktı iste. "İşte bu iyi olmadı.""Kim bu köle? Chris'in böyle işlerle ilgilenmediğini biliyorum. Saraya getirdiğine göre gerçekten ilgisini çekmiş olmalı."
"Bilmiyorum, sadece bize bu kölenin çok önemli olduğundan ve ona çok iyi bakmamız gerektiğinden bahsetti."
Aklında bazı ihtimaller belirince daha da
heyecanlandı Hannah, doğruldu oturduğu yerde, "Nasıl görünüyor?" genç kızın merakı ve heyecanı Felix'i şaşırtsa da bozmadı, cevap vermeye devam etti, "Kızıl saçları, mavi gözleri var." ağzı açık kaldı Hannah'nın. İşte şimdi Chris'in bu köleyi neden saklamaya çalıştığını anlamıştı. O kadar heyecanlandı ki, hazırlattığı merhemi almayı unutarak fırladı koltuktan, "Merhem için teşekkür ederim sonra görüşürüz!"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
witch, hyunchan
Fanfiction"bir kehanetin parçalarıyız hyunjin, istediğin kadar çabala ama ne sen benden kaçabilirsin ne de ben senden." "kaçmak istediğimi sanmıyorum."